Bu canlılardan en dikkat çekici olanlardan biri “deniz domuzu” oldu. Bu tuhaf hayvanlar aslında bir tür deniz hıyarı. Boyları yaklaşık 4 ila 15 santimetre arasında değişiyor. Şişkin ve yumuşak vücutları ile kısa bacakları onları minik domuzlara benzetiyor. Deniz domuzları, okyanus yüzeyinden aşağıya düşen organik maddelerle, yani “deniz karı” olarak da adlandırılan materyallerle besleniyor ve deniz tabanında 1 ila 6 kilometre derinlikte yaşıyor.

Deniz örümcekleri ise aslında gerçek örümcekler değil. Bunlar karada yaşayan örümceklerle değil, yengeçlerle daha yakın akraba olan ayrı bir eklem bacaklı grubuna aitler. Sekiz uzun ve ince bacağa, çok küçük bir gövdeye sahipler. Bazı türlerinin bacak açıklığı 51 santimetreye kadar ulaşabiliyor.

Deniz örümceklerinin 1.300’den fazla türü bulunuyor ve bu türler 4 kilometre derinliğe kadar çeşitli deniz ortamlarında yaşıyor. Gövdeleri o kadar küçük ki, bazı organları — bağırsakları ve üreme organlarının bir kısmı dahil — bacaklarının içine yerleşmiş durumda.

Gemi üzerindeki bilim insanları, topladıkları en küçük ve hassas canlıları sağlıklı bir şekilde inceleyebilmek için özel bir “ıslak tank” kullandı. Bu tank, deniz suyunu muhafaza ederek organizmaların canlı kalmasını sağlıyor.
Bu sayede incelenen canlılardan biri de “deniz kelebeği” oldu. Deniz salyangozu türlerinden olan bu canlı, suda süzülürken adeta uçuyormuş gibi görünüyor. Bilim insanlarının “Clio” adını verdiği deniz kelebeği örneği, gemideki akvaryumda yumurtladı. Araştırmacılar böylece bu canlıların yumurtalarının gelişimini ilk kez gözlemleme fırsatı buldu.