Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, bazı şüphelilerin ev ve iş yerlerinde yapılan aramalarda, 27 Mayıs darbesine ilişkin belgelerle kitapların ele geçirildiği bildirildi.

İdeolojileri dışında her iki olay arasında şekli bakımdan benzerlikler bulunduğunun ifade edildiği iddianamede, darbe girişiminin planlama ve icra safhalarında 27 Mayıs darbesinden örnekler alındığına dikkat çekildi.

İddianamede, şu tespitlere yer verildi:

“TSK personeli FETÖ mensuplarının başında, kalkışmanın başarıya ulaşması için gerekli olan, önceden kesin olarak belirlenmiş orgeneral seviyesinde bir komutanın bulunmaması, darbenin planlamasında, organizasyonunda, sevk ve idaresinde genellikle kurmay yarbay, kurmay albay ve tuğgeneral rütbesindeki personelin görev alması, her iki darbenin başlangıç saatinin normal koşullarda saat 03.00 olması, 27 Mayıs darbe bildirisindeki ‘Yurtta Sulh’ vurgusu, Yurtta Sulh Konseyi’nin üye sayısının da Milli Birlik Komitesi’ndeki gibi 38 olması gibi hususlar dikkate alındığında, FETÖ’nün yine askeri hiyerarşiye uyulmadan yapılan ancak başarıya ulaşan 27 Mayıs darbesinin planlama ve icra safhalarından örnekler aldığı anlaşılmaktadır.”

Darbeciler, 27 Mayıs yargılamalarının tutanaklarını incelemiş

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga’nın kaçırılması olayının da şüphelilerinden darbeci Kurmay Albay Mutlu Serkan Vurdem’in odasında, 27 Mayıs darbesi sonrası yapılan yargılamalara ait duruşma tutanaklarının aslının bulunduğunun belirtildiği iddianamede, Genelkurmay Personel Başkanlığında çalışan darbeci Yüzbaşı Metin Gümüşurun’un da 2016 yılı içinde, 1960 darbesine katılan Emin Aytekin’in yazdığı, 27 Mayıs darbesinin anlatıldığı “İhtilal Çıkmazı” adlı kitabı, Genelkurmay Kütüphanesinden iki kez alarak incelemede bulunduğu ifade edildi.

İddianameye göre, Ankara Konutkent’teki villada, 6-7-8-9 Temmuz 2016 tarihlerinde, FETÖ’nün “hava kuvvetleri imamı” olduğu ileri sürülen firari Adil Öksüz’ün başkanlığındaki darbe girişimine ilişkin toplantılara aktif olarak katılan eski Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığında Şube Müdürü Kurmay Albay Mustafa Barış Avılalan’ın da 27 Mayıs 1960 darbe planı ve atama listeleri üzerine çalışmalar yaptığı belirlendi.

“Amaç meşru hükümeti devirmektir”

27 Mayıs darbesi ile 15 Temmuz darbe girişimi arasında ideolojik açıdan farklılıklar bulunduğunun ise tartışma götürmez bir olgu olduğu tespitine yer verilen iddianamede, şunlar kaydedildi:

“15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştiren, asker elbisesi giymiş ve örgütsel bağı olan terörist robotların amacı, her türlü silahı da kullanmak suretiyle, Türkiye Cumhuriyeti devletinin tüm anayasal kurumlarını ele geçirmek ve bu süreç tamamlandıktan sonra devleti, toplumu ve fertleri, FETÖ’nün ideolojisi doğrultusunda yeniden dizayn ederek oligarşik (aristokratik) özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomik, toplumsal ve siyasal gücü yönetmek iken, 27 Mayıs darbesini yapan ve herhangi bir örgütsel bağı bulunmayan cuntacı askerlerin amacı ise kısmen rejim içinde kalarak, uygulamalarından memnun olmadıkları demokratik yöntemlerle ve milli iradeyle seçilmiş meşru hükümeti devirmektir.

Hal böyle olunca, darbenin başarılı olmasından sonra Milli Birlik Komitesi’nin isim isim oluşturulmasında olduğu gibi 15 Temmuz darbe girişiminin başarılı olması halinde Yurtta Sulh Konseyinin içinin doldurulacağı yönünde bir kanaat oluşmuşsa da, 15 Temmuz 2016 akşamı darbe girişimi adı altında Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırısını gerçekleştiren ve hücre tipi yapılanmaya sahip FETÖ’nün, böylesine büyük çaplı bir eylemi planlayan, sevk ve idare eden mensuplarının, tam bir dayanışma ve birliktelik içinde, Yurtta Sulh Konseyi adını verdikleri yapılanmanın birer üyesi olarak fiillerini işledikleri ve örgütün yapısının ayrıntılı olarak incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, her biri ‘öğrenci’ konumunda bulunan şüpheli askerlerin, örgüt tarafından verilen emirleri harfiyen yerine getirme yükümlülüklerinin bulunması ve görev yaptıkları birimlerin stratejik önemi dikkate alınarak, tıpkı atama listelerinin hazırlanmasında olduğu gibi, konsey üyelerinin de üst düzey sivil örgüt yöneticileri tarafından, darbe eylemlerini organize, sevk ve idare etmek için belirlendikleri kanaatine varılmıştır.”

İddianamede, konseyde sivillerin de olabileceği düşünülse de bu yapılanmanın tamamen askerlerden teşekkül edildiğinin anlaşıldığı ve darbe girişiminin başarılı olması halinde, Türkiye’yi yönetme aşamasına gelinceye kadar konseyin başkanlığını üstlenecek kişinin devlet başkanı olarak görev yapacağı konusunda kesin bir kanaat oluştuğu belirtildi.

27 Mayıs darbesi

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk darbesi, 27 Mayıs 1960’ta, Demokrat Parti’nin (DP) “Türkiye’yi baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü” gerekçesiyle, Türk Silahlı Kuvvetlerindeki bir grup subayın ülke yönetimine el koymasıyla gerçekleşmişti.

Dönemin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun, cuntacı subayların “Cuntanın lideri ol” teklifini reddetmiş ve Milli Birlik Komitesi’nce gözaltına alınmıştı. Yassıada Mahkemesinde yargılanan ve idama mahkum edilen Erdelhun’un cezası daha sonra ömür boyu hapse çevrilmiş, bu cezası da 1964 yılında Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından affedilmişti.

Editör: TE Bilisim