Zincir kıran

Abone Ol

Attığı her adımı izlediler. Her adımda biraz daha öfkelendiler. Asırlarca sömürdükleri topraklarda, kirli geçmişleri üzerine bina ettikleri düzenlerinin onun her adımında biraz daha çatırdadığını iliklerine kadar hissettiler.

Bu yüzden Türkiye medyasından bile daha fazla ilgi gösterdi Batı medyası Cumhurbaşkanımızın Afrika seyahatine. Her hareketini, her sözünü haberleştirdiler. Özellikle de Fransız medyası. Nasıl öfkelenmesinler ki?

FRANSA’DA ÖFKE, AFRİKA’DA UMUT

1940’larda dünyanın yüzde 10’u Fransa’nın sömürgesiydi. Bir ucu Hint Okyanusu’na diğer ucu Atlantik Okyanusu’na uzanan kıtalarda yaşayan sömürgeleştirilmiş halklar milyonlarca insanını kurban verseler de Fransız işgalinden kurtulmayı başardılar. Fakat ekonomik bağımsızlıkları hiçbir zaman olmadı. Sömürge döneminin sonunun yaklaştığı 1950’lerde dahi Fransa’nın dış ticaret hacminin yüzde 60’ı Afrika sayesinde gerçekleşiyordu. Şimdi Afrika’daki servetin büyük kısmı Çin ve Rusya arasında bölüşülse de, hala 14 Afrika ülkesinin ulusal rezervlerini Fransa yönetiyor. Bu ise yıllık 500 milyar dolar kazanç demek. Total Şirketi, doğalgaz ve petrol üretiminin üçte birini Afrika’dan karşılarken, Fransa’nın elektrik ihtiyacının yüzde 35’i 46 yıllığına çöktüğü Nijer’in uranyum madenlerinden sağlanıyor.

Mali’den Togo’ya, Benin’den Nijerya’ya Afrika’daki 54 ülkenin 27’sinde hala Fransızca konuşuluyor. Fakat başta Fransa olmak üzere sömürgeci devletler için Afrika’da bir devrin sonu yaklaşıyor. Onların uyanışlarını tetikleyecek, boyunlarına geçirilen esaret zincirini kıracak umut ışığı iki asır önce kara talihli kıtayı terk etmek zorunda kalan Türkiye’den geldi.

DAHA ADİL BİR DÜNYA MÜMKÜN

Cumhurbaşkanımızın ‘Daha adil bir dünya mümkün’ sloganının Togo, Nijerya ve Angola’nın caddelerinde adeta bir bağımsızlık bayrağı gibi dalgalanmasının, bu ülkelerin liderlerinin konuşmalarına bu umut dolu cümlelerle başlamasının bölgede nasıl bir devrim etkisi yapacağını yakında göreceğiz.

Tüm Afrika liderlerinin Cumhurbaşkanımıza hitap ederken ortak sözleri, ‘siz Avrupalılar gibi sömürmeye yok etmeye değil, birlikte kazanmaya, hakça bölüşmeye, dayanışmaya geldiniz’ oldu. Çünkü onlar bu sözü yaşayarak test ettiler. 

Türkiye Afrika’da nereye gittiyse, sadece huzur, istikrar ve engin bir hoşgörü götürdü. Somali’yi teröre kurban etmedi, sömürgecilerin hevesleri kursaklarında kaldı. Libya’da meşru hükümetin Fransa ve Rusya’nın desteklediği Hafter teröristinin saldırıları karşısında yıkılmasını engelledi. Türkiye’nin bu iki Afrika ülkesinde yaptıkları tüm Afrika ülkelerine cesaret aşıladı. Öyle ki, Macron Fransız askeri uçaklarına hava sahasını kapatan Cezayir’in dahi Türkiye’den cesaret bulduğunu itiraf etmek zorunda kaldı.

Cumhurbaşkanımızın temaslarını yerinde izlemek için kendisiyle birlikte gittiğimiz Batı Afrika’nın okyanusa açılan ucundaki Angola’da ‘Kölelik Tarihi Müzesi’ni ziyaret ettik. Tüm Afrika’dan 4 asır boyunca toplanan 12 milyon insan, içinde bir vaftizhanenin bulunduğu bu limandan Avrupa’ya kaçırılmışlar. Önce zorla Hristiyanlaştırılmış, sonra zincire vurulmuşlar. Ayaklarına bağlanan prangaları, boyunlarına geçirilen tasmaları, kederli bir tarihin izlerini taşıyan paslı zincirleri derin bir acıyı yüreğimizde hissederek gördük. 

İşte o zincirler şimdi dünyanın kaderinin 5 ülkeye ait olamayacağını BM kürsüsünden haykıran bir liderin tüm dünya mazlumlarına gerçekçi bir umut aşılayan sözleri karşısında parçalanıyor.