Hazreti İbrahim… Halilullah…
Bir gün gökyüzünü izlerken bu kadar düzenli bir evrenin ve insanın mutlaka bir yaratıcısı olması gerektiğini ve bu yaratıcının da ailesi ve kabilesinin taptığı o taştan ve tahtadan oyuncaklar olamayacağını düşünmeye başladı…
Gece yıldızlara baktı. “Bu benim Rabb’im olabilir mi?” ... Gece bitti, yıldızların ışığı söndü. Güneşin ihtişamına baktı. “Bu benim Rabbim olabilir mi?”… Güneş battı. Batıp doğan yaratıcı olabilir mi? Geceyi aydınlatan Ay’a baktı. “Bu benim Rabb’im olabilir mi?”… Gecenin sonunda Ay da yoktu.
Yaratıcı tüm bunlardan üstün olmalıydı. Doğup batmamalı, ışığı sönmemeliydi. Hz. İbrahim’in Allah’a yolculuğu bu düşüncelerle başladı.
EN BÜYÜK PUTU KIRDI
Evet, Allah tekti ve ondan başka ilah yoktu. Bunu diğerlerine nasıl gösterebilirdi? Bunu uzun süre düşündü. Ve buldu da… Tüm putları kırdıktan sonra baltasını en büyük putun boynuna astı. Tüm putları en büyük put kırmıştı. Ne de olsa o bir tanrıydı.
Kabilesi bunun saçma olduğunun farkındaydı lakin tanrılarından vazgeçmemişlerdi.
Hz. İbrahim dünyanın içindeki ve dışındaki tüm putları baltasıyla kırdı. Hepsini paramparça etti. Lakin putların devri kırılmaları ile kapanmamıştı.
Yüzyıllar geçti. Pek çoğumuz Hz. İbrahim in kırdığı putları ellerimizle onardık. Putlarımızı baş tacı yaptık. Öyle bir hâle geldik ki putlarımızla yaşadığımızın farkında değildik.
HZ. İBRAHİM’E İNANIYORUZ
“Ne münasebet canım! Elhamdülillah Müslüman’ım ben.” dediğinizi duyar gibiyim. Peki merak ediyorum, iyi bir eğitim, diploma, ne işe yarar? Güzel bir araba almaya mı? Büyük bahçeli bir evde oturmaya mı? İyi bir kariyere sahip olmaya mı? Marka kıyafetler, son model telefonlar, havalı saatler, yurt dışında tatiller… Hz. İbrahim’in kırdığı putlar diploma olarak hayatımızın merkezinde. Tek gaye servet ve şöhret… Çok para kazanmak ve tanınmak…
İnandığımız gibi yaşamazsak yaşadığımız gibi inanırız. O hâlde bizi dünya ile kandırmaya çalışanlara verilecek bir cevabımız olsun: Biz Hz. İbrahim’e inanıyoruz…
Mehmet Oğuz KKarabekiroğlu - 9/A
***
Şairler memleketi: Maraş
Ordu’nun fındığı, Bursa’nın şeftalisi, Malatya’nın kayısısı meşhurdur. Peki Kahramanmaraş’ın neyi meşhurdur desem cevabınız ne olurdu? Dondurma dediğinizi duyar gibiyim. Elbette o da meşhurdur ama bizim ilk aklımıza gelen ve bugün konuşacağımız konu ise Maraş’ın şairleri ve yazarlarıdır.
Çok eskilere dayanan halk ozanlığı geleneğini bilirsiniz. Karacaoğlan işte bu halk ozanlarının en bilinenlerindendir. Kendisinin bir dönem Maraş’ta yaşadığı ve Maraş’ta öldüğü bilinir. Cumhuriyet döneminin en büyük şairlerinden ve fikir adamlarından biri olan Üstat Necip Fazıl Kısakürek de aslen Maraşlıdır. Büyük dava adamı olan değerli şairimiz Sezai Karakoç da ortaokulu Maraş’ta okumuş, az da olsa havasını solumuştur. Mihriban türküsü ile bilinen şair Abdurrahim Karakoç ve Bahattin Karakoç da Kahramanmaraşlıdır.
YEDİ GÜZEL ADAM
Gelelim Maraş’ta aynı lisede okuyan, Cahit Zarifoğlu’nun şiirinde “Yedi Güzel Adam” diye bahsettiği, yedi büyük edebiyatçıya. Modern şiirin usta şairi olarak anılan Adil Erdem Bayazıt, Ali Kutay, Kudüs Şairi Nuri Pakdil, “Gül Yetiştiren Adam” ve “Müslümanca Yaşamak” eserleriyle tanınan Rasim Özdenören ve kardeşi Alaattin Özdenören doğma büyüme Maraşlıdır. Bunun yanında Ankaralı Cahit Zarifoğlu liseyi Maraş’ta okumuştur. Mehmet Akif İnan ise liseye Urfa’da başlayıp Maraş Lisesine sürgün edilmiştir. Burada birlikte “Mavera” dergisini çıkaracağı arkadaşlarıyla tanışır, yani yedi güzel adam ile…
KAHRAMAN ŞEHRİMİZİN İNSANLARI
Sizce Maraş’ın her köyünden edebiyatçı çıkması, mazisinde halk ozanlarının olması, yazarlarıyla şairleriyle ünlenmesinin sebebi nedir? Havasından suyundan mıdır yoksa taşından toprağından mı? Bence bunlar değildir. Bu değerli edebiyatçıları ülkemize kazandıran kahraman şehrimizin insanlarıdır. Kahramanmaraş’ta nineler torunlarını şiir ve hikâyeler okutarak büyütürmüş. Halk arasında şiir okumak yaygınmış. Necip Fazıl’ın “Büyük Doğu” dergisi takip edilirmiş. Halk edebiyata önem verirmiş. Böyle değerli edebiyatçıların yetişmesinin en önemli sebeplerinden biri de bu olmalı.
Yasir Emir Gümüş
***
SULTAN
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim
Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme
Hayat bir boş rüyaymış
Geçen ibadetler özürlü
Eski günahlar dipdiri
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim
Sana zorsa yanmaya razıyım
Kolaysa affı esirgeme
Hayat boş geçti
Geri kalan korkulu
Her adımım dolu olsa
İşe yaramaz katında
Biliyorum
Bağışlanmamı diliyorum