AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, A Haber’in canlı yayınında dış politikaya ilişkin soruları yanıtladı.

“ABD Başkanı Trump’ın dünkü açıklamalarının ardından İran-Amerikan gerginliğinde azalma mı yoksa geçici bir rahatlama mı var?” sorusu üzerine Ünal, Türkiye açısından bölgenin istikrarı ve huzurunun son derece önemli olduğunu belirtti. Dünkü açıklamalardan karşılıklı olarak gerilimin biraz azaldığının görüldüğünü söyleyen Ünal, iki tarafa da itidal tavsiyesinde bulundu.

Türkiye’nin ara buluculuk rolü üstlenip üstlenmeyeceğine ilişkin soru üzerine Ünal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bölgenin istikrarı ve huzuru açısından bu tür konularda itidal, uzlaşma, istikrar çağrısı yapan bir lider olarak zaten doğal ara bulucu gibi hareket ettiğini vurguladı.

Libya’da da Türkiye’nin savaş ve çatışma için değil barış, istikrar ve huzur için yapılacak çalışmaların yanında olduğunun altını çizen Ünal, Türkiye’nin konumu ve Erdoğan’ın liderliğiyle bölgedeki bütün çatışma ve kriz alanlarının merkezinde bir uzlaştırıcı, iyileştirici, kolaylaştırıcı olarak liderliğini yerine getirdiğini ifade etti.

ABD-İRAN GERGİNLİĞİ

“İran’ın istikrarsızlaşması; Türkiye, bölge, dünya açısından ne anlama gelebilir?” sorusu üzerine Ünal, bunun Türkiye açısından ekonomik ve sosyal anlamda ciddi sorun oluşturacağını söyledi.

ABD’nin uyguladığı yaptırımlar sonucu Türkiye’nin İran ile ticaret hacminde ciddi bir düşüş yaşandığına dikkati çeken Ünal, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Suriye ve Irak’ta olduğu gibi İran’ın istikrarsızlaşması ciddi bir göç hareketi ve mülteci akını başlatabilir ki bu asla bizim istemediğimiz bir şey. Yine bölge açısından baktığımızda, uzunca bir süreden beri Libya’dan Afganistan’a kadar uzanan aslında bir terör koridoru oluşturuluyor. Yani biz ‘terör koridoru’ dediğimizde Suriye 910 kilometreyi konuşuyoruz da daha küresel ölçekte baktığımızda Libya’dan Afganistan’a kadar bölgede oluşturulmak istenen bir terör koridoru var. Ve bu terör koridorunun önümüzdeki 10-15 yıl geleceğe dönük planlarına baktığımızda bunun Afrika’ya ve Hindistan’a ve Çin’e dönük içinde bazı hamleleri taşıdığını görüyoruz. O yüzden bölgesel açıdan da bu terör koridorunda bir ülkenin daha istikrarsızlaşması anlamına gelir. Yani bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada yaklaşık 9 ülke yönetilemez durumda, bunlardan 4’ü devlet olma niteliğini kaybetmiş durumda. Ve bütün bunların içerisinde Türkiye, bir istikrar adası olarak, hem ekonomik hem sosyal hem güvenlik hem de terörle mücadele anlamında güçlü bir şekilde istikrarını sürdürüyor.

Küresel ölçekte İran’ın bu istikrarsızlaşmasının nasıl bir sonucu olur? Şimdi güç merkezleri daha çok şu anda Çin’e, Hindistan’a ve Rusya’ya doğru kayıyor. Ve bu kayışın önemli merkezlerinden bir tanesi de aslında İran. Yani bu süreçte Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’ın oluşturduğu o Körfez yapısının da güçlenmesi anlamına gelecek. Çünkü özellikle Suudi Arabistan’ın Yemen’de, Suudi Arabistan’ın Bahreyn’de, Suudi Arabistan’ın diğer bölgelerde BAE ile beraber İran’la yaşadıkları bir gerilim var. Dolayısıyla hem bölgenin dengelerini değiştirecek hem de küresel ölçekte büyük bir istikrarsızlığın ortaya çıkacağı istenmeyen sonuçları doğuracaktır. O yüzden biz komşumuz İran’ın hiçbir şekilde istikrarsızlaşmaması taraftarıyız ve bu konuda da Türkiye olarak üzerimize düşen diplomatik sorumlulukları hakkıyla yerine getirmeye çalışıyoruz.”

“GELİŞMELER IRAK’IN ÜÇE BÖLÜNMESİNE YOL AÇAR MI?” 

