Bilim insanları, gezegenin biyolojik çeşitliliğinin geri dönüşü olmayan bir kayıpla karşı karşıya olduğu konusunda uyarıyor. Connecticut Üniversitesi’nden biyolog Mark Urban’ın liderlik ettiği ekip, son 30 yılda yapılan 450’den fazla çalışmayı bir araya getirerek, iklim değişikliğinin ekosistemler üzerindeki etkilerini değerlendirdi. Araştırma, dünyanın en saygın bilim dergilerinden Science’da yayımlandı.
Tehlike çanları çalıyor: Kritik 1.5 derece eşiği
Paris İklim Anlaşması’nda belirlenen 1.5°C’lik sıcaklık artışı sınırının aşılması durumunda, türlerin yok olma riskinin hızla artacağı vurgulanıyor. Amfibiler, dağlık bölgelerde yaşayan türler, ada ekosistemleri ve tatlı su habitatları en büyük risk altındaki gruplar olarak öne çıkıyor. Araştırma, özellikle Güney Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda’da bulunan türlerin durumunun kritik olduğunu ortaya koyuyor.
Sanayi Devrimi’nden bu yana Dünya’nın sıcaklığı 1°C artmış durumda. Ancak mevcut emisyon taahhütleri bu hızla devam ederse, sıcaklık artışının 2.7°C’ye ulaşacağı ve her 20 türden birinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağı belirtiliyor. Daha kötümser senaryolarda ise durum çok daha vahim:
4.3°C artış: Türlerin %14.9’u risk altında.
5.4°C artış: Türlerin %29.7’si yok olma tehlikesiyle yüzleşebilir.
Ekosistemlerde domino etkisi
Türlerin yok oluşu, ekosistemlerin bütünlüğünü tehdit ediyor. Araştırmacılar, bir türün kaybolmasının zincirleme bir reaksiyona yol açarak diğer türlerin yaşam döngüsünü etkileyebileceğine dikkat çekiyor. Örneğin, kral kelebeği gibi iklim değişikliğinden etkilenen türler, değişen sıcaklık ve yağış desenleri nedeniyle yaşam döngülerini sürdüremeyebilir.
“Artık belirsizlik mazeret olamaz”
Araştırmanın başındaki Mark Urban, sera gazı emisyonlarının sınırlandırılmasının aciliyetine vurgu yaparak şu mesajı verdi:
“Belirsizlik artık harekete geçmemek için bir bahane değil. Eğer gerekli önlemleri almazsak, biyolojik çeşitliliğin dramatik bir şekilde yok oluşuna tanık olabiliriz.”
Bilim insanları, en savunmasız ekosistemleri hedef alan koruma çabalarının hayati önem taşıdığını ve politika yapıcıların bu konuda hızla harekete geçmesi gerektiğini belirtiyor.
Dünya’nın karşı karşıya olduğu bu kriz, yalnızca doğayı değil, insanlığın da bağlı olduğu ekosistemleri tehdit ediyor. Türlerin yok oluşunu durdurmak için herkesin harekete geçmesi gerekiyor.