Mehmet Akif Çavdarlı – Diriliş Postası
Roxburgh’un Dracula karakteri, dramatik ve neredeyse Shakespearevari bir yorumla sahnelerde hayat buluyor. Bu abartılı yaklaşım, Hollywood’un ünlü canavarlarına yönelik olan bu homage için oldukça uygun bir zemin oluşturuyor. Roxburgh’un Dracula’sı, izleyiciye hem korku hem de savunmasızlık hissi vererek derin bir bağ kurmayı başarıyor. İçindeki bağlanma arzusu, düşmanlarıyla bile yakınlık kurma isteğiyle birleşiyor.
Van Helsing’deki Dracula mitolojisi de ilginç detaylar sunuyor; Van Helsing'in (Hugh Jackman) Dracula’yı hayatta iken öldürdüğü ve onun ölümünden sonra Şeytan ile bir anlaşma yaptığı ima ediliyor. Film, Jackman ve Kate Beckinsale gibi düz karakterler, David Wenham ve Kevin J. O'Connor gibi komik karakterler ve insan olmayı arzulayan karmaşık canavarlar içeriyor. Ancak Roxburgh’un Dracula’sı, bu özelliklerin her birini alt üst eden tehlikeli bir karışım sunuyor. Dracula, insanlığı değil, insan gibi hissetme yeteneğini kıskanarak domine etmek istiyor.
Roxburgh’un performansı, karakterin geçmişinin ağırlığına karşı koyarak özgün ve otantik bir Dracula yaratıyor. Van Helsing devam filmi için planlar olsa da, Roxburgh'un tekrar geri dönme ihtimali her zaman vardı. Ne yazık ki, Van Helsing serisi beklenen ilgiyi göremedi ve Roxburgh'un Dracula’sını tekrar izleme fırsatını kaçırdık. Yine de, bu Cadılar Bayramı’nda hatırlanması gereken en underrated Dracula performansı Richard Roxburgh’un Dracula’sıdır.