Mahir Ünal, “Gelişmeler Irak’ın üçe bölünmesine yol açar mı? Yanıtınız evetse, o zaman Türkiye’ye etkisi ne olur?” sorusu üzerine bölge ülkelerinin ortak hareket ederek Irak’ı dış güçlerin çatışma alanı olmaktan acilen çıkarması gerektiğinin altını çizdi. Ünal, şunları kaydetti:

“Irak’ın istikrarsızlaşması Türkiye’yi ekonomik anlamda etkiler, göç ve mülteci sorunu açısından etkiler. Yine aynı şekilde Irak eğer biraz daha istikrarsızlaşırsa zaten şu anda artık devlet gücünü kaybetmiş olan kamu otoritesi yok olmakla karşı karşıya kalır ki buna asla müsaade etmemek gerekiyor. Türkiye olarak bunu da deklare ettik. Dış güçlerin mücadele alanı haline asla Irak’ın gelmemesi ve Irak’ın mezhep çatışmalarının merkezi haline asla gelmemesi gerekiyor. Suriye’de bütün dünya bir şeyi gördü; Suriye’nin istikrarsızlaşması Suriye’yi terör örgütlerinin adeta bataklığı haline dönüştürdü. Bugün ABD’nin, Rusya’nın, İran’ın bölgede bulunma gerekçesi olarak gösterdikleri şey ne? DEAŞ’la mücadele, Türkiye kaçınılmaz olarak PKK’nın uzantısı PYD ve YPG’yle orada mücadele ediyor. Aynı şekilde Irak’ın da terör örgütlerinin adeta bataklığı haline dönüşmesi, bu risk maalesef Libya için de mevcut. Yani Libya’da da eğer bu istikrarsızlık devam eder ve bu iç çatışma devam ederse, bir süre sonra Libya’nın da terör örgütlerinin bataklığına dönüşmesi anlamına gelir ki bu Türkiye açısından şu anlama geliyor; Türkiye açısından bu çok ciddi bir güvenlik sorunu çünkü Türkiye şu anda 4 ayrı terör örgütüyle mücadele ediyor. Türkiye sınır güvenliğini korumaya, iç güvenliğini korumaya, istikrarını korumaya gayret ediyor. Ama öbür taraftan bakıyorsunuz, 10 binlerce kilometre öteden gelen dış güçler tam da burada sürdürdükleri vekalet savaşları üzerinden buradaki terör unsurlarının güçlenmesini ve yeşermesini sağlıyorlar.”

LİBYA MESELESİ

“Libya’da yeni bir dönem başlıyor mu?” sorusu üzerine de Ünal, Türkiye’nin Libya’da meşru hükümetin yanında olduğunu belirtti.

Ülkede, Rusya, Mısır, Suudi Arabistan, BAE’nin; Birleşmiş Milletler kararlarının aleyhine desteklediği bir illegal Tobruk hükümeti bulunduğunu anımsatan Ünal, şunları kaydetti:

“Şimdi burada Rusya ile bu çatışmalara dönük bir ateşkes çağrısı son derece kıymetli. Dün akşam itibarıyla Ulusal Mutabakat Hükümeti bu ateşkes çağrısını olumlu karşıladığını söyledi. Umarım bu konuda Rusya’da üzerine düşeni yapar. Çünkü Suudi Arabistan, Mısır ve BAE’nin özellikle Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve İsrail’le birlikte yürüttükleri ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile yaptıkları lisanslama anlaşmasının da etkisiyle aldıkları pozisyonlar var. Şimdi bir televizyonda biliyorsunuz yani FOX TV’de bir sunucu çıktı ve Türkiye’yi emperyalist emeller taşımakla suçladı. Biz ekonomik münhasır bölgede, kendi kıta sahanlığımız içerisinde petrol arama ve doğal gaz arama haklarımızdan vaz mı geçmeliydik? Mısır’ın, Yunanistan’ın, İsrail’in, GKRY ile yaptığı lisanslama anlaşmasına ‘evet’ deyip, kendi kıta sahanlığımızdan taviz mi vermeliydik? Yoksa bizim burada bölgesel bir güç olarak Libya’yla yaptığımız anlaşmayla onların Doğu Akdeniz’de yapmak istedikleri işleri ve oynadıkları oyunları boşa mı düşürmeliydik? Biz tabii ki onların oyunlarını boşa düşürdük. Ama bu ülkede bir televizyon kanalında bu ülkeyi, bu devleti çıkıp emperyalist emeller taşımakla suçlayacak kadar hadsiz, terbiyesiz bir akılla karşı karşıyayız.”

FOX TV’de alçak ifadeler!

Türkiye’yi emperyalistlik ve sömürgecilikle suçlayan FOX TV sunucusu Fatih Portakal, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, doğal gaza muhtaç mıyız? Muhtacız diyor. Türkiye’nin gidiş sebebi belli zaten. Bırakın siz onu Libya’da ezilenler var Hafter darbeci o öyle şu böyle, demokrasi insan hakları, özgürlük; belli Türkiye’nin neden gittiği. Ve neden bir koruma şemsiyesi oluşturmak istediği. Anlaşmanın içeriği belli aslında doğal gaz ve petrol. Türkiye de bu duruma geldi ya. Emperyalistleri biz niye eleştiriyoruz. İnsanların doğal kaynaklarını sömürüyorlar, onu yapıyorlar bunu yapıyorlar” şeklinde alçak ve skandal ifadeler kullanmıştı.

“FETÖ KONUSUNDA CHP’NİN DÖNÜP KENDİNE BAKMASI GEREKİYOR”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin FETÖ’nün siyasi ayağına yönelik “Siyaset kurumunun da bu illetten temizlenmesi elzemdir. Siyasi hayattaki mücadele zaafı bürokrasi ve diğer alanlardaki mücadeleyi olumsuz etkilemektedir.” ifadesi hatırlatılarak Ünal’a değerlendirmesi soruldu.

Mahir Ünal, her alanda FETÖ ile güçlü bir mücadele yürütüldüğünü ve yürütülmesi gerektiğini söyledi.

17-25 Aralık sonrası yaşanan süreci anımsatan Ünal, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Cumhurbaşkanımızın o dönemde, ‘Paralel bunlar, terör örgütü bunlar.’ diye meydanlarda çığlık çığlığa adeta haykırdığı bir dönemde, hatırlayın CHP bunların finans kuruluşlarının, medya kuruluşlarının önünde kalkan görevi görüyorlardı, bunların televizyonlarında basın özgürlüğünü savunuyorlardı. AK Parti’nin içinde FETÖ’cü var mıydı? Dershanelerin kapatılma girişimiyle birlikte hatırlayın AK Parti’den kimler istifa etti? İsimleri burada sayalım. Şimdi bazen sosyal medyada ‘Mahir Ünal AK Parti’den FETÖ’cüler istifa etti gitti diyor da kim bunlar?’ diye soruyorlar. Hepimiz beraber yaşadık o dönemi; Hakan Şükür, Hami Yıldırım, İlhan İşbilen, Muhammed Çetin, bir sürü isim. Bunlar ne yaptılar zaten? Bunlar defoldu gittiler. Efendim, peki bunlar yargılandı mı? Bunların daha sonra ne olduğu Türk yargısının işi. Bunların zaten çoğu yurt dışına kaçtı, diğerleriyle ilgili de zaten yasal süreci ilgili yargı birimleri başlattılar. Biz 2013’ten sonra her kongremizde, her yerel seçimde, her genel seçimde kılı kırk yardık. Ve hiçbir şekilde bu yapıyla uzaktan yakından iltisakı olan, bu yapıyla herhangi bir şekilde angajmanı olan hiç kimseyi bırakmamak için biz çok ciddi bir çaba sarf ettik. Ama aynı şeyi CHP yaptı mı diye soracak olursanız, işte geçtiğimiz günlerde CHP’nin bir belediye başkanı FETÖ ile ilişkisinden dolayı görevden alındı ve hakkında yasal süreç başladı ve ifadeleri ortaya çıktıktan sonra da CHP o konudaki itirazlarını da şu anda sustuklarına göre herhalde itirazlarından da vazgeçmiş görünüyorlar. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanından tutun da birçok konuda CHP maalesef bu konuda gerekli bir temizlik yaptı mı diye dönüp baktığımızda CHP 17-25 Aralık’tan sonra bırakın temizlik yapmayı, FETÖ’nün tezlerini, söylemlerini, argümanlarını kullandılar. Hele hele 15 Temmuz’dan sonra CHP bizzat FETÖ’nün 15 Temmuz’a dair bütün argümanlarını siyasal söyleme dönüştürdü; ‘kontrollü tiyatro, kontrollü darbe, öngörülen fakat önlenmeyen darbe’ gibi FETÖ yargılamalarını yapan mahkemelerin itibarsızlaştırılması gibi birçok şeyi yaptı. Bu konuda CHP’nin dönüp tekrardan bir kendi içine bakması gerektiğini düşünüyorum.”

Bahçeli’nin “FETÖ elebaşının Türkiye’ye getirilerek yargı önüne çıkarılması 15 Temmuz şehitlerine borcumuzdur.” ifadesinin anımsatılması üzerine Ünal, ABD’ye istenen tüm belgelerin teslim edildiğini belirterek, “Uluslararası suçluların iadesi anlaşmasına rağmen, 10 ve 11. maddeye rağmen bu maddeler son derece açık olmasına rağmen ABD’nin içerisinde bir güç bilinçli olarak Pensilvanya’da yaşayan ve 160’ın üzerinde ülkede adeta CIA için açık ve kapalı istihbarat faaliyeti yürüten bu yapıyı koruyor, bunu net bir şekilde gördük.” dedi.

Ünal, bu konudaki kararlılıktan vazgeçilmediğini vurguladı.

Editör: Haber Merkezi