Ankara'da eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin davayı takip eden CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bir süre duruşmayı takip ettikten sonra Sincan Ceza İnfaz Kurumları kampüsü önünde basın mensuplarına açıklamada bulundu.
ÖZGÜR ÖZEL: BU İŞİN PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIZ
Özel, cinayeti azmettirenlerin, katkı verenlerin, yardım ve yataklık edenlerin, getirenlerin ve götürenlerin belli olduğunu söyleyerek, "Ama iddianame tam işin gitmesi gereken tarafına gittiği yerde kesilmiştir. Yarım, güdük, natamam bir iddianameyle görülmekte olan bir davayla karşı karşıyayız. Bugün biz önceki dönem Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte ve çeşitli siyasi partilerin genel başkanları, üst düzey temsilcileriyle bu davayı izlemek üzere geldik. Davanın duruşma düzeni açısından endişe edecek hiçbir şey yok. Sayın Ayşe Ateş'in bir yanında ben oturdum, bir yanımda Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız, bir yanında Sayın Kemal Kılıçdaroğlu vardı. 'Adalete ulaştık' diyene kadar biz onların yanında durmaya devam edeceğiz. Ama çok belli ki, ilk başta verilen bütün ifadeler; 'yanlış söylemişim', 'onu söylediğimi hatırlamıyorum', 'bunu söyledim, doğru yazmamışlar, çarpıtmışlar' gibi kendilerine bugün verilen yeni vazifeyi yerine getirmeye çalışan bir tetikçi ve bir azmettiriciyle birlikteydik. Ettiği telefonları hatırlamayan, aldığı talimatları hatırlamayan, verilen konumlar hatırlamayan, görüştüğü kişileri hatırlamayan ama birilerinin bağlantısını ortadan kaldırmak için yeni şeyler hatırlayan bir tetikçi ve bir azmettirici gördük. Esas azmettiricilerle bağı ortadan kaldırmak için üst düzey bir çaba gördük. Ama bunu herkes görüyor, herkesin gözünün önünde gerçekleşiyor. Bu işin peşini bırakmayacağız" dedi.
'KANLAR TEMİZLENDİ AMA GERÇEKTE CENAZE ORTADA DURUYOR'
Özel, bütün hukuki süreci takip edeceklerini belirterek, "Dava görüldüğü müddetçe Cumhuriyet Halk Partisi'nde en az 2 genel başkan yardımcısı, hukukçu milletvekilleri davayı takip edecekler. Ben de fırsat buldukça bu davayı takip edeceğim. Nasıl Soma davasının üzerinden ilgimizi hiç azaltmadıysak, nasıl Çorlu tren kazasından ilgimizi hiç azaltmadıysak, Sinan Ateş cinayetinde de azaltmayacağız. Birincisi aileye olan sorumluluğumuzdan dolayı, ikincisi ülkenin başkentinde böyle bir cinayetin sahipsiz bırakılmamasından dolayı. Oradan Sinan Ateş'in naaşı kaldırıldı, kanlar temizlendi ama gerçekte cenaze ortada duruyor. Sahip çıkması gerekenler sahip çıkmadığı için, bir taziye bile yazmadıkları için, bir başsağlığı bile dilemedikleri için cenaze orada duruyor. Ve herkesin endişesi o ki o cenazeyi orada bırakıp, o cinayetin üstüne sis perdesi indirmeye çalışanlar; birileri tarafından talepleri doğrultusunda korunuyor, kollanıyor ve müdahale ediliyor" diye konuştu.
'TÜRKİYE'Yİ SİSE BOĞMAYA ÇALIŞIYORLAR'
Özgür Özel, polisin görevini yaptığını ancak iddianamede adı geçmesi gereken eski milletvekilleri ve parti yöneticilerinin adının geçmediğini söyleyerek, "Bütün arabaların plakaları var, bir arabanın yok. Onun da adı; siyah Audi. Sonra o Audi'nin içinden hangi genel başkan iniyor? O aracı ona kim tahsis etmiş? Bütün Türkiye biliyor; bir tek iddianameyi yazanlarla kabul edenler, bilmiyor. Biz bu sisin inmesine, bu cinayetin alelade bir cinayetmiş gibi üstünün örtülmesine seyirci kalmayacağız, sonucu ne olursa olsun kalmayacağız. Günü geldiğinde kimse 'Kral çıplak' demiyorsa biz diyeceğiz ama o iki kız evladın, gözü yaşlı eşin, annenin, babanın, kardeşlerin ve Türkiye'de siyaset yapan ve siyasi duruşundan dolayı endişe duyan kimsenin 'Ya benim de sonum Sinan Ateş gibi olur' deyip, korkmasına izin vermeyeceğiz. Kim korkarsa korksun, biz korkmayanları, geri adım atmayanları, susmayanları, sinmeyenleri, siyasi çıkar için parti içi ya da ittifaklar arası bir kanlı cinayete sessiz kalmayanları temsil ediyoruz. 'Bu işe karışacak kim varsa çeksin cezasını' deseler; partilerini de rahatlatacaklar, kendilerini de rahatlatacaklar, hareketlerini de rahatlatacaklar. 'Cinayete karışan kim varsa çeksin cezasını' deseler; ittifaklarını da rahatlatacaklar ama bırakın rahatlatmayı, Türkiye'yi sise boğmaya çalışıyorlar, bundan sonrası için gözdağı vermeye çalışıyorlar" ifadelerini kullandı.
MUHARREM İNCE: HİÇBİRİMİZİN BU ÜLKEDE YAŞAMA GARANTİSİ YOK
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce de bir süre duruşmayı izledikten sonra açıklama yaptı. İnce, "Bu ülkenin sokaklarında, bu ülkenin dağında, bayırında, başkentinde rahatça yürüyebilir miyiz, yaşamamız garanti mi, normal yaşayabilir miyiz, diye merak ediyordum hep. Bugün gördüm ki, hiçbirimizin bu ülkede yaşama garantisi yok. Tesadüfen yaşıyoruz. Bir ülkenin başkentinde bir Ülkücü kardeşimiz katlediliyorsa ve mahkeme de bir tiyatro salonu gibiyse muhalif olanlara neler olmaz. Bu ülkede muhalif olanlara, solculara, Alevilere, Kürtlere azınlıklara neler olmaz? Doğrusu çok merak ediyorum; bu ülkenin mahkemeleri adalet dağıtmadığı sürece; yargısı eşit, adil, etkin olmadığı sürece ne ekonomisi düzelir, ne eğitimi düzelir, ne tarımı düzelir. Ben burada gördüm ki, buradan doğru bir sonuç çıkmayacak. Bu ülkenin yargısını düzeltmeden, bu ülkenin yargısını adalet dağıtır konuma getirmeden ekonomisini, mutluluğunu, sokaklarını düzeltmek mümkün değildir. Yine de umudumu yitirmek istemiyorum, yine de adalete güvenmek istiyorum ama gördüğüm ilk görüntüler umutlarımı yitirmeme yol açtı" dedi.