Azez’den Halep’e karanlıkta yol alıyoruz. Aracımızın farları olduğu halde yakamıyoruz. Çünkü hareket halindeki her ışığa füze fırlatıyor zalim Esed’in zulüm dolu ölüm uçakları!
Kim ne derse desin, bu savaş mazlumlar ile zalimlerin savaşıdır. Hak ile batılın, haklılar ile haksızların savaşıdır. Ve asla bir iç savaş değildir!
Çünkü bu savaşta sadece Beşşar Esed yok! Bu savaşta dünyanın tüm şer güçleri var: İran, Rusya, İsrail, Çin, ABD ve Avrupa! Kimi Esed’e direkt destek vererek kimi alkışlayarak kimi de katliamları görmezden gelip susarak… Hem de bir avuç halk direnişine karşı.
Hal böyle olunca adalet, vicdan ve merhamet de yok Suriye’de! Suriye’de feryat ve figan var. Çaresizlik var. Kendi haline terk edilmiş bir halk var.
Azez’den Halep’e, İdlib’den Hama’ya yol boyunca ölüm var, Suriye’de. Tüm seyredenlere bir gün mutlaka uğrayacak bir zulüm var ortada. İmkansızlık ve mağduriyet var. Üstüne uzun ağıtlar yakılması gereken büyük bir trajedi var, Suriye’de!
Bana göre Suriye, dünya kıyametinin son virajıdır.
1900’lerde Ortadoğu’yu işgal eden Batılı işgalcilerin son piyonu Beşşar Esed, Hama ve Halepçe’ye taş çıkartıyor.
Ve tam 4 yıl, 48 ay, 208 hafta ve 1460 gün.
Dün Suriyeli mazlumlara yardım etmemiz ne kadar elzem idiyse, bugün iki kat daha elzemdir.
Son bir yıldır birçok imkanın tükendiği gibi direnenlerin tâkatları da tükeniyor.
Sorumluyuz biz.
Hem de birinci derecede.
Aksi halde gün gelir, bizi de vurur bu zulüm.
Halep’ten İdlib’e giderken araç şoförümüz, “Zalimlerin bize yaptıklarını görmeyen bu dünya bundan sonra iflah olmayacak, uzun yıllar karanlıkta kalacak.” diyor.
Evet biz Türkiye halkı olarak birçok şeyi yaptık.
Ama bizim mazimizde “Geçmişte elimizden geleni yaptık” cümlesi de yoktur.
Çünkü hayat ve imtihanımız devam ediyor.
Tıpkı biraz önce Beşşar Esed’in uçaklarından atılan; ama bize denk gelmeyen varil bombaları gibi…
Evet belki bize isabet etmedi; ama az ileride başka kardeşlerinize isabet etti ve yine biz öldük.
Kardeşlerimizdi, kardeşlerinizdi az ötede varil bombalarına maruz kalan…
Hem ben zaten vasiyetimde arkadaşlarıma, “Eğer vurulursam kanımı Suriyeli çocukların alnına sürün.” diye tembihlemiştim.
Zafer için umut var mı dediniz?
Elbette var.
Savaş, ‘cihad’a döndüğünde…