Raşid El Gannuşi liderliğindeki Tunus İslami Hareketi El Nahda’nın dini ve siyasi faaliyetleri birbirinden ayırma ve cemaatten partiye dönüşme kararı etrafındaki tartışmalar devam ediyor.
Hareketin bu sürpriz adımına kendisine pek de uzak olmayan kesimlerden dahi ciddi eleştiriler gelmişti.
Raşid El Gannuşi, Arabi 21 sitesine gönderdiği makale ile o eleştirilere cevap verdi.
İyi niyetle de olsa eleştirilerin genelde sonuçlar beklenmeden aceleyle yapıldığını öne süren El Nahda liderine göre, hareketin aldığı karar doğal bir gelişme.
“İslami düşüncenin kapsayıcı olması pratikte onu temsil için çalışan her örgütün de kapsayıcı olmasını gerektirmiyor” diyen El Gannuşi, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in şahsında imam, siyasi lider, komutan, yargıç, müftü ve benzeri nitelikler bir arada bulunsa da ileriki dönemlerde uzmanlık gerektiren tüm bu görevlerin birbirinden ayrıldığını söylüyor.
Son hilafetin yıkılmasının ardından Nazizm, Komünizm, Faşizm ve Milliyetçilik gibi akımlarla birlikte totaliter İslami hareketlerin ortaya çıktığına işaret eden El Gannuşi, bu hareketlerin İslami projenin davet, siyaset, hayır faaliyetleri ve hatta askeri faaliyetler gibi tüm boyutlarını içinde barındırdığını ve bazılarının bunu İslam’ın gereği zannettiklerini belirtiyor.
Raşid El Gannuşi’ye göre bu metot, gerekçeleri ve yararları olmasına rağmen sivil ve askeri faaliyetler gibi birbirinden farklı çalışmaları bir arada bulundurması nedeniyle çok büyük felaketleri de beraberinde getirdi.
El Nahda lideri daha da ileri giderek, “Bu totaliter örgütler İslam’a beladan başka ne kazandırdı? İslamcı partiler dini ve camileri istismar etmekle suçlanmadılar mı?” diye soruyor.
İslam dünyasındaki en önemli İslami hareketlerden birinin liderinin soru şeklinde yönelttiği bu ağır suçlamanın bir başka tartışmayı tetiklemesi ve “Ne yani, hırsızın hiç mi suçu yok?” sorusunun gündeme gelmesi kaçınılmaz.
Müslüman Kardeşler başta olmak üzere İslami hareketlere yöneltilen “dini siyasete alet etme” suçlaması, bugüne kadar yerli yersiz kullanılan ve ölçüsü belli olmayan bir suçlama.
Sağa sola bu tür suçlamalarda bulunanların bizzat kendilerinin yeri geldiğinde dini siyasete gerçekten alet etmekte beis görmedikleri bir gerçek.
Bir politikacının konuşmasında bir ayet veya hadis okumasının dahi “dini siyasete alet etmek” olarak nitelendirildiğini göz önüne alırsak, Raşid El Gannuşi’nin bundan sonraki konuşmalarının ayet veya hadis içermeyeceğini söyleyebilir miyiz?!
El Nahda lideri, dini ve siyasi faaliyetlerin birbirinden ayrılması kararına yönelik eleştirilere cevap vermek için kaleme aldığı makalesinde, uzmanlaşma gerektiren bir dönemde yaşadığımıza ve bu nedenle böyle bir karar aldıklarına işaret ettikten sonra Müslümanın zihni planında dini ve siyasi boyutlar arasındaki bağın ayrılmaz olduğuna dikkat çekiyor.
Tek bir hareketin her alanda faaliyet göstermesi gerekmediğini belirterek solcuları örnek veriyor.
Sol projeye hizmet eden birçok partinin ve sivil toplum kuruluşunun aralarında örgütsel bağ olmadan aynı amaç için çalıştıklarına dikkat çekiyor.
Tabii bu noktada El Gannuşi’ye “Aynı amaç için çalışan onlarca sol partinin ve sivil toplum kuruluşunun elde ettiği başarı ne?” sorusu yöneltilecektir.
El Nahda Hareketi lideri, yaklaşık yarım asır İslam’a ve vatana hizmet ettikten sonra siyasi alanda uzmanlaşmış demokrat Müslüman bir siyasi parti olarak hizmetlerine devam edeceklerini söylüyor ve makalesini şu ayet-i kerimeyle noktalıyor:
“De ki: Ey kavmim! Siz elinizden geleni yapın, ben de yapmaktayım.” (El En’am: 135)