Özlem Coşan / Röportaj 

Gazze, uzun süredir devam eden çatışmaların ve insanlık dışı koşulların merkez üssü haline gelmişken bölgedeki kadın ve çocukların durumu daha da trajik bir hal alıyor. İsrail işgalinin sürdüğü günlerde sivil kayıpların büyük bir kısmını oluşturan kadınlar ve çocuklar, bu acımasız savaşın en büyük mağdurları olarak öne çıkıyor.  Savaş şartlarında en ağır yükü ise 50 bin hamile kadın çekiyor. BM verilerine göre her gün 180 kadın doğum yapıyor. İnsani yardımın İsrail baskısı sebebiyle sınırlı bir şekilde girdiği Gazze’de soğuk hava sebebiyle şartlar daha da kötüye gidiyor. Uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan ve TÜBİTAK’ta görev yapan Dr. Nihad Abunasser, Gazze’de yaşanan dramı anlattı. Uluslararası toplumun, sürdürülebilir bir ateşkes ve bölgenin yeniden inşası için harekete geçmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Abunasser, Gazze’de yaşanan travmanın onur kırıcı olduğunu söyledi.

“ERKEKLERİ AYAKTA TUTAN O GAZZELİ KADINLARDIR”

*Gazze şeridi, kadın olmak için 'dünyanın en tehlikeli yeri' ifadesi kullanılıyor. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gazze'de kadın olmak dünyanın en tehlikeli yeri. Siz çok güzel hatıralarla çok güzel günlerde giydiğiniz bir elbiseniz olduğunu düşünün, burada kadından bahsediyoruz zira. O elbiseye lekesi çıkmayan bir şey dökülürse ya da bir tarafı yanarsa, yırtılırsa bir kısmı bir şekilde o kısma tadilat yapmasanız dahi o elbiseniz hep güzel kalır ve hep güzel bilirsiniz. Hiç bir zaman bu elbise artık güzel değil, çirkin ve istemiyorum demezsiniz. Gazze'de de öyle. Gazze şuan netice olarak dünyanın en tehlikeli yeri haline gelmiştir. Ama bu Gazzeli bir kadın için hiçbir zaman böyle içselleştirilmiş bir şekilde tehlikeli bir yer olmayacaktır. Çünkü bunlar hep geçicidir. Biz onları biliyoruz Filistinliler olarak. Bugün değil oralar yüz yıldır tehlike arz ediyordu. Bugün orada soykırıma maruz kalıyoruz. Ve ben bu sözlerimi iletirken geçen hafta Uluslararası Adalet Divanı'nın İsrail aleyhine verdiği ara kararın duyurulmasından sonra sizlere iletiyorum.

Aslında dünyanın en tehlikeli yeri dendiği zaman demek ki o yere yönelik, sevmeme, nefret etme ve kurtulma gibi istekler uyandırır insanlarda. Ama size şunun teminatını verebilirim, Gazzeli kadınlara tek tek sorsanız "Biz burayı seviyoruz, burayı terk etmeyeceğiz" diyecektir. Ama oradaki kadın, en ağır işkencelere, en ağır duygusal ruh hallerine maruz kalıyor bu günlerde. Kadınlar en ağır kayıplara maruz kalmıştır. Babalarını, çocuklarını, eşlerini ve kardeşlerini, evlerini ve huzurlarını kaybetmiş durumdalar. Bu bir kadın için çok ağır bir durumdur. Ancak şunu da bilmenizi isterim Filistinli, erkek, direnişçi, babalar, gençler ve toplumun tamamının lokomotifi motivasyon ve enerji kaynağı oradaki kadın, imanlı kadın, farkında olan ve neyin nereye gittiğini bilen kadın. O nedenle bizde, Filistin'de kadın çok önemli. O erkekleri ayakta tutan aslında bu kadınlardır.

“YILDIRMAK VE UMUTSUZLUĞA DÜŞÜRMEK İSTİYORLAR”

* Kadınlar ve kız çocuklarının, savaşlarda daha önce de bir hücum taktiği olarak hedef alındığı biliniyor. İsrail işgalinde de sivil ölümlerin yaklaşık yüzde 74’ünü kadın ve çocukların oluşturduğu biliniyor.  Toplumsal cinsiyete dayalı bu şiddet için siz neler söylersiniz?

Aslında Gazze'de yaşanan saldırıların, vahşetin ve soykırımların bütün bildik ve bilmedik kuralların ihlalinin yaşandığı bir olay bir meydan. Çünkü orada bir tek kadın ve kız çocuklar değil, ayırt etmeksizin sivil öldürmek hedefleniyor her zaman. 7 Ekim'den sonra ise daha konsantre edilmiş halini yaşıyoruz. Gazze'de şöyle bir durum var, 24 saat insansız hava araçları tarafından izleniyor, taranıyor, resimler çekiliyor ve ses kayıtları alınıyor. Yani orada en küçük hareket bile onların bilgisinin dâhilinde oluyor. Zira alçak irtifalardan uçuyorlar ve sosyal medyada yayımlanan birçok video Siyonist uçaklarından çekilmiş videolardır. Ve bunlar hedef alırken kadın, kız çocuk ayırt etmeksizin daha çok sivilleri öldürüyorlar. Zira direnişçilerimize ulaşamıyorlar. Bunu bir marifet olarak biliyorlar. Şunu düşünüyorlar, "Biz bunlara nasıl daha fazla zarar verebiliriz" direnişçilerin aileleri, doktorların, alimlerin aileleri ve işin sonunda toplumun önde gelen her şeyi hedef alıyorlar. Tabi bunların temelinde ne yatıyor? "Yıldırmak, motivasyon kırmak ve umutsuzluğa sürüklemek.

“ANNELER EN AĞIR FATURAYI ÖDÜYOR”

* Gazze Şeridi'nde her saat iki annenin öldürüldüğü uyarısında bulunuldu. Gazze'de anne olmanın zorlukları nelerdir?

Gazze'de anne olmak çok zor. Çünkü o anne eşini her an kaybedebilir. Erkek çocuğu direnişçilere katılıp Siyonistlerle muharebelere girerek kaybedilebilir. Bu çatışmalar Gazze'de yaşanmıyordu; 17 yıldır sadece havadan saldırılar düzenleniyordu ve en fazla bir kaç gün sürerdi. Ancak 7 Ekim'den sonra Siyonist askerlerin ki asker demeye dilim varmıyor, o rejimin askerlerinin Gazze'ye girmesiyle Filistinli direnişçilerle çatışmalar başladı. Bu meskûn muharebeler olmasa bile hava saldırısında belirlenen ev hedef alınıyor. Çünkü onlar çok iyi biliyor her Filistinlinin ne yapıp ne yapmadığını. Ama 7 Ekim'den sonra inanın ayırt etmeksizin yakından veya uzaktan eline taş dahi almayan insanlar hedef alındı. Ve ben bizatihi şahsen tanıyorum akrabalarımızdan. İlk başta o aileden yardımsever bir çocuk var toplumda iyilik yapsa bile onu da hedef alıyorlar. Maksatlarıysa toplumu öldürmek, yıkmak hayatın her alanına zarar vermektir.  O nedenle anneler çok zorlanıyor Gazze'de. Çocuklarına bakması gerekir ki hele ki bu yaşanan soykırım esnasında, açlık var, susuzluk var. İnsanlar evlerinden edildi. Çadırlarda yaşayamayan bir sürü insanlar var, sokaklarda kalmak durumunda olan bir sürü insanlar var. Ve yine bir yerden bir yere göç etmek durumunda kalan binlerce insanlar var. Bu işin en ağır faturasını ödeyen ise annedir.

“YENİ DOĞUM YAPMIŞ ANNELER TEK ÇADIRDA”

*Gazze’de 50 binin üzerinde hamile kadının olduğu ve doğumların yüzde 80’inin de erken doğumla sonuçlandığı bilgisi var. Bu konu hakkındaki değerlendirmeniz nedir?

Filistin halkı doğurgan bir halk. Örneğin çekirdek aile yapısından bahsedecek olursan 5 kişiden az aile bulmanız çok zor. Eskiye nazaran tabi bu sayı daha az ama daha büyük aileler var. Yani ortalamaya bakacak olursak ki eskiden daha fazlaydı, 6, 7, 10 ve üstü o nedenle Filistinli kadın evlenir evlenmez çocuk yapmaya başlar. Yılda bir çocuk doğurabilir. Ki yaşadıklarımızın ise faturası zaten ağırdır ve o geniş aileden bir kişi mutlaka ya esir olur ya yaralanır ya da şehit edilir. Yine en ağır fatura kime kesiliyor? Annelere. Anne, o bebeği karnında 9 ay taşıyor. Hele ki bu şartlarda 9 ay taşıyamadan erken doğumlar oluyor. Bir de korku var. Çünkü 4 aydır soykırım devam ediyor. Kadın, evinden ediliyor, doktora gidemiyor, sağlık hizmeti alamıyor bir de doğan bebek erken doğduğu için kuvöze konma şansı yoktur. Şifa Hastanesi ve diğer hastanelerde yaşanan bebek katliamlarını gördük ve şahit olduk. Bütün dünya gördü. Büyük korku ve büyük bir dram yaşanıyor orada. Şu an çadırların olduğu yerlerde insanlar şunu yapmaya çalışıyor, tek bir çadırı alıp yeni doğum yapmış anneleri ısıtmaya çalışıyorlar ve o bebeklere süt sağlamaya çalışıyorlar. Ancak ciddi zorluklar yaşanıyor.

Yeni yasa tasarısı, gelecekteki nesilleri tütün bağımlılığından korumayı hedefliyor Yeni yasa tasarısı, gelecekteki nesilleri tütün bağımlılığından korumayı hedefliyor

“ONUR KIRICI AĞIR TRAVMALAR YAŞANIYOR”

*Savaş ile birlikte Gazze'deki kadın ve kız çocukları üzerindeki psikolojik etki çok ağır. Gazze'de yüz binlerce sivil aylardır dayanılmaz koşullar altında yaşıyor. Yaklaşık 1 milyon kadın ve kız çocuğu yerinden edildi. Mülteci kamplarındaki bu zorlu şartlar göz önüne alındığında kadın ve çocukların durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İnsanlar başlarda elbette ki evlerini terk etmediler ama ölümle karşı karşıya kaldıktan sonra binlerce insan evlerini hızlıca dakikalar içinde terk etmek zorunda kaldı. Bunların içerisinde kadın ve kız çocukları var. Kadınların özel ihtiyaçları, özel durumları gözetilmeksizin türlü türlü zorluklara maruz kaldılar. İnsanların barındığı okullar, çadırlar, neresi olursa olsun temel hizmet kaynaklarından yoksunlar. Su yok, tuvalet ihtiyacı giderilemiyor. Okullara bakacak olursak o okullardaki tuvalet için binlerce insan kuyruğa giriyor. Siz şunu düşünebiliyor musunuz? Su bile yok. Yani insanın onurunu rencide eden, kıran çok ağır travmalar ve yine en ağır şekilde en çok zarar gören kesim kadın ve kız çocukları. Ailelerinden ayrı kalan birçok kız çocuğuna şahit oldum; videolarını izledim, haberlerini aldım. Filistinli aileler şöyle bir şey yapmaya başladı: bu travma yaşandıktan sonra çocuklarını dağıtmaya başladılar ki darbe alırsak hepimiz birden yok olmayalım diye. Halayla bir çocuk gönderdiler, teyze ile bir çocuk gönderdiler, dayı ve amca ile bir çocuk gönderdiler ve böylelikle hayatta kalma mücadelesi verdiler. Ama maalesef halasıyla giden bir kız çocuğu şöyle diyor: “Ben iki buçuk aydır aileme kavuşamıyorum. Biz daha önce hareket ettik; ben halamla geldim güneye ama maalesef annem babam gelemedi ya da geldiyseler bile bilmiyorum çünkü iletişim yok. Siz artık hayal edin o kız çocuğunun psikolojisini, o anne babanın psikolojisini. Sezaryen ile doğum yapacak kadınlara hizmet verecek hiçbir yer kalmadı. Ben kendimi bir hamile kadının yerine koyamıyorum, bunu hayal bile edemiyorum. Yaşadıkları ağır psikolojik durumu hayal etmek çok güç.

“GAZZE YENİDEN İNŞA EDİLMELİ”

* Sivil toplum örgütleri Gazze'deki kadın ve kız çocuklarının dünyanın kendilerini terk ettiğini düşündüklerini ve STK'ların kalıcı bir ateşkes talep ettiklerini belirtiyor. Ateşkes sonrası mevcut durumun iyileştirilmesi konusunda ne tür adımlar atılmalı?

7 Ekim’den sonra yaşanan olaylar aslında insanlığın büyük sınavı ve maalesef gerçekten insanlık bu sınavda kalmıştır. Biz 2024 yılındayız, modern insanın dünyasındayız, hızlı iletişim ve sosyal medya zamanındayız ama orada insanlar açlıktan ölüyor. Oradaki insanlar tabii ki yakın uzak, dost düşman herkes tarafından terk edildiği düşüncesiyle hayatlarına devam ediyor ama en büyük dayanakları Allah'tır. Gazze'de hiçbir zaman insanlara bakmadık, Allah'a dayandık. Gazze 17 yıldır abluka altında ama maalesef düşman bunu çok iyi kullandı; bunu gördükçe düşman azdı, daha fazla tahribat yapmaya başladı ve Gazze’yi deyim yerindeyse yıktı; taş üstünde taş kalmadı Gazze'de. Diyelim ki bugün ateşkes sağlandı, Gazze yeniden inşa edilmeli. Onu yeniden inşa edeceğiz Allah'ın izniyle. Ancak sıfırdan bir memleket inşa edilecek. Bir şeyi ileri götürmek mümkün değil; her şeyi yıkıp düzlemek ve akabinde her şeyi yeniden inşa etmek gerekiyor. Biz, Filistinliler olarak defalarca yıkılan evlerimizi tekrardan yıkılacağını, düşman tarafından vurulacağını bile bile tekrar inşa ettik, tamir ettik, hayata devam ettik, evlendik, çocuk yaptık, şehit verdik, direndik. Bu sefer de öncekinden farksız bir şekilde evler yeniden yapılacak ama maalesef bu seferki yıkım çok çok daha ağır.

Muhabir: Özlem Coşan