15 Temmuz darbe girişimi sonrası ağustos ayında Olağanüstü Din Şurası’nı toplayan Diyanet İşleri Başkanlığı, şurada alınan kararlar doğrultusunda “FETÖ raporu” hazırladı.

İstanbul’da yapılacak Avrasya İslam Şurası’nda da paylaşılacak raporda, “FETÖ/PDY, İslam ümmetinin vahdetini parçalayan bir tefrika hareketidir.” maddesi yer alıyor. İslam toplumunda farklı mezhep, meşrep ve düşünce ekollerinin ahenkli bir şekilde bir araya geldiği ve büyük bir zenginlik oluşturduğu belirtilen raporda, ancak İslam’da Müslümanların birliği esas olduğundan vahdeti parçalayacak her türlü tefrika ve gruplaşmanın yasaklandığı kaydedildi.

Hakikati kendi tekeline alarak kendisinin dışında herkesi dışlayan bir yapının, İslam geleneği ile bağdaşmayacağı vurgulanarak, dolayısıyla İslam ümmetini parçalamayı esas alan hiçbir yapının, düşünce ve hareketin masum kabul edilemeyeceği vurgulandı.

“Gençler, kapı kulları haline gelmişlerdir”

FETÖ’deki bu çarpık anlayışın, yetiştirdikleri öğrencilerde vahdet ve aidiyet duygusunu yok ettiği belirtilerek, “Dini eğitim almaları için aileleri tarafından örgütün okullarına verilen gençler, önce ailelerine, sonra kendi ülke ve toplumlarına ve nihayet İslam ümmetine ait olma inancını ve bilincini kaybetmektedirler. En önemli aidiyetlerinden kopartılan bu gençler, yapılan telkinlerin sonucunda sırf örgüt liderinin emrini yerine getirmeye programlanmış kapı kulları haline gelmişlerdir. Artık onlar için ne ailenin ne vatanın ne de İslam ümmetinin bir önem ve önceliği söz konusudur. Bu halleriyle onlar, tarihteki Haşhaşi grupların intihar timlerini anımsatmaktadırlar.” ifadelerine yer verildi.

“Üst akıl” tarafından yönlendiriliyor

FETÖ elebaşı Fetullah Gülen‘in, 9 Eylül 1977 tarihli bir vaazında, “Allah ve Resulullah’a inanan mümin, karşısına çıkan babası, karşısına çıkan kardeşi, amcası, dayısı, akrabası dahi olsa rahatlıkla onları aşmasını bilecektir.” ifadesiyle aslında İslam davetine karşı mücadele eden kafir anne ve babalara karşı alınması gereken tavırdan bahseden ayeti istismar ettiği kaydedilerek, “Bu dava uğruna babanı, ananı, kardeşini bile dinlemeyeceksin.” mesajını verdiği değerlendirmesinde bulunuldu.

Raporda, şu ifadelere yer verildi:

“İslam’a ve Müslümanlara karşı kullanılmak üzere bir ‘üst akıl’ tarafından yönlendirildiği artık iyice anlaşılan ve sadece gösterilen hedeflere kilitlenen bu örgüt ve elemanları için artık ne vahdetin ne ümmetin ne de milletin bir değeri vardır. Bu hedefleri gerçekleştirmek adına bu örgütün, yüzlerce hatta binlerce Müslümanı öldürülebileceği, 15 Temmuz gecesi acı bir tecrübeyle görülmüştür. Hedefi ve iddiası ne olursa olsun, karanlık güçlerin maşası olarak Müslüman kardeşlerine, kendi vatandaşlarına silah çekmekten kaçınmayan, kendi halkına savaş açmaktan çekinmeyen malum yapı, bu tavrıyla tevhidi parçalayan, fitne ve tefrika odaklı bir oluşum olduğunu açıkça göstermiştir.

“Amacı uğruna kul ve kamu hakkına tecavüz etmiştir”

Kendi mensuplarını kadrolara yerleştirip devleti ele geçirmek amacıyla başta soru hırsızlığı olmak üzere, her türlü yolsuzluğu ve hukuksuzluğu yapmanın, kul ve kamu hakkına tecavüz etmek olduğunun ifade edildiği raporda, böyle bir yöntemi, örgütlenmesinin temel aracı yapmış olan bir yapının İslami kabul edilemeyeceği vurgulandı.

“Sinsi ve gizli bir tutum sergilemişlerdir”

Örgüt mensuplarının, başlangıçtan itibaren tedbirli ve temkinli olma adına oldukça sinsi ve gizli bir tutum sergilediğinin belirtildiği raporda, “Ne oldukları gibi görünmüş ne de göründükleri gibi olmuşlardır. Özellikle bürokrasinin stratejik kademelerinde, farklı bir kimlikle hareket etmiş ve uzun yıllar kendilerini saklamayı başarmışlardır. Bu bağlamda gerçek niyet ve amacı ortaya koyan tavırlar örgüt içinde ihanet, hezimet ve mağlubiyet sayılmıştır.” görüşüne yer verildi.

“FETÖ, usulsüz bir oluşum olarak karşımıza çıkar”

Kurban ibadeti için toplanan paraların da başka amaçlar için kullanıldığı, fakir ve yetimler adına toplanan sadakaların da yine örgütsel amaçlarla harcandığı, öğrenciler için verilen bursların çoğunun yerine ulaşmadığına işaret edilen raporda, şunlar kaydedildi:

“Netice olarak, tefsirde, hadiste, fıkıhta, siyer ve İslam tarihinde, velhasıl bütün İslami ilimler alanında FETÖ, eklektik, faydacı, usulsüz bir oluşum olarak karşımıza çıkar. Deyim yerindeyse, örgütün menfaatine olan her şey, çok rahatlıkla ve ustaca kullanılmıştır. Özetle, kendi konumuna ‘meşruiyet’ kazandırmak için dinin esas, değer ve hükümlerini ‘araçsallaştırmaya’ çalışanlar hep olmuştur ve olacaktır. Gülen örgütü de bunun bir örneğidir, fakat tek örneği değildir. Bu tür söylem ve eylemlerde bulunan, süfli emelleri için dini istismar eden her türlü oluşuma karşı gerekli tedbirler zamanında alınmalıdır.”

Editör: Haber Merkezi