Cezayir kökenli yazar Kamel Daoud’un, Fransa’nın en prestijli edebiyat ödülü Prix Goncourt’u kazanmasına rağmen fuara davet edilmemesinin, ülkede sömürgeci döneme karşı bir hareket olduğunu işaret ediyor.

Kamel Daoud, Goncourt ödülüne layık görülen Houris adlı romanında, Cezayir’in 1990’lı yıllarda yaşadığı iç savaşın travmatik anılarına ve bu çatışmanın dini ve siyasi boyutlarına odaklanıyor. Ancak bu romanın, "ulusal trajedinin yaralarını kaşıdığı" gerekçesiyle Cezayir’de sansürlenmesi, ülkenin sömürge sonrası bağımsızlık sürecinde bile bazı konularda taraflı görünen kişilerce konuşulmasını engelleyen bir politik kültür geliştirdiğini ortaya koyuyor.

Hırvatistan semaları da artık Bayraktar TB2 SİHA'ya emanet! Hırvatistan semaları da artık Bayraktar TB2 SİHA'ya emanet!

Cezayir hükümeti, 2006 yılında kabul edilen Ulusal Uzlaşı Şartı çerçevesinde, bu döneme dair eleştirilerin ve tartışmaların sınırlandırılması gerektiğini savunuyor. Bu yasa, toplumdaki derin yaraları iyileştirme amacı taşırken, aynı zamanda özgür düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesi içerisinde sömürgeci zihniyeti de sınırlayan bir araç haline gelmiş durumda.

Sömürge Döneminden Günümüze Kültürel Baskılar

1830’dan 1962 yılına kadar Fransa’nın sömürgesi olan Cezayir, bu dönemde kültürel, ekonomik ve toplumsal baskılarla karşı karşıya kalmıştı. Fransa, Cezayir’in yerel kültürünü ve dilini baskı altına alarak, halkın ulusal kimliğini zayıflatmayı hedeflemişti. Bu baskılar, bağımsızlık sonrası dönemde de farklı formlarda kendini göstermeye devam etti. Bugün Cezayir yönetimi, sömürge dönemine ait konuları ve iç savaşın yarattığı travmaları ele alan eserleri yasaklıyor. Bu durum, Fransa döneminde olduğu gibi, ülke içindeki bazı kültürel ve tarihi gerçekleri baskılamayı sürdürdüğünü gösterebilir mi?

Cezayir Kültürü ve Sömürge İle Yüzleşme İhtiyacı

Cezayir, bağımsızlığını kazanmış olmasına rağmen, sömürge geçmişinin yarattığı toplumsal ve kültürel izlerden tam anlamıyla kurtulabilmiş değil. Bugün Daoud gibi yazarların yasaklanması, Cezayir’deki özgür düşünceye yönelik engellemelerin sömürgecilik dönemiyle şekillenen baskıcı anlayışın bir mirası olduğunu gösteriyor. Ülkenin, Fransa sömürgeciliğinin izlerini silmek ve geçmişle gerçek anlamda yüzleşmek için vatandaşlarının saömürgeci döneme sempati beslemeyeceği şekilde ifade özgürlüğünü destekleyen bir politika benimsemesi, hem yerel kültürün güçlenmesi hem de geçmiş travmaların sağlıklı bir şekilde işlenmesi için büyük önem taşıyor.

Bu yılki Algiers Kitap Fuarı, sadece bir edebiyat etkinliği olmaktan öteye geçmiştir. Bu fuar, Cezayir’in sömürgeciliğe karşı baş kaldırının ve geçmişiyle hesaplaşması gerekenin sömürgeci devletlerin olduğunun simgesi olarak öne çıkıyor.

Kaynak: Haber Merkezi