Özlem Coşan / ÖZEL

İNGİLİZ The Economist, Alman Der Spiegel ve Fransız Le Point dergileri ile İngiliz Telegraph gazetesi; seçim öncesi manşet ve kapaklarıyla haberden çok algı yönetimine ağırlık vermişlerdi. The Economist dergisinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik “Erdoğan gitmeli” ifadesiyle mesajlar verdiği kapağı tartışmaları beraberinde getirmiş, buna karşılık Türkiye’den sert tepkiler gelmişti. Alman Der Spiegel dergisi ise kırık bir tahtta oturan Erdoğan’ı resmettiği kapağında, tahtın arkasına iliştirdiği parçalanmış hilal sembolüyle dünyada Müslümanların tepkisini çekmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açık farkla çıktığı seçim sonrasında Batı medyasının kullandığı dilde tansiyonu düşürme eğilimine girdiği görülüyor. Seçim günü oy sonuçları açıklanmaya başladığında Economist dergisinin, günlerdir Twitter hesabında tuttuğu “Erdoğan gitmeli” ifadesini taşıyan kapak fotoğrafını değiştirmesi dikkatlerden kaçmadı.

-Yazdıkça 'Batı'yorlar [TIKLAYINIZ]

ECONOMİST DE MUHALEFETTEN UMUDUNU KESTİ

İngiliz The Economist dergisi, ‘Recep Tayyip Erdoğan rakibinin çok önünde’ ifadesiyle oy sayımının devam ettiği sırada bir paylaşımda bulundu. Türk seçimlerine dair Twitter’da paylaştığı bir diğer mesajında ise “Türkiye’nin otoriter lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın kesin zaferi dışında bu, ülkedeki muhalefetin hayal edebileceği en kötü sonuçtu.” diyerek muhalefet ile ilgili keskin bir yorumda bulundu. “CHP’nin yaptığı ittifak sadece %35’lik bir oy oranıyla parlamento seçimlerinde daha da kötü bir performans sergiledi’ diyen Economist’in haberinde şu ifade dikkat çekti: “Erdoğan’ın partisi ve MHP liderliğindeki Cumhur İttifakı olarak bilinen blok, rahat bir çoğunluğu elinde tutmayı başaracak.”

Türkiye’deki seçim yarışının ikinci turda devam edeceği haberini veren İngiliz Telegraph gazetesinin ise “Resmi olmayan raporlar, rekor sayıda seçmenin oylamaya katıldığını ortaya koyarken, gözlemciler katılımın yüzde 90’a yakın olduğunu bildirdi.” ifadesiyle daha temkinli bir dil kullanmaya çalıştığı gözlerden kaçmadı.

Dünya medyasının Türk seçimlerine olan yoğun ilgisini değerlendiren ünlü analist David Hearst, Batı medyasının Türkiye ajandası hakkında çarpıcı yorumlarda bulundu. Yayın Yönetmeni olduğu Middle East Eye sitesinde konuyu köşesine taşıyan Hearst, yazısına “Türkiye seçimleri: Avrupa neden Erdoğan’ın gitmesini istiyor?” başlığını verdi. Erdoğan’a yönelik Batı medyasındaki tavrın analizini yapan Hearst, Twitter hesabından yayınladığı videoda da bu konudan bahsetti: “Türkiye seçimleriyle ilgili ilgimi çeken şeylerden biri, görevdeki Recep Tayyip Erdoğan’ın Batı medyasında yer alması. Tavırları son derece düşmanca.” yorumunda bulundu.

Erdoğan’ı hedefine alan Batı medyasının tutumuna karşılık, değer odaklı dış politika savunucularından ne bir söz ne de bir ses çıkmadığını ifade eden Hearst, sordu: “Peki ya bir gazeteciyi öldürüp parçalayan Suudi Arabistan’ın veliaht prensi ve başbakanı Muhammed bin Selman’a neden yer vermiyorlar?”

Hearts’ün eleştirilerinin odağında Alman sosyal demokrat liberalizminin sesi kabul edilen Der Spiegel dergisi de vardı. Erdoğan’ı çatlamış bir tahtta otururken ve arkasındaki parçalanmış hilalle resmetmesini eleştiren analist David Hearst, yazında bu yaklaşımın iki yüzlüğünü sorguladı ve sordu: “Der Spiegel, teröristler ve faşistlerle ittifak kuran İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yukırık bir Yahudi tahtına oturtsaydı ve arkasındaki Davut yıldızı parçalanmış olsaydı, ortaya çıkacak kargaşayı hayal edebiliyor musunuz?”

“PSİKOLOJİLERİ BOZULDU”

‘Avrupa aynı zamanda zihinsel olarak da dengesizdir’ diyen David Hearst, verdiği örneklerle Batı medyasının tutarsızlığına vurgu yaptı. Muhammed Mursi’nin Mısır’da iktidara geldiğinde Erdoğan’ın Kahire ziyareti sırasında yaptığı ilk iş olarak Mursi’ye laiklik vurgusu yaptığını hatırlattı.

“Gerçeğe rağmen, artık her türlü şeytani güç onun omuzlarına yüklenmiştir.” diyen yazar, Erdoğan’ın Müslüman olduğu için Batı’da Avrupa demokrasisini tehdit ettiğini kaydetti. Hearst, “Bu yorum, zihinsel çöküşün sancıları içindeki bir Avrupa zihniyetini ortaya koyuyor. Bir psikiyatr bu hezeyanı oldukça aydınlatıcı bulacaktır.” ifadelerine yer verdi.

...

‘Avrupa, Erdoğan’ın devrilmesi için dua ediyor’

İSLAM nefreti ile Müslümanlara karşı şüphenin Avrupa’da siyasi bir ana akım haline geldiğini belirten Hearts, bu zengin ve beyaz milliyetçilik akımından yararlanan kimselerin Avrupa’da suçlanmayacağını ve buna bağlı hiçbir siyasi kariyerin erkenden sona ermeyeceğini sözlerine ekledi.

“Kılıçdaroğlu, Alman televizyonuna verdiği bir röportajda Türkiye’nin Olaf Scholz’u olarak anılmaktan onur duydu. Türkiye’nin Joe Biden’ı olarak anılmaktan da memnun olduğuna şüphe yok.” diyen yazar, Batı’nın Erdoğan’a bu kadar düşmanca davranmasının gerçek sebebinin, onun otoriterliği ile ilgili olmadığını söyledi. Hearts yazısında, Erdoğan’ın Batı’da bu kadar düşmanı olmasına dair net bir gerekçe sundu: “Bu düşmanlığın nedeni, Erdoğan’ın Türkiye’yi kendi güçlü silahlı kuvvetlerine sahip bağımsız bir devlet haline getirmesidir. Sünni Müslüman dünyasında bir lider olarak popülaritesi, başarısız ve hasta olan Batı mutabakatı için bir tehdittir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şimdiye kadar bu eğilime karşı çıktığını belirten David Hearst, Erdoğan’ın Putin’e yakın olduğu için çarmıha gerildiğini ifade etti. Türkiye’nin son yıllarda gündem belirleyen bir ülke olmasına dikkat çeken sözlerinde Türkiye için de “Ukrayna ile Rusya arasında esir takasını müzakere edebilen ve tahıl anlaşmasını sürdürebilen bölgedeki birkaç ülkeden biri.” ifadelerini kullandı.

“Türkiye’nin bu çatışmadaki tarafsızlığı, Batı Avrupa için o kadar da çekici olmayacak” diyen yazar, Erdoğan’ın Batı’daki bu tutuma karşı durduğunu da sözlerine ekledi.

...

‘Türkiye değişim yerine istikrara oy verdi’

Erdoğan'ın 20 yıldır karşı karşıya kaldığı en zorlu seçim olduğunu belirten Hearst, seçimler için “Erdoğan, görev süresinin son döneminde istikrarı temsil etti.” diyerek yaşanan sürecin Avrupa’ya rahatsızlık verdiğini şu sözlerle vurguladı: “Avrupa, Erdoğan’ın devrilmesi için dua ediyor. Bu durum Türklere, uzun süredir ve bunca güçlükle uğrunda mücadele ettikleri bağımsızlığı korumak istiyorlarsa, kendi kararlarını vermeleri adına ellerine en büyük nedeni veriyor.”

Editör: Haber Merkezi