Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı COP29, bu yıl teknoloji sektörünü iklim kriziyle mücadelede ortak çözümler bulmak üzere bir araya getirecek. Zirveye ilk kez eklenen “Dijitalleşme Günü” ile yapay zekanın çevresel etkisi kapsamlı olarak tartışılacak. İklim değişikliğine karşı etkin bir mücadele yürütülürken, AI sistemlerinin enerji tüketimi ve sürdürülebilirliği zorluklar arasında öne çıkıyor.
Yapay Zekanın Enerji Tüketimi ve Çevresel Etkisi
Yapay zeka modelleri, veri merkezleri üzerinden sürekli olarak çalışan sunuculara dayanıyor ve bu merkezlerin soğutulması için ciddi miktarda enerji harcanıyor. Dünya Ekonomik Forumu'nun verilerine göre, AI'ye ayrılan bilgisayar gücü her 100 günde bir ikiye katlanıyor. Bulut sağlayıcılarının 2020'den bu yana sera gazı emisyonlarında %62, elektrik kullanımında ise %78 artış bildirmesi bu durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor.
Sürdürülebilir AI Mümkün mü?
BM Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Genel Sekreter Yardımcısı Tomas Lamanauskas’a göre, yapay zekanın olumlu etkilerini koruyarak çevresel etkilerini azaltmak mümkün. Zirvede, dijitalleşmenin iklim gündeminin “merkezine” yerleştirilmesi ve çevre bakanları ile dijitalleşme yetkililerinin bir araya gelmesi hedefleniyor.
Lamanauskas, teknoloji şirketlerinin iklim konusunda duyarlılık gösterdiğini belirtirken, ticari kaygıların sürdürülebilirlik çabalarının önüne geçebileceğine dikkat çekti.
AI’ın iklim krizine karşı bir araç olarak kullanılabileceğini savunan uzmanlar, nükleer enerji ile çalışan veya deniz altındaki veri merkezleri gibi sürdürülebilir çözümleri gündeme getiriyor.
Yapay zekanın iklim krizi ile mücadelede sağladığı avantajları tamamen reddetmek mümkün değil. COP29'da yapılacak görüşmeler, AI'nin sürdürülebilir bir şekilde kullanılması ve iklim değişikliğiyle mücadelede nasıl bir rol oynayabileceği konusunda somut adımlar atılmasını sağlayabilir.