Yaklaşık iki bin yıl önce yaşamış olan Roma İmparatoru Nero, bilinen en zalim devlet adamlarından biriydi.
Onun zulmü, sadece akademik ya da entelektüel çevreler tarafından değil, okumaya ilgisi olmayanlar tarafından bile -en azından- “Roma’yı yakan Nero” namıyla bilinir.
Roma İmparatorluğu’nda Hristiyanlara zulmeden ilk imparatorlardan biri Nero’dur.
Zulmünü öylesine ileri götürmüştü ki artık en yakınlarına hatta hocalarına bile tahammülü kalmamıştı.
Bu çerçevede hocası Seneca’nın anlattıkları çok manidardır.
Zira kendisi de bütün çabalarına rağmen Nero’yu zulmünden vazgeçirememiş; hatta kendi kellesini bile kurtaramamıştır.
Fakat zalim imparator da Seneca’nın yapmış olduğu ve bugünün sosyologlarını bile şaşırtan o müthiş uyarıdan kurtulamamıştır.
Seneca zulümde sınırları aşan Nero’ya şu ikazı yapıyordu: “Öç alma sebebinden önce, öç alma isteğinin ortadan kalkması gerekir. Aksi hâlde kesilen ağaçların pek çok dalından filiz sürmesi ve birçok ekin türünün daha sık büyümesi için biçilmesi gibi; kralın zalimliği de düşmanlarının sayısını giderek artırır. Zira katledilenlerin ana babaları ve çocukları; hatta yakınları ve arkadaşları da her bir katledilenin yerini alır.”
Evet; bu sosyolojik gerçek tecelli etmiş, Nero bir darbe ile tahtından olmuş ve Senatonun idam tehdidinden ancak intihar ederek kurtulabilmiştir.
Tıpkı Hitler’in yakıp yıkarak çoğalttığı düşmanlarından kurtulmak için sığınağında intihar ettiği gibi.
Bu anlamda “Zulüm ile abad olunmaz” diyen atalarımızı haklı çıkarmış daha nice zalim sayılabilir elbette.
Farkında mıyız?
İsrail Başbakanı Netanyahu da aynı kader için kendini ve şartlarını ne kadar zorluyor değil mi?
Tıpkı mirasını devraldığı Nero ya da Hitler gibi.
Nero ile anılan bir de “Nero kompleksi” vardır.
Netanyahu bugün, bu kompleksin de sahibidir.
Nero, kendisine “zalim” olduğunu hatırlatan herkesi öldürüyordu.
Şimdi Netanyahu da Filistinlileri aynı duyguyla öldürmeye devam ediyor.
Zira herhangi bir Filistinliye baktığınızda İsrail’in ne kadar zalim olduğunu hatırlarsınız.
Yakınları şehit edilmiş her Filistinlinin yüzünde taşıdığı hüznün bir sonucudur bu!
Fakat Netanyahu ve İsrail de tıpkı Nero gibi uyarılara kulak asmayıp düşman çoğaltmaya devam ediyor.
Tarih, bu sebeple bir zalimin daha nasıl zelil olacağını kaydedecektir.
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tarihî hakikati defalarca hatırlattı.
Lakin ders almak yerine zulmünü artıranlar, çok yanlış güçlere dayanıyorlar.
ABD de dâhil bütün devletlerin ve hükûmetlerin üstünde bir gücü temsil eden uluslararası kitleler, “modern çağın kralı” olarak duruma el koymak üzeredir.
İşte o zaman Netanyahu kaçacak bir sığınak bulabilir mi, bilemiyorum.
Tabii bir de sefih ve acınası bir son olarak; mirasına konduğu zalimlerin tercihi var.
Karar da onun, tercih de.
Dolayısıyla fatura da onun olacak.
Bekleyip göreceğiz; hakikat mi güçlü yoksa Netanyahu mu?