Zihni durdurulmuş bir ümmet – 2

Abone Ol

Bir önceki yazımda İslam liderliğinden ümmetin kardeşliğinden bahsetmiştik. Beynimizin Nasıl durdurulduğundan, bize neler yapılıyor ve biz neleri izlemek zorunda kalıyoruz! Sahabede kardeşlik nasıldı? Uhuvvet Nasıldı? Bu konulara deyindik. Şimdi ise eğitim ile zihni durdurulmuş bir ümmeti işlemek istemekteyim. Bizim ve Devleti Aliyye’nin bu konuda bir adım atması ihtiyacını hissettiğim için; sözlerime başlıyorum…

Esselâmu aleyküm ve rahmetüllâhu ve berekâtuhu

Bu satırları İslam’ın doğduğu topraklardan yazıyorum. Medeniyetimizin doğduğu topraklardan. Osmanlı’nın hizmetkârı olduğu topraklardan…

Osmanlı durduruldu ve Türkiye’nin Osmanlı ruhunun doğmasından korkan dış güçler teyakkuzda.

Türkiye’nin bir geleceği yok.  Şaşkın, bedenen Türkiye’de ama zihnen Batı’da yaşamakta. Bu nedenle hem Türkiye’ye hem de Batı’ya buradan bakamıyor.

Çünkü hiçbir şeyi asli olarak göremiyor. Eğitimde kendisine kazandırılan zihniyet ile bakıyor dünyaya. O yüzden hiçbir şeyi asli olarak göremiyor.

Dahası, bu ülkeye atılan madikleri göremiyor, görmek istemiyor.

Sonuçta Batı’ya düşkün olan mü’minler bu zihniyetle ilerliyor ve kendi geleceğini karartıyor ve karatmaya devam ediyor.

Dolayısıyla bu ümmet ne çekiyorsa, zihinlerine takılmış beyinlerle hareket ediyor.

Yusuf Kaplan Hocamın şöyle bir sözü vardı: “Konuşlandığınız yer, konuşmanızın içeriğini belirler. Batı’dan bakarak, Batılı gözlüklerle bakarak, bu ülkede yaşanan sorunları hem anlayamazsınız hem de bu sorunların nereden kaynaklandığını göremez; doğru, köklü ve kalıcı, önümüzü açıcı çözüm önerileri geliştiremezsiniz. Aksine, ele aldığınız her sorunu, iyice kangrene dönüştürür, içinden çıkılamaz hâle getirirsiniz.” Şimdi böyle bir medeniyet inşa etmek mümkün mü? Zihni durdurulmuş veya durdurulmaya mahkûm bir ümmet?

Dış güçler, Osmanlı uyanacak korkusuyla iç (beyinin Batı’ya nakli) savaşla uğraşmakta. Beynin bir lopu Batı diyor. Diğer lopu Doğu diyor. Şaşkın, karamsar kalmış bir ümmet. Ne yapacağını bilmiyor, hangi yönün hak yön olduğunu kavrayamıyor. Kavramaya çalışıyor ama kendisini yönlendirecek bir kavrayıcıya ihtiyacı var. İşte bu kavrayıcı ne olmalı? Bizi kendimize getirecek kavrayıcı nedir?

Söyleyeyim; TABİİ Kİ EĞİTİM! Medrese Müfredatı ile olgunlaşan, kendisini öğrendikleri ile benimseyen ve onun ile yaşayan, yaşatan bir eğitim sistemi.

Günümüzdeki eğitime bir göz attığımızda; Devleti Aliyye’nin eğitime bir el atması görüşündeyim. Çünkü bir Osmanlı uyanışından bahsediyoruz ve bahsediyorlar. Diriliş diyoruz, dirilmek için kendinize gelecek, bizi silkeleyecek olanı algılamıyoruz, algılattırmıyorlar. Söyleyeyim; Eğitim Devrimi şarttır. Bir yeniden Osmanlı şahlanışı için eğitimin medrese eğitimine dönmesi, bu devrimi Devleti Aliyye’nin yapması farz olmuştur. Diriliş eğitimden geçer:

Eğitimsiz Diriliş Olmaz…