Hıristiyan âleminde “Armagedon” harbi hayli meşhurdur. Kıyamet savaşı ve kanlı savaş şeklinde de yorumlanan bu savaşa, İncil’de bazı ayetler referans gösterilmektedir. Onların kültür ve hayal dünyalarına göre kıyamete yakın bir zamanda vaki olacak bu savaş neticesinde, dünyada çok az kişi kalır ve insanlık bu kişiler üzerine yeniden inşa edilir. Hatta dikkat edilirse yaptıkları film ve sinemalarda; bütün insanlık savaş yâda canavarların musallat olması ile öldürülür, sadece birkaç kişi kurtulur ve güneş yeniden doğar.
Armagedon savaşının İslamiyet nezdinde aslı şu şekildedir; yazılışı “Armageddon” olan bu savaşın adı “Armeciddun’’dur. “Ar” İbranice dağ demektir “Meciddun” ise Kudüs’teki dağın adıdır. Bu husus incil’in16. Babında Allah’ın izniyle ve onun havl ve kuvvetiyle yedi meleğin küre-i Arz’a indirdiği musibetlerden bahsederken; 12.–16. ayetlerinde şöyle denilmektedir:“Ve altıncı melek kendi tasını büyük Fırat Irmağı üzerine boşalttığında, onun suyu çekildi. Ta ki doğudan olan meliklerin yolu hazırlana… Ve ejderin ağzından ve canavarın ağzından ve yalancı peygamberin ağzından, kurbağalar misali üç pis ruhun çıktığını gördüm. Zira bunlar; alametler gösteren cin ruhları olup, bütün dünyanın meliklerini, o büyük günün savaşında toplamak için gönderirler. Ve onlar İbranice ARMECİDDUN (Hermeciddun ve Armagedon) denilen yerde toplanırlar”.
Burada Fırat Irmağı’nın suyunun çekilmesi –ki bu haber aynen hadis-i şerifte de mevcuttur. Fırat’ın suyunun çekilip altın bir dağ çıkaracağı ve insanların oraya toplanıp büyük bir savaş olacağından bahsedilmektedir. Allahu A’lem, o çevrede barajlar yapılmasıyla ve verimli toprakları sebebiyle, dünyanın gözünün orada olması ve çevresinde çok petrol yataklarının bulunmasıyla; bütün dünya devletlerinin oraya hâkim olabilmek için çalıştıklarına ve bu sebeple o bölgede büyük fitneler zuhur edeceğine işarettir.
Hem bu ayetlerde Ejder’in (Yahudilerin), Canavar’ın (Amerika ve İngiltere’nin riyasetindeki
Birleşmiş Milletlerin) ve “Yalancı Peygamber” ünvanıyla işaret olunan Yahudi hahamları, Hıristiyan papaları ve bir kısım zahiren Müslüman görünen sahtekâr âlim ve şeyhlerin pis ruhlu oldukları ve İslam mücahitleriyle harp etmek için bütün dünya ordularını topladıkları haber verilmektedir. Aynen zuhur etmiştir.
İncil bu ayetiyle, şu hadis-i şerifi teyit etmektedir: “Hicretten bin dört yüz (1400) sene sonraki akidlerden iki veya üç akid say (yani hicrî 1420 ile1430 tarihleri arasında). O vakit Mehdî-i Emin çıkar ve bütün dünya ile harp eder. Dalalete düşenler(Hıristiyanlar) ve Allah’ın gadabına uğramış olanlar (Yahudiler) ve münafıklar (Âlem-i İslam’ın başındaki Süfyaniler olan cümle idareciler ve onlara fetva veren bir kısım kötü âlimler), İsra ve Mi’raç beldesi olan Kudüs’teki “Meciddun Dağları”nda onun için toplanırlar”.(Esme-l Mesalik Lieyyam-il Mehdîyy-il Meliki Li Küll-id Dünya Biemrillah-il Malik, Kelde bin Zeyd-216)
Hadiste olduğu gibi İncil’in bu ayeti de Meciddun Dağlarında bütün kâfirlerin Müslümanlar için toplanacağını bildirmekle işaret ediyor ki; bu harp Yahudilerin Meciddun’a hâkim olabilmeleri için bizzat kendileri tarafından çıkarttıkları bir harptir. Yani Yahudiler Kudüs’e hâkim olmakla, oradan bütün dünyaya hâkim olacaklarına inanmaktadırlar. Bu sebeple, Filistin topraklarında devletlerini kurabilmek için bütün dünyayı harbe sokmakta ve kâfirleri Müslümanlar üzerine hücum ettirmektedirler. Harbin ana müsebbipleri Meciddun dağlarındaki Yahudiler olduğu için ve orada devletlerini kurup yayılmak ve dünyaya hâkim olmak için bu savaşları çıkardıkları sebebiyle, bu harbe “Hermeciddun Harbi” denmektedir.
Yani gerek Afganistan’da gerek Çeçenistan’da olsun Âlem-i İslam’daki bütün harpler Meciddun harbidir. Yoksa yalnızca Meciddun dağlarında olacak bir harp demek değildir. Yahudi ve Hıristiyanlar buna ters mana vererek kendilerinin tarafına çekmektedirler. Bu noktaya çok dikkat lazımdır. Çünkü mühim bir sır bu noktadan inkişaf ediyor. Feteemmel!
Hem bir başka cihet de şudur ki; bu yerler bütün peygamberler zamanından beri bir merkez olduğu ve ekser Peygamberler bu yerlerde yaşadıkları için, bazen Tevrat ve İncil’in metnini tefsir edenler tarafından içtihatlarını Tevrat ve İncil’in metni içine dâhil ederek tahrif etmişlerdir. Geleceğe dair olayları bu bölgelerde olacakmış gibi anlatmışlar. Hâlbuki hadis-i şeriflerde olduğu gibi Tevrat ve İncil’de dahi bu ve bunun gibi verilen haberler, bahsi geçen bu yerlerde vuku bulabileceği gibi; Âlem-i İslam’ın herhangi bir yerinde dahi vuku bulabilir.(Haftaya devam edecek)
Fiemanillah