İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İsrail'in saldırısına uğrayan TRT ekibine geçmiş olsun dileğinde bulunarak şunları kaydetti;

Bugün bütün dünyanın gözü önünde İsrail'in Gazze'de yine hukuk tanımayan, ilke tanımayan, sınır tanımayan, sivillere, masumlara, sağlık çalışanlarına, gazetecilere yönelik katliamlarını görüyoruz.

Buna karşı insanlık olarak vermemiz gereken o birlik görüntüsünü de maalesef veremiyoruz. Biz ne olursa olsun İsrail'in bu zulmüne, katliamlarına, soykırımına karşı çok güçlü şekilde ses vermeye ve hakikatin yanında durmaya çalışıyoruz.

"TRT ailesine geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum"

Bugün gerçekten Sami Şahada, burada bu hakikatin temsilcisi olarak, hakikati temsil eden, yanında duran bir gazeteci olarak İsrail'in hedef gözeterek saldırısına maruz kaldı. Ben kardeşimize acil şifalar diliyorum. TRT ailesine geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. TRT Arabi ekibine yapılan bu saldırı kasıtlı bir saldırıdır. Bu kasıtlı saldırı bugüne kadar 140 gazeteciye yapılan saldırı gibi, 140 gazetecinin katledilmesi gibi bile isteye yapılmış ve İsrail'in hakikat karşısında stratejik bir adımdır. 

İsrail zira burada yürüttüğü bu zulüm politikalarını perdelemek için iki şey yapıyor. Bir, çok yoğun bir şekilde dezenformasyon çalışmaları yürütüyor. İkincisi de bu çerçevede gazetecileri katlediyor. Burada etik ilkelerden yoksun, uluslararası hukuktan bir haber, onun üzerinde kendini konumlandıran bir İsrail var. Burada ne yazık ki basın özgürlüğü diye tamamen suni bir şekilde istediklerinde gündem yapabilen batılı uluslararası medya kuruluşlarının nasıl kafalarını kuma gömdüklerini görüyoruz.


"140 gazeteciyi de katleden bir İsrail var"

Burada sadece görevini ifa eden basın mensuplarına yönelik bir saldırı var. Bu saldırı sistematik bir şekilde 7 Ekim'den bu yana devam ediyor. Elbette on binlerce masumu katleden bir İsrail var karşımızda. Bunların da yine bu masumların sesini, hakikatin sesini duyurmaya çalışan 140 gazeteciyi de katleden bir İsrail var. Bizim yine daha önce TRT ekibine yaptığı saldırılar var. Anadolu Ajansı'mızın yine şehit ettiği muhabiri var. Aynı şekilde bugün de TRT Arabi ekibinin hedef alındığını görüyoruz.

"Cumhurbaşkanımız, Mahmud Abbas ile görüştü"

Trabzon'da Filistin'e destek yürüyüşü yapıldı Trabzon'da Filistin'e destek yürüyüşü yapıldı

Fakat ne olursa olsun bu zulümler sürerken Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'n liderliğinde gerçekten küresel alanda vicdanın sesi olarak insanlığı bu zulme karşı dik bir şekilde ses vermeye çağırıyor. Hakikatin temsilcisi olarak İsrail'in yalanlarına, dezenformasyonlarına karşı mücadele ediyor. Uluslararası alanda Cumhurbaşkanımız yoğun bir diplomatik gayret ortaya koyuyor. Biraz önce Cumhurbaşkanımız Sayın Mahmud Abbas ile telefon görüşmesini tamamladı. Cumhurbaşkanımız orada da Sayın Mahmud Abbas'a çok açık ve net bir şekilde şunu vurguladı; "Ne olursa olsun İsrail'in Gazze'ye yönelik barbarca saldırıları karşısında biz dik durmaya devam edeceğiz ve İsrail bu zulmün bedelini ödeyecek" dedi.

Elbette şunun da altını çizdi Sayın Cumhurbaşkanımız, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararı dahil ateşkes için tüm imkanları seferber etmemiz gerekir dedi. Yine tabiki Sayın Cumhurbaşkanımız her daim altını çizdiği üzere bütün Filistinli gruplar arasında bir insicamın olması gerektiğini de bu anlamda vurguladı. İsrail'e karşı dimdik birlik içerisinde mücadele edilmesi gerektiğini ortaya koymuş oldu. Bu anlamda baktığımızda gerçekten Gazze başta olmak üzere Filistin topraklarında yaşanan vahşet elbette bizim İslam dünyası olarak bayramı bir üzüntü içerisinde buruk bir şekilde karşılamamıza neden oldu.

"Filistin'in haklı davasının sesi olmaya devam edeceğiz"

Fakat sadece 7 Ekim'den itibaren değil, İsrail'in 1948'den bu yana zulüm politikaları devam ettiği için İslam dünyası hüzün ve burukluk içinde. Fakat 7 Ekim'den sonra İsrail gerçekten hiçbir uyarıyı, hiçbir talebi dinlemeden zulüm politikalarını sistematik bir şekilde sürüdürüyor. Buna karşı bugün ses çıkarmayanlar tarih önünde insanlık önünde sorumludur. Türkiye Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu vurguyu yapmaya devam ediyor. Gerçek anlamda Filistin davasının sesi oluyor. Cumhurbaşkanımızın bu anlamda kendi siyasi hayatı boyunca yürüttüğü mücadele bizatihi Filistin davasının savunulmasında çok hayati bir öneme haizdir. 2002'den bu yana uluslararası alanda Türkiye'nin Filistin davasına verdiği destek olmamış olsaydı İsrail'in bu anlamda yürüttüğü zulümler çok daha derin olmuş olacaktı. Bugün itibarıyla biz bütün uluslararası platformda Filistin'in haklı davasının sesi oluyoruz, sesi olmaya da devam edeceğiz.

Bir taraftan da bu anlamda İsrail'in şu anda İsrail hükümetinin, İsrail ordusunun gazetecilere yaptığı bu zulmü biz bütün dünyada anlatmak için elimizden gelen bütün gayreti ortaya koyuyoruz. Bunun için bu mücadeleye devam edeceğiz. Gerek TRT üzerinden devam edeceğiz, Anadolu Ajansı üzerinden devam edeceğiz, bütün medya kuruluşlarımız üzerinden devam edeceğiz. Biz ne olursa olsun İsrail'in bu zulümlerini anlatacağız.

Editör: Nusret Odabaş