Bana zengin kimdir diye soracak olursanız “zamanı satın almayı bilen kişidir” derim.
Harcadıkları kuruşu bile hesap eden büyük patronların yılda birkaç kez kullandıkları özel uçaklara milyon dolarlar yatırmalarının sebebi budur.
Asgari ücretlinin bir saati 50 Liraya gelirken milyarder işadamının bir saatte kazandığı ücret 50 bin liradır. Bu yüzden özel uçak aynı zamanda ‘vakti satın alma aracı’dır.
Zamanı satın almaya Osmangazi Köprüsü iyi bir örnek olabilir.
Geçen hafta Bursa’ya Basın İlan Kurumu için internet haberciliği eğitimine giderken feribotla Eskihisar’dan Tavşanlı’ya geçtim. Seminere yetişememe ihtimaline karşılık Osmangazi Köprüsü’nü alternatif olarak planlamıştım. Feribotta ise hem sabah namazı için mola vermiş oldum, hem güneşin doğuşunu izledim, iyi geldi.
Feribotlarda artık yolcu otobüslerine pek rastlanmıyor. Osmangazi Köprüsü açılmadan önce feribotları kullanan yolcu otobüsleri ile zamanla yarışan kargo ve yük kamyonları yüzde 50’ye varan fiyat avantajına rağmen feribotları tercih etmiyor.
İstatistiklere göre Negmar ve İDO feribotlarının taşıdığı yolcu otobüs sayıları yüzde 95 azalırken taşıdıkları otomobil sayıları artmış.
Otobüslerin iki kat pahalı köprüyü tercih etme nedenleri basit. Bursa ve İzