Deniz Unay - Kamil Ekinci / Analiz
Evlat nöbetindeki aileler çok yalnız ama bir o kadar umutlu. İmkânı olanların onları mutlaka bir ziyaret etmeli ve hallerini hatırlarını sormalı. Zira onların bu zorlu mücadelede evlatlarını beklerken en çok ihtiyaçları olan şey bir nebzede olsa moral…
EVLAT NÖBETİNİN 555. GÜNÜ ORADAYDIK
İlk olarak 3 Eylül 2019’da bir grup annenin, HDP Diyarbakır İl Başkanlığı binası önünde dağa kaçırılan evlatları için yaptıkları protestolarla başlayan evlat nöbetindeki ailelerin sayısı Mart 2020’de 134’e yükseldi. Korona virüsün patlak vermesi, evlat nöbetindeki anne ve babalardan yaşlı ve kronik rahatsızlığı bulunanları eyleme ara vermek zorunda bıraksa da geriye kalan anne ve babaları direnişlerinden ayıramadı. Maske, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına dikkat eden anne ve babalar direnişlerini sürdürmeye devam etti. Zorlu kış koşullarına göğüs geren anne ve babalar bu süreçte; evlat nöbetine, kurulan çadırın içinde devam ettiler. Mart 2021’e kadar olan süreçte toplam 214 aile evlat nöbetine katıldı ve bu ailelerin 24 tanesi haklı direnişleri sonucu evlatlarına kavuştular.
TERÖRÜN BELİNİ KIRDILAR
Dağa götürülen evlatların 3/1’inin 15 yaş altında olmasının yanı sıra 2020 de 243, 2021 de ise 35 çocuk kendi rızasıyla şanlı Türk ordusuna teslim oldu. Terör örgütüne 2021 yılında sadece 2 kişilik bir katılım olması da, örgütün ciddi anlamda kan kaybettiğinin en büyük göstergesi. Başta Diyarbakır olmak üzere İzmir, Hakkâri ve Van’da evlat nöbetlerini sürdüren aileler 34 çocuğun 15 yaş ve altında olduğunu dile getirmelerinin yanı sıra kaçırılan çocukların arasında 8 ve 9 yaşlarında 2 çocuğun da olduğunu belirttiler. Okullarındaki sıralarda edinecekleri mesleklerin hayalini kurması gereken çocukların sadece ailelerinin hayallerini kurmaları da en acı gerçekler arasında yer alıyor. Dağa kaçırılan Özkan Aydın’ın babası Süleyman Aydın evlat nöbetini şu şekilde anlatıyor:
“3 Eylül’de Hacire annemizin başlattığı evlat nöbetine 6 Eylül’de oğlum Özkan için katıldım. Hacire anneyi gördüğümüzde ondan çok büyük destek aldık ve annemizin evladına kavuşması bizim ve diğer ailelerin en büyük umut kaynağı oldu. Biricik evladımı 15 yaşında kaçıran HDP oğlumu önce bu binaya ardından da kırsala gönderiyor. Ben 6 yıldır evladımı göremiyorum. Bugün buradaki eylemimizin 555. günü. Yeri gelince altı buçuk milyon seçmenimiz var diyen HDP, seçmenlerinin çocuklarını kaçırmak için mi oy topluyor? Ekrem İmamoğlu da Diyarbakır’a geldi. Hacire anne burada evlat nöbeti tutarken o HDP destekçilerinin düğününe katıldı. PKK ya destek sağlayan milletvekilleri ile bir araya geldi. Neden buraya gelip annelerimize destek olmadı? Neden bizzat HDP’den çocuklarımızı istemedi? Biz burada durduğumuz süre boyunca zaman zaman tehdit edildik, nöbeti sonlandırmak için zorlandık ama hiçbir zaman yılmadık, boyun eğmedik. Biz evlatlarımız dağa çıkarıldığı vakit öldük çünkü”.
DEFALARCA TEHDİT EDİLDİLER
Yüreği yaralı baba Süleyman Aydın dağa kaçırılan evlatlarının sadece HDP ve PKK’nın değil aynı zamanda FETÖ’nün değirmenine su taşıdığı bir tezgâh olduğunu düşünüyor. Aydın sözlerine şöyle devam etti:
“Devletimiz sağ olsun 24 evladımızı kurtardı. Rabbim İç İşleri Bakanlığımızdan razı olsun. Kurtardıkları çocuklara kendi evlatlarıymış gibi ilgi gösteriyorlar. Burada nöbet tuttuğumuz süre boyunca HDP milletvekilleri bize ‘Devlet sizin çocuklarınızı bombalıyor’ diyorlardı. Fakat kimin ne yaptığı ortada. Ben çocuğumun kaçırıldığı gün ilk olarak çocuk şubeye gidip evladımın kaçırıldığını söyledim. O zamanki FETÖ bağlantılı polisler de bize, evladımızın Lice kırsalına götürüldüğünü kendi ağızlarıyla söylediler. Lice kırsalına gittiğimizde ise evladımıza kod ismi bile takıldığını gördük. PKK’dan çocuğumuzu istedik vermediler, ayakkabılarını istedik vermediler. Bir de bunlar yetmiyormuş gibi beni eşimin yanında darp ettiler. Eve geldiğimizde HDP binasından birkaç kişi geldi ve bize ‘Bugün Lice ye gitmişsiniz, ileri geri konuşmuşsunuz. Bir daha sizi orada görmeyelim’ dediler. Sizin anlayacağınız dağda PKK şehirde HDP bize şiddet uyguladı. Biz bunlarla mücadele edeceğiz. Evlatlarımızı nasıl götürdülerse o şekilde de geri getirecekler.”
ÇOCUKLARIMIZA İNSAN HAKLARI YOK MU?
Yüreği yangın yeri acılı baba Aydın HDP’ye tepki göstererek “Bu süreçte insan hakları derneğinden de hiçbir destek alamadık. Çocuklarımızı dağa kaçıranların başkanı olan Selahattin Demirtaş’ın tahliyesini isteyen insan hakları derneği burada evlat nöbeti tutan 200 ü aşkın aileye neden destek olmuyor. Ne yani herkese insan hakları var da bizim çocuklarımıza insan hakları yok mu? Her ne olursa olsun biz yılmayacağız ve mücadelemizi de sonuna kadar vereceğiz. Devletimiz büyük bir mücadele veriyor Allah onlardan razı olsun. Şu da bilinsin ki biz Kürt’üz ama biz Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt’üyüz. Amerika’nın Kürt’ü değiliz. Sonuna kadar mücadelemizi vereceğiz. Bu süreçte ya evlatlarımıza kavuşacağız ya da bu yolda can vereceğiz” ifadelerini kullandı.
***
PKK tarafından dağa kaçırılan evlatlarını HDP'den isteyen Diyarbakır Annelerinin sabır ve umut dolu bekleyişine tanıklık eden Diriliş Postası Köşe Yazarı Av. Kamil Ekinci de izlenimlerini aktardı. Ekinci, "Bu direnişi sadece evlat hasreti olarak değerlendirmek haksızlık olur. Çünkü onlar, en temel insan haklarını savunuyorlar, yaşam hakkını, özgürlüğü ellerinden alınmış çocuklarının haklarını savunuyorlar." dedi. Ekinci, izlenimlerine şöyle devam etti;
DİYARBAKIR'DA BİR HAK MÜCADELESİ
Evlat nöbetinin 555. Gününde Diyarbakır Annelerini destek amacıyla ziyaret etmek için giderken, zihnimizde basından edindiğimiz bilgiler vardı. Terör örgütü ve bağlantılarına karşı direnişteki ailelerin mücadelesine yerinde tanık olduğumuzda ise bambaşka duygular karşılıyor sizi. Bu direnişi sadece evlat hasreti olarak değerlendirmek haksızlık olur. Çünkü onlar, en temel insan haklarını savunuyorlar, çocuk haklarını savunuyorlar orada. Yaşam hakkını, işkence ve kötü muameleden korunma hakkını, eğitim hakkını, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını, gelişme hakkını savunuyorlar. Özgürlüğü ellerinden alınmış çocuklarının haklarını savunuyorlar.
DEVLETTEN TAM DESTEK
Gerek dışarıdan takip ettiğimiz ve bizzat gördüklerimiz bize bir kez daha devletimizin, tüm kurumları ile hak savunuculuğu yapan ailelerin yanında olduğunu gösterdi. Bu süreçte 24 annenin evladına kavuşması da bunun en açık göstergesidir. Bundan rahatsız olan bazı çevrelerin, iktidar orada siyaset yapıyor söylemleri olsa da devletimiz tam da yapması gereken şeyi yapıyor. Bu söylemi geliştirenlerin, çocuk hakları sözleşmesi, insan hakları sözleşmesi ve tüm uluslararası sözleşmeler ve bildirgelerde devlete yükümlülükler yüklediğini görmezden gelmektedirler.
ÇOCUK KİMDİR
Belki de hepimiz çocuk kime denir biliyoruzdur. Ama yukarıdaki veriler ve bazı çevrelerin tepkisizliği karşısında hatırlatmakta fayda var sanırım. Çocuk koruma kanunumuza göre “Daha erken yaşta ergin olsa bile 18 yaşın altındaki her birey çocuktur” ve hem de daha önce de başka bir yazımızda yazdığımız üzere, “Amasız, fakatsız, lakinsiz, çocuktur. Kimden olursa ve kimden doğarsa doğsun çocuktur. Rengi ne olursa olsun çocuktur.” PKK terör örgütü tarafından kaçırılanların üçte birini 18 yaş altı çocuklar oluşturmakta olup, bu çocuklardan 34 tanesi ise 15 yaş ve altındadır. Demek ki; Diyarbakır Annelerinin, evlatları da çocuktur. Tıpkı onların çocuklarını kaçıran teröristlerin yurt dışında okuyan çocukları gibi…