“Etkin Pişmanlık Yasası”ndan faydalanmak isteyen Ü.Ç, polisteki ifadesinde FETÖ/PDY yapılanmasıyla ilgili bildiği bütün her şeyi anlatacağını bildirdi.

Üniversiteyi kazandığı 2004’te öğrenci evlerindeki sohbetlere katıldığını aktaran Ü.Ç, yurt görevlilerinin tavsiyesiyle cemaatin öğrenci evine çıktığını söyledi.

Bir süre sonra mütevelli grubu sohbet hocalığı yapmaya başladığını belirten Ü.Ç, “Selçuklu eyaleti küçük bölge mütevelli sohbet grubunda yer aldım. Mütevelliler telefonla aranarak gelip gelmeyecekleri tek tek sorulur, toplantının yapılacağı yer hatırlatılırdı. Bu sohbetler genellikle sohbete katılan kişilerin evlerinde sırayla yapılıyordu.” dedi.

Grubun bir muhasebecisi olduğunu aktaran Ü.Ç, kendisinin üstündeki bir üst kişinin direktifleri doğrultusunda grubunun toplaması gereken kurban, burs ve himmet miktarlarını mütevellilere eşit miktarda dağıttığını söyledi.

“Daha fazla ‘himmet’ vermesi için zorlanırdı”

Ü.Ç, mütevelli grubundakilerin belirlenen sayıdaki kurban ve burs paralarını çevrelerindeki esnaf, eş ile dostlarından topladığını, eksik kalan parayı ise ceplerinden tamamladıklarını belirterek, şöyle devam etti:

“Bu paraları bazen nakit, bazen de müşteri senetlerinden verirlerdi. Toplanan paraların nerede, nasıl kullanıldığını bölge eyalet sorumluları ve il sorumluları bilir. 2012’ye kadar Selçuklu eyaletinde küçük bölge mütevelli ve sohbet grubu imamlığı yaptım. 2012 başında büyük bölge imamı oldum. 2012 sonunda Meram eyaletine büyük bölge imamı olarak atandım. 2014 yılına kadar burada büyük bölge imamlığı yaptım. Bu sürede 6-7 ayrı mütevelli grup imamlığı, 15-20 tane de ayrı ayrı sohbet grup hocalığı yaptım. Her eyalet yılda bir bütün mütevellilerini ramazan ayından önce himmet toplantısına çağırır. Bu toplantılarda konuşmacı olarak İstanbul veya Ankara’dan sohbeti güzel, hitap gücü yüksek eski imamlar gelirler. Genelde konuşmacı olarak Fetullah Gülen’in yanında yetişen, talebesi olan ‘molla’ olarak isimlendirilen kişiler gelirdi. Burada mütevellilerden yıllık ne kadar himmet vereceği taahhüdü alınır. Mütevelliler yıllık verebilecekleri himmeti söylediklerinde, oradaki imamlar veya diğer şahıslar mütevellinin vermeyi taahhüt ettiği himmetin az olduğuna işaret ederek, miktarın iki katını vermesi için zorlanırdı. Bu zorlama herkesin içerisinde alenen yapıldığı için istenen miktarı sosyal bir baskı olduğundan dolayı vermek zorunda kalıyorlardı.”

“Resmi kayıt tutulmazdı”

Örgütün yapısına da değinen Ü.Ç, şu bilgileri verdi:

“Cemaat içerisindeki para alışverişlerinin hiçbirisinde makbuz veya belge verilmez. Devlete karşı resmi bir sorumluluk olmaması için resmi bir kayıt tutulmaz ve makbuz ya da belge verilmezdi. Gelir seviyesi yüksek doktor, mühendis gibi mütevelli gruplarına bazen sorumlu imam atanır. Ünite imamlarını, il imamı seçer. Bu şahıslar genelde hitap gücü yüksek, etkileme kabiliyeti olan kişilerden seçilir. Bildiğim kadarıyla ünitelerin toplantıları biraz daha gizli tutulur. İmamlar ortalama 2-3 yılda bir grupları canlı tutmak maksadıyla değiştirilir. Bazen de başarılı imamlar bir üst makama getirilmek için bir üst imamın tavsiyesiyle hiyerarşik bir şekilde bir üstteki imama söylenerek, il imamının kararıyla değiştirilir. Her imama bağlı öğrenci evleri vardır. İmamlar bu evlerde kalan üniversite mezunu öğrenciler arasından eli ayağı düzgün, konuşması düzgün olan para işinden anlayanlar arasından tasarrufuyla kendine bağlı muhasebeciyi seçer. Küçük bölge imamlarının her birine büyük bölge imamları tarafından belirlenen 5-6 öğrenci evi bağlanır. Bu imamlar evdeki öğrencilerin her türlü ihtiyaçlarıyla ilgilenirler.”

Ü.Ç, cemaatin ülke içinde 7 bölgeye ayrıldığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunlar Marmara, Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Akdeniz, Ege ve İç Anadolu bölgeleridir. Bu imamlara bölgesindeki iller bağlanır. Her bölgede bir imam bulunur. Bunlara bölge imamı denir. İl imamı, ilden sorumlu olan kişidir. İlde cemaate ait bütün kurum ve yapılanmaların aksaklığa mahal vermeden işlemesi için ildeki bütün işleri denetleyen ve yönlendiren kişidir. İlçe imamı da ilçedeki cemaate ait bütün faaliyetleri takip eden, düzenleyen kişidir.”

“Kakao” isimli programı gizlilik açısından kullandım”

Ü.Ç, 17-25 Aralık sürecinden sonra geçimini sağlamak için içerisinde yer aldığı Fetullah Gülen yapılanmasından kopmaya başladığını, 2014’ün Ağustos ayında cemaatle olan bütün bağlarını kestiğini öne sürdü.

Eyalet imamlarından gizlilik açısından iletişim için çeşitli programların kullanılmasının istendiğini dile getiren Ü.Ç, kendisinin de örgüt içerisinde kullanılan “kakao” isimli programı bir süre kullandığını kaydetti.

“Bu programı polisin takip ve tespit etmesinin mümkün olmadığını söyledikleri için gizlilik açısından kullandım.” diyen Ü.Ç, şunları ifade etti:

“Diğer birçok imamın çeşitli programları gizlilik açısından kullandıklarını biliyorum. Himmet, mütevelli ve sohbet toplantılarına girmeden önce imamlar ve sohbete katılan herkesin telefonları polis tarafından dinlenmesini ve teknik takip yapılmasını önlemek amacıyla sohbet odasının dışına bırakılırdı. Tespit edilen kurumların hiçbirisinde çalışmadım. Kurumların hepsi cemaate bağlı kurumlardır. 2011 ile 2014 yıllarında sigortalı gösterildim. Cemaatin imamlarının sigorta işlemleriyle eyalet muhasebecileri ilgilenmekteydi. Buralarda beni çalışmış gibi gösterenler de onlardır. Bugüne kadar ben cemaatin hiçbir kurumunda çalışmadım.”

Ü.Ç, 2014 yerel seçimleri öncesi AK Parti’nin birinci olduğu illerde ikinci olan partiye, diğer illerde ise hangi parti birinci ise ona oy verilmesi talimatı geldiğini aktardı.

AK Parti’nin dershaneleri kapatma kararının cemaat tarafından “cemaati bitirme çalışması” olarak algılandığını belirten Ü.Ç, 2012 sonuna doğru “AK Parti’ye karşı tavır alınması”, “sohbete gelen ve mütevelli grubundakilere bu konuların işlenmesi”, “AK Parti’nin cemaate yanlış yaptığının söylenmesi”nin üstlerindeki imamlarca iletildiğini anlattı.

Ü.Ç. sosyal medya hesaplarından, “Cumhurbaşkanı ve AK Parti hükümetinin cemaat okullarını kapatmasının yanlış olduğu” şeklinde paylaşımların yapılmasının istendiğine işaret etti.

“İtaat et, kurtul”

Gülen’in cemaat içerisinde nasıl görüldüğüne ilişkin de bilgi veren Ü.Ç, şöyle devam etti:

“Cemaat içerisinde Fetullah Gülen’in veli, alim bir zat olduğu, müçtehid yani fetva veren bir kişi olduğu kabul edilirdi. Cemaat içerisinde itaat ile ilgili genel görüş ve anlayış, ‘itaat et, kurtul’ anlayışıdır. Cemaat içerisinde çok fazla soru soran, söylenen şeylere itiraz edip muhalefet eden kişiler sevilmez. Cemaatten ayrılmak isteyenler ‘cemaatten ayrılırsan şefkat tokadı yersin’, ‘manevi olarak sıkıntı yaşarsın’ gibi sözlerle kararından vazgeçirilmeye, ikna edilmeye çalışılırdı.”

“Bir dolar gönderme 3-4 yıldır devam eden bir olay”

Cemaate ait okul, öğrenci evi, yurt gibi yerlerde kalan ve okuyanların çevrelerindeki kişileri sohbetlere, yemeğe veya gezilere davet ederek eleman kazanmaya çalıştığına değinen Ü.Ç, şunları kaydetti:

“Ayrıca sohbet ve mütevelli gruplarında yer alan kişiler de çevrelerindeki kişileri bu toplantılara çağırarak ‘eleman kazanma çalışması’ yapmaktadır. Eleman kazanma konusunda genellikle dini duygular istismar edilmektedir. Elemanlarda öncelik olarak aranan kriter itaatkar olmasıdır. Ayrıca Allah rızası için faaliyetlerde bulunacak kişilere öncelik verilir. Dini konular ve kavramlar, örnek şahsiyetler zaman zaman istismar edilmiştir ve tahrif edilerek yozlaştırılmıştır.

Benim düşünceme göre Fetullah Gülen’in diyalog, hoşgörü gibi söylemleri, son günlerde yaşanan olaylara bakıldığında tamamen maske olarak kullanılmıştır. Fetullah Gülen’in bu takiyyeci tutumunu cemaatin hangi düzeyindeki kişilerin bilip bilmediğini bilemiyorum. Yaşanan olaylar ve bugün gelinen noktada olaylar arasındaki tezatlıklardan dolayı cemaate bağlı olan, gönül verenlerin yaklaşık yüzde 80’i cemaatten ayrıldı. Yüzde 20’lik bir bölümün cemaatin talimatlarına ölümüne biat ettiklerini biliyorum. Fetullah Gülen Amerika’dan bir dolar gönderirdi. Hediye niyetiyle sembolik olarak gönderilen, manevi bir bağ oluşturmak için yapılan bir şeydi. Bir dolar gönderme konusu yaklaşık 3-4 yıldır devam eden bir olaydır.”

Cemaatin “evlilik”lerdeki rolü

Ü.Ç, örgüt içindeki evliliklerin nasıl yapıldığına ilişkin ise şunları söyledi:

“Cemaat içerisindeki bekar imamlara bir üstündeki bağlı olduğu imam gelerek, ‘evlenme zamanının geldiğini, evlenmek isteyip istemediğini’ sorar. Evlenmek istemeyenler, ‘biraz daha bekleyeceğini’ söyler. Evlenmek isteyenler evleneceği bayanda olmasını istediği özellikleri (boy, güzellik, kilo, çalışıp çalışmaması, memleketi gibi) bildirir. Onlar da cemaat içerisinden istenen özelliklere uyan bayanın fotoğrafını getirerek gösterir. Fotoğraftaki bayanı beğenmezsen, beğenene kadar farklı farklı bayanların fotoğraflarını gösterirler. Fotoğraftaki bayanı beğenirse fotoğrafı gösteren imamın evinde uygun bir şekilde görüştürülür. Her iki taraf da birbirini beğenirse evlilik sağlanır. Görüşme esnasında eğer taraflardan biri diğerini beğenmezse evlilik olmaz. Bu işlem uygun kişiyi bulana kadar devam eder. Buluşmadan önce erkek şahsın fotoğrafı bayana gösterilmez.”

Editör: Haber Merkezi