GÖKHAN EREK / ÖZEL HABER
Türkiye Cumhuriyeti’nin, Yüzüncü Yılı’na girilirken hukuk alanında yapılan reformlar ve hukukun üstünlüğü konusu dikkat çeken ve hayati öneme sahip konular arasında yer alıyor. Peki Hukukun üstünlüğü nedir, Hukuki reformlarda nelere dikkat edilmelidir, Hukukun Üstünlüğü’nün kanunlarla uyumlu olması neden önemlidir, Türkiye Yüzyılı’nda yeni hukuk reformları nasıl olmalıdır? Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Adnan Küçük, Diriliş Postası’na değerlendirdi.
Türkiye yeni bir yüzyılın eşiğindedir!
Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Adnan Küçük, Türkiye’de 100 yıldır devletin yönetim şeklinin Cumhuriyet olduğunu hatırlatarak, “Cumhuriyetle yeni bir hukuk düzenine geçildi. Bu dönemde, başlangıçta Ceza Kanunu İtalya’dan, Medeni Kanun İsviçre’den, diğerleri daha başka ülkelerden alındı. Cumhuriyetin Yüzüncü Yılı’nda artık Türkiye yeni bir yüzyılın eşiğindedir, bu yüzyılın adı ‘Türkiye Yüzyılı’dır.” dedi.
“En sembol ve temel gelişme hukuk alanında olacaktır!”
Türkiye Yüzyılı’nın, sadece söylemle olmayacağının altını çizen Dr. Adnan Küçük, sözlerini şu şekilde sürdürdü, “Türkiye Yüzyılı’nın en sembol ve temel gelişmesi hukuk alanında olacaktır. Bu konuda kendi toplumsal, tarihî, kültürel kodlarımızla uyumlu kanunların, yeniden yapılması icap eder. Her ne kadar Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Medeni Kanun ve diğer bazı temel kanunlar yeni baştan yapıldı ise de, bu kanunlar maalesef Batı’nın, kültürel, ahlaki, güncel, sefih değerleri ile uyumlu olarak hazırlanmıştır. Bunlar, bizim Türkiye Yüzyılı ile inşa edilecek yeni yapılanma ile uyumlu olamaz. Bizim inşa etmek istediğimiz Türkiye Yüzyılı, Türk Milleti'nin kendi kültürel, ahlâkî, manevi kodlarına yeniden dönülmesi ile ancak layıkıyla inşa edilebilir.”
“Hukuk toplumsal değerlere göre şekillenmelidir!”
Dr. Küçük, her toplumun kendi toplumsal şartları olduğunu ve hukukun bu şartlarla uyumlu olması gerektiğini belirterek sözlerine şu satırları ekledi, “Hukuk toplumu şekillendirmez, şekillendirmeye kalkılırsa totalitarizm olur, hukukun toplumsal değerlere göre şekillenmesi gerekir. Bu sebeple, kendi toplumsal kültürel, manevi, ahlaki, pratik ihtiyaçlarımıza en uygun hukukî reformların öncelikle yapılması icap eder.”
Kanunların Üstünlüğü ile Hukukun Üstünlüğü
Kanunların Üstünlüğü ile Hukukun Üstünlüğü’nün eş anlamlı kavramlar olmadığını söyleyen Dr. Küçük, “Bazen kanunların muhtevası, haksızlığı koruyucu yönde olabilir. Bu durumda, kanunların üstünlüğü, hukukun üstünlüğü değil ‘zulüm’ olur. Bu sebepledir ki, hukukun üstünlüğü kavramının muhtevası, kanunların üstünlüğünden daha derin ve niteliklidir. Üstün kılınacak hukukun içeriğini, insan hakları, adalet ve toplumsal değerlerimizle uyumlu kuralların oluşturması gerekir. İçeriği bu şekilde olan kanunların üstünlüğü ile hukukun üstünlüğü bütünleşecektir.” ifadelerine yer verdi.
Yeni hukuk reformunun temel yapısı!
Yeni hukuk reformunun temel yapısı ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Dr. Küçük, “Kendi toplumsal, manevi kodlarımızla uyumlu bir aile hukuku, çoğulculuğu tesis edecek hukuki düzenlemeler, liyakat temelli kurumsal yapının tesis edilmesi, hakların korunmasına odaklanılması, işler bir yargı ve diğer hak arama mekanizmalarının kurulması. Unutmayalım ki, âdil olmayan, hakları korumayan kanunların üstünlüğü ile hukukun üstünlüğü sağlanamaz. Bu sebepledir ki, önce Türkiye Yüzyılı'na yakışır bir Anayasa, sonra bu Anayasa ve toplumsal değerlerimizle uyumlu kanuni düzenlemeler, sonra da bunları üstün kılacak kurumsal mekanizmalar tesis edilmelidir. Bunları sağlayacak en önemli araçlar, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanması, bunları sağlayacak donanımlı Hâkimlerin yetiştirilmesidir. Hâkimleri kifayetsiz, tarafsızlığı olmayan, bağımsızlığın tehlikede olduğu görüntüsü veren bir yargısal yapılanma ile hukukun üstünlüğü sağlanamaz.” ifadelerini kullandı.
Batılı değil kendi değerlerimizle beslenen hukuk politikası!
Dr. Küçük, hukukun üstünlüğünü tesis etmenin vicdan-ı umumi (maşer-i vicdan) ile uyumlu kanunlar olması gerektiğini söyleyerek sözlerini şu şekilde sonlandırdı, “Bu kanunlara uygun davranmanın gerekliliği konusunda bireylerin vicdanlarında ahlâkî gereklilik düzeyinde inanç ve kanaatler oluşmalıdır. Bütün bu gerekliliklerle bütünlük içinde inşa edilecek hukuk sistemi, Türkiye Yüzyılının gerekleri ile uyumlu olacağı gibi, bu gelişmeler Türkiye’nin çok daha hızlı ve güvenli bir şekilde büyümesini de sağlayacak, bu model başka ülkeler için de yol gösterici olacaktır. Artık Batı, değerlerinde meydana gelen aşınmalar ve fiili pratiklerin, Batılı değerler olarak lanse edilen hak ve adalet değerleri ile uyumsuzluğu sebebiyle çöküşün eşiğindedir. İnsani değerlerin istismarı yapılarak varılacak menzilin sonu yaklaşmıştır. Bizim hukuk politikalarımız, Batılı değil, hak ve adalet temelli kendi değerlerimizle şekillenmelidir, yoksa başka milletlere öykünen Türk Milleti'nin sonu, Türkiye Yüzyılı değil, hüsrandır.”