İbrahim Seçkin Talaş / Mülâkât
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Asya Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ASYAM) Müdürü Prof. Dr. Vâris Çakan, dünya devletlerinin Doğu Türkistan’da yaşanan hak ihlallerinden dolayı Çin’e karşı tepkilerinin sebeplerini değerlendirdi. Çakan, “ ABD, AB ve Kanada gibi ülkeler demokrasi ve insan haklarını savunmayı kendilerine görev addetmiş ülkeler olarak bugün Çin’in Uygurlara yönelik baskılarını gündemde tutmakta olduğunu da görmek lazım. Eğer bugün Doğu Türkistan’da yaşanan insan hakları ihlalini görmezlikten gelerek bunu batılı ülkeler Çin ile olan ticari ilişkilerde Uygurları koz olarak kullanıyor dersek oradaki insanlık suçuna çanak tutmuş oluruz” dedi.
“Uluslararası toplum birlikte çalışmalı”
Çin’in Doğu Türkistan’da soykırım yaptığına dair kararlar ardı ardına çıkmaya başladığının altını çizen Çakan, “Başta ABD olmak üzere Kanada ve Avrupa’da Çin’in Doğu Türkistan’daki Uygur ve diğer Türk topluluklarına yönelik yaptığı sistematik baskı ve zulüm gündemdeki yerini hala korumaktadır. Kanada Federal Parlamentosu, Çin’in Uygur Türklerine yönelik uygulamalarını “soykırım” olarak tanımlayan yasayı onayladı. Kanada Dışişleri Bakanı Garneau, açıklamasında, ‘Keyfi gözaltı, yeniden eğitim, zorla çalıştırma, işkence ve zorla kısırlaştırma gibi Sincan'daki insan hakları ihlallerine dair korkunç iddialardan derinden endişe ediyoruz. Bu tür iddiaların bağımsız bir uluslararası hukuk uzmanları tarafından soruşturulmasını sağlamak için uluslararası toplumla birlikte çalışmak gerektiğine inanıyoruz’ şeklinde açıklamaya yaptı. Ardından Hollanda Temsilciler Meclisi de Çin'in Uygurlara yönelik yaptığı insan hakları ihlallerini ‘soykırım’ olarak tanıdı ve böylece Hollanda Meclisi, Avrupa'da Çin'i soykırımla suçlayan ilk parlamento oldu” dedi. İkinci cihan harbinden ağır yaralarla çıkan dünya insan hakları ve demokrasiyi savunan 48 ülkenin oyları ile 10 Aralık 1948’de ırk, dil, din ayrımı gözetmeksizin dünya üzerindeki bütün insanların temel haklarını beyan eden İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edildiğini belirten Çakan, ABD, Kanada ve Hollanda gibi ülkelerin Çin’in Doğu Türkistan’da çok ciddi bir insan hakları suçu işlediğini savunarak Çin’in bölgedeki uygulamalarını “Soykırım” dediğini söyledi.
BÖLGENİN DIŞA KAPALI HALİ SORUNUN İŞARETİ
Türkiye’de birtakım insanların “AB ve ABD Çin ile olan ticari ilişkilerinde Uygurları koz olarak kullanıyor. Bu, ABD’nin oyunu, ABD ve AB ülkelerinin Uygurları ciddi manada desteklediği yok, bu tamamıyla Çin’i sıkıştırmak için oynanan oyun” dediğini hatırlatan Çakan, iddialara ilişkin, “Bence burada algılamada sorun var. Çin’in bölgeyi dış dünyayı kapatarak bağımsız araştırmacıların gerçekleri yansıtmasına hala izin vermemesi orda bir sorunun olduğunu gösteriyor. Üstelik Çin’in tek parti ile yönetilen despot bir rejim olduğunu da unutmamak lazım. Eğer Çin söylediklerinde haklı olsaydı bölgeyi bağımsız gazetecilere ve uluslararası insan hakları örgütüne açması lazımdı. Maalesef hala bunu yapmıyor” diye konuştu.
“MENFAATLE İLİŞKİLENDİRMEK DOĞRU DEĞİL”
BM’nin en önemli vazifelerinden birinin Cenevre İnsan Hakları Sözleşmesi göre ırk, dil, din ayrımı gözetmeksizin insan haklarının korunmak olduğunun altını çizen Çakan, bu açıdan bakıldığı zaman burada yapılan her şeyi ticaret ya da menfaat ile ilişkilendirmenin doğru olmadığını söyledi. Çakan, “Her şeye rağmen Dünyanın doğu bloğuna göre Batı bloğunun demokrasi ve insan haklar konusunda biraz daha ileride olduğunu kabul etmek lazım. Batıda evrensel hak hukuku savunan insanların girişimleri sonucunda, AB ülkelerini yöneten siyasetçilerin bu konuya insanı bakmak zorunda kaldıklarını görebiliyoruz” değerlendirmesinde bulundu. AB hükümetleri seçimle gelip seçimle gitmekte olduğunu, anketlere bakıldığı zaman Avrupa’da Çin’in yaptıklarını doğru bulmayan Çin’i insan hakları ihlali yapmakla suçlayan kesimin giderek artmakta olduğunu dile getiren Çakan, “Bugün batılı ülkelerde bu oranın yüzde 80’lere vardığı görülmektedir. Dolayısıyla ülkeyi yöneten siyasetçiler kendi çıkarlarını düşünse de halkın sesine kulak vermek zorundadır. Kanaatimce AB ülkelerinde bundan dolayı parlamentolar ve hükümetler harekete geçiyorlar” ifadelerini kullandı.