Merve Dere/ Özel  

Bu soruların cevabını Avukat İbrahim Said İğsen Diriliş Postası’na cevapladı:

“Türk Borçlar Kanunu göre, borçlunun ifa edememesi durumunda alacaklı, borçluya yazılı bir ihtarname göndererek belirli bir süre içinde ödeme yapmasını talep edebilir. Bu süre zarfında borçlu ödeme yapmazsa, alacaklı, borcun tamamını talep etme hakkına sahiptir. Eğer borçlu hala ödeme yapmazsa, alacaklı icra yoluyla tahsilat sağlayabilir.  

 

Avukat İbrahim Said İğsen öncelikle uzlaşma yoluna gitmenin daha doğru olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti:

Ancak, bu süreçte güven ilişkisi gözetilerek, öncelikle uzlaşma yollarına başvurmak daha sağlıklı olabilir. Borç verdiğiniz miktara göre kanuni yollardan önce uzlaşmayı sağlamak hem sizi birçok masraftan kurtarır hem de uzun ve stresli bir bekleme sürecine girmenizi önler.  

 SÖZ UÇAR YAZI KALIR

Avukat İbrahim Said İğsen bu tür borç meselesi nedeniyle dolandırılmaların arttığını belirterek sözlerine şöyle devam etti:  

Maalesef günümüzde, yakın akrabalara verilen borçların geri ödenmemesi veya dolandırılma riski oldukça yüksektir. Bu nedenle, akrabalara borç verirken veya onların giderlerini karşılarken dikkatli olunması büyük önem taşır. Ayrıca nakit olarak verilen borcun yanısıra yakın akrabaya yapılan masrafların geri ödenmek üzere olduğunu ispat etmek de zor olabilir. Tanıkların yanı sıra, mümkünse karşılıklı imzalar içeren bir sözleşme yapmak bu durumu güvence altına alabilir.  Unutulmamalıdır ki söz uçar yazı kalır.  

PEKİ O ZAMAN BORÇ VERİRKEN HANGİ HUSUSLARA DİKKAT EDİLMELİDİR?

 Avukat İbrahim Said İğsen taraflar arasında mutlaka sözleşme yapmanın gerekli olduğuna değinerek şu konuların altını çizdi:

TBK’ye göre, bir borç ilişkisi kurulduğunda taraflar arasında bir sözleşme yapılması önerilir. Bu sözleşme, tarafların hak ve yükümlülüklerini belirlemelidir. Faiz oranları, geri ödeme koşulları, vade tarihleri gibi detaylar net bir şekilde belirtilmelidir. Ayrıca, sözleşme yazılı olmalı ve taraflarca imzalanmalıdır. Bu şekilde, olası anlaşmazlıklarda somut delil niteliği taşır. Borç verdiğiniz kişi sizin eşiniz, kardeşiniz, yakın dostunuz veya iş arkadaşınız olabilir.   

Avukat İbrahim Said İğsen, borçlu ile her ne kadar yakınlık dereceniz olursa olsun sözleşme yapmayı ihmal etmeyin diye uyardı.

Borçlunun size yakınlığı aranızda sözleşme yapmanıza engel teşkil etmez. Sonuçta borç veren kişi borçluya karşı kendi haklarını ve sorumluluklarını belirlemek adına sözleşme yapmayı istemekten çekinmemelidir. Son zamanlarda müvekkillerimiz borç ilişkisi içerisine girecekleri kişiler hakkında tahkikat(araştırma) yapılmasını biz avukatlardan talep etmektedir. Bu şekilde borçlu kişinin hali hazırda başka kimlere ne kadar borcu olduğunu öğrenip somut duruma göre borç vermeyi tercih etmektedirler.

Bir borcun ispatı için tutarı belli bir sınırı geçiyorsa, bu durumda yazılı belge kullanılmalıdır. 2022 itibariyle, 6640 TL'nin üzerindeki borçlar için senetle ispat zorunlu hale gelmiştir. Bu yazılı belge, borcun verildiği tarih itibariyle geçerli olan ispat sınırını içermelidir. Örneğin, 2017'de verilen bir borcu ispatlamak için 2022 ispat sınırı değil, 2017 ispat sınırı kullanılacaktır.

Avukat İbrahim Said İğsen bankadan yapılan havalelerde, açıklamaya borç olduğunu belirten notlar eklemenin oldukça önemli olduğunu belirterek  şunları ekledi:

 Bu şekilde, gönderilen paranın bir borç olduğu belgelenir. Ayrıca, mümkünse karşılıklı imzalar içeren bir sözleşme yapmak da güvenli bir yol olabilir. Kanun ve Yargıtay tarafından; açıklamasız havaleler aksi ispatlanıncaya kadar borç ödemesi olarak kabul edilir. Yani sizin almış olduğunuz borcun geri ödenmesi manasına gelir. Bu nedenle, açıklamasız havalelerden kaçınılmalı veya mümkünse sözleşme yapılmalıdır.

Peki borç verdiğimiz parayı geri alamazsak ne tür bir yol izlememiz gerekir?

Avukat İbrahim Said İğsen böyle bir durumun yaşanması halinde vatandaşları şu şekilde uyardı:

 

BORCU TAHSİL ETMEK UZUN BİR SÜREÇTİR

TBK’ye ve İcra ve İflas Hukuku'na göre, borçlu ödeme yapmazsa alacaklı, noter aracılığıyla veya ihtarname göndererek borçluya bir süre tanıyabilir. Belirlenen süre içinde ödeme yapılmazsa, alacaklı icra takibi başlatabilir. İcra takibi, alacağın resmi olarak tahsili için başvurulan bir yoldur. İcra müdürlükleri aracılığıyla malvarlığına haciz konulabilir ve borçlu, alacaklının taleplerini yerine getirmek zorunda kalabilir. İcra takibi başlatmak kolay fakat takibi başarıyla sonlandırarak borcu tahsil etmek uzun bir süreçtir. Bu sebeple borç ilişkisi kuracağınız kişiden bir kefil göstermesini istemeniz sizi lehinize olacaktır.

Aile içi borçlar genellikle elden verildiği için yazılı delil bulunmaz. Tanıklarla da ispatlanabilir bir borçtur. Ancak, mahkeme sürecinde tanıkların ifadelerine güvenmek risklidir. Mahkeme masrafları ve itibar kaybı gibi sonuçlarla karşılaşmamak için, borç miktarını göz önünde bulundurarak dava açma riski değerlendirilmelidir. Yemin, bir delil olarak kabul edilebilir ancak sıhhati tartışmalıdır. Karşı taraf, yemin ederek borç almadığını iddia edebilir ve mahkeme bu durumu delil olarak kabul edebilir. Bu nedenle, yemin delilinin güvenilirliği sorgulanmalıdır.

Tüm bu doğru işlemleri yaparsak borç verdiğimiz paranın tamamını geri alabilir miyiz? İşte bu soru da kafamızda soru işareti yaratan diğer sorulardan…

Avukat İbrahim Said İğsen bu soruyu da şu şekilde cevapladı:

Eğer doğru işlemler yapılırsa, yani TBK'ya uygun bir sözleşme yapılmış ve borçlu ödeme yapmazsa, alacaklı icra takibi başlatabilir. Ancak, tahsilat süreci borçlunun mali durumuna ve varlıklarına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. İcra takibi sürecinde alacaklı, borçlunun malvarlığına haciz koyarak alacağını tahsil etmeye çalışabilir. Borçluya ait başka bir icra dosyasındaki alacağa haciz koyabilir veya maaşından kesilmesini talep edebilir. Fakat alacaklının bu süreçte bir avukatla hareket etmesi verdiği borcu tahsil edebilmesi adına tüm yasal süreci profesyonelce yönetmesi anlamına gelir. Nitekim avukata danışmamak avukata danışmaktan her zaman daha pahalıya patlar.

Peki bu süreçleri takip etmesi için avukata ne kadar ödemek gerekir?

Avukat ücretleri, Türk Barolar Birliği tarafından belirlenen tarifelere ve avukatın deneyimine göre değişiklik gösterir. İcra takibi için avukat tutmak, genellikle alacağın büyüklüğüne ve davanın karmaşıklığına bağlıdır. Avukat ile önceden ücret konusunda anlaşmak önemlidir. Türk Borçlar Kanunu'na göre, alacaklının, alacağının tahsili için yapacağı masraflar genellikle borçluya aittir.

Avukat İbrahim Said İğsen son olarak şu önemli açıklamalara yer verdi: 

Yakın akrabalara karşı dolandırıcılık suçu işlense dahi, kanun bu durumu cezalandırmamaktadır. Bu nedenle, aile içi ilişkilerde yaşanan maddi kayıpların hukuki yollarla çözümü zor olabilir.

Sonuç olarak, aile içi finansal işlemlerde dikkatli olmak ve mümkünse yazılı belgeler kullanmak önemlidir. Aile içi borç işlemlerinde güvenilir bir strateji oluşturmak, gelecekteki hukuki sorunları önlemek adına kritik bir rol oynar." dedi.

Editör: Merve Dere