Bazı yeni medya organlarının Amerika ve Norveç kaynaklı kurumlar tarafından fonlanması gündeme bomba gibi düştü. İşin ilginç tarafı bu medya kuruluşları ekonomik olarak değeri olmayan yapılardan oluşuyor. Yani işin arkasında “ekonomik” olmayan başka bir amaç var. Teksas’taki sıradan görünümlü bir aile vakfı bu yapıları niye destekler?
Üstelikte bu kuruluşların başında bulunan eski kulağı kesik bazı gazeteciler “solcu” ve Amerikan ideolojisine karşılar. Bir taraftan “kahrolsun Amerikan emperyalizmi” diye propaganda yapıp diğer taraftan Amerikan parasıyla beslenmek ne yaman çelişkidir. Amerikan emperyalizmine karşı savaşan teröristlerin “nike” ayakkabı giyip “kahrolsun Amerika” demelerine benziyor. Bu hormonlu naylon solcuların örneklerine çok rastladığımız için şaşırmıyoruz. Amerikalıları anlıyoruz da bu Norveç’te neyin nesi? Onların arkasında da Amerikan’ın derin lobileri olmasın?
Türkiye’de 30 -40 yıllık gazetecilik ve yöneticilik yapıp solcu geçinenlere mercek tutmanın zamanıdır. Çünkü bu “eski tüfekler” farklı yayın mecralarında herkese “ahlak”, “dürüstlük” “objektiflik” dersleri veriyorlar. Milletin unutkanlığından yararlanıyorlar. Bazı basın kuruluşlarının ve gazetecilerin “günah galerisinin” oldukça dolu olduğunu düşünüyorum. Temizlenmenin “medya gerçeklerinin” ortaya çıkması açısından doğru zamandayız.
Keşke böyle bir araştırmayı gazetecilik meslek örgütleri yapsa, ne kadar iyi olur. Bu iş en eski ve köklü örgüt olan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne düşer. Ancak Cemiyet’in açıklamasını gördüm. Basın organlarının bu şekilde fonlanmasında bir mahsur görmüyorlar. Solcu olmayan gazeteciler için nasıl“şahin” davranışlar sergileyen kurum, nasıl oluyor da bu durumda bir sakınca göremiyor. Ülkemizde en çok mağdur olan kesim basın emekçileridir. TGC’nin bu konularda çalışmasına şahit olan var mı? Maalesef TGC ideolojik körlük içerisinde olup önünü görecek durumda değildir.
Sadece solcular mı?Kendini nasıl tanımlarsa tanımlasın medyanın bütünü sıkıntılı durumdadır. Ekonomik açıdan olduğu kadar içerik açısından da medya büyük bir sorun olmayı sürdürüyor. Magazinleşme, cepheci yaklaşım, siyasetin gölgesi medyayı perişan etmiştir. Medya sahiplerinin siyasal tercihleri, gazetecilerin ekonomik özgürlükten yosun olmaları, işi içinden çıkılamaz hale getirmiştir. Maalesef medya, gerçeklerin peşinde değil “kendi gerçeklerinin” peşindedir. Bu yaklaşım halkın doğru bilgi almasının önünü kestiği gibi büyük toplumsal yaralara da yol açmaktadır.
Bu durumdan kurtuluş için bazı önerilerim var:İletişim fakültelerinde eğitimin kalitesini yükseltmek. Medya organlarının iletişim fakültesi mezunlarını zorunlu olarak istihdam etmeleri. Mezunlarına mesleği yapma imkanı sağlanırsa okullarda da kalite yükselecektir.
Gazetecilik meslek örgütlerinin ideolojik şapkalardan kurtularak gerçekten mesleğe ve mensuplarına sahip çıkmalarını sağlamak gerekir. Mesleğin standartlarının yükselmesi ve ahlak kurallarının yakından takip edilmesi meslek örgütlerinin birinci görevi olmalıdır.
Gazetecilik mesleğini siyasetin ekseninden çıkararak bir “ devlet”, “millet” ve de “insanlık” yararına çalışan kurum ve kişiler haline getirmek son derece önemlidir.
Medya kurumları için yeni bir ekonomik model üreterek “ekonomik özgürlüğü” teminat altına almak ancak mümkün olabilir.
Sansüre ve kayırmacılığa kaçmadan kuralların net olarak belirlenmesi önemlidir. Bu alt yapı sağlandıktan sonra hata yapanların cezalarını çekmeleri esas olmalıdır.