Zorunlu PCR ve toplum sağlığı

Abone Ol

Dünya ülkelerinde bir süredir uygulanmakta olan; Kovid-19 aşısı olmayan bireylerin belirli aralıklarla PCR testi yaptırmasının zorunlu tutulması, ülkemizde de 6 Eylül itibariyle başlamış bulunmaktadır. Devletin bireylere böyle bir yükümlülük getirmesi hakkında tartışmalar süregelmektedir.

Geçmişte çeşitli hastalıklar kapsamında zorunlu aşı uygulanması defalarca gündeme gelmiştir. Kovid-19 salgını öncesindeki dönemde de çocuklarda belirli aşıların zorunlu tutulması sürekli tartışma konusu olmuştur.

Aşı uygulaması konusunda; bu tür hastalıkların genellikle bulaşıcı olması sebebiyle kamu sağlığının korunması, sağlık sisteminin ağır hasta yükü altına girebilmesi ihtimali, doğrudan veya dolaylı olarak ekonomi, eğitim, üretim, gıda gibi temel alanlarda çok ağır zarar ve mağduriyetlere neden olabileceği gerekçesiyle bireylerin aşı olması gerektiği ileri sürülmektedir. Bu anlamda toplum sağlığı daha üstün tutulmaktadır.

Kovid-19 aşısı olmayan bireylerin, belirli aralıklarla, düzenli olarak PCR testi yaptırmasının zorunlu tutulması uygulaması belirli ölçüde bireylerin temel hak ve özgürlüklerinde sınırlamaya yol açacağından uluslararası antlaşmalara ve Anayasaya uygun olmalıdır.

Anayasanın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesi gereğince; “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz” hükmü düzenlenmiştir.

Buna göre tıbbi zorunlulukların olması halinde bireyin vücut bütünlüğüne müdahale edilebilecektir. Kovid-19 salgının ülkemizde ve dünyada meydana getirdiği etkiler, zararlar ve sonuçlar açıklamaya ihtiyaç duyulmaksızın açık bir şekilde ortada olması sebebiyle tıbbi bir zorunluluk olduğu kabul edilmelidir.

Anayasa’nın 13. maddesine göre; “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denmektedir. Bu bağlamda; bireylerin temel hak ve özgürlükleri ancak kanunla sınırlandırılabilir.

Kovid-19 aşısı veya çok sık aralıklarla PCR testi yaptırılması zorunluluğu getirilmesi temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılacağı yönünde iddialar tartışmalara mahal vermektedir. Sınırlandırmaların Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya genelge gibi yöntemlerle yapılıyor olması tartışmaları alevlendirmektedir.

Kovid-19 virüsüne karşılık bilim ve tıp dünyasının kullanabileceği en etkili araçlardan birisinin aşı olduğu ve Kovid-19 aşısının üretiminde, içeriğinde ve sonuç etkileri olarak olumsuz bir hususa bu konuda uzman hekimler ve kuruluşlarca ispatlanmış bir bilimsel veri, çalışma olmaması sebebiyle bireylerin aşı olmaması bir görüşten ilerisine geçememiştir. Yine Birleşmiş Milletlere bağlı evrensel bir kuruluş olan Dünya Sağlık Örgütü’nün tavsiyeleri de bu yöndedir. Kovid-19 salgınının ülkemizde ve evrensel olarak meydana getirdiği olumsuz etkileri ve büyük zararları sonucunda zorunlu aşı uygulaması hakkında toplum menfaatinin birey menfaatine üstün olduğunun kabul edilmesi daha uygun olacağı görüşündeyim.

Konu ile getirilen zorunlu PCR uygulamasına karşı çok sayıda iptal davaları yargı önüne gelmiştir. Yargı sağduyulu davranarak toplum sağlığı açısından en doğru kararı vereceğinden hiçbir şüphem yoktur.

Son Söz: Salgın hastalıkları kontrol altına alabilmenin en etkili yolu dün olduğu gibi bugünde AŞIDIR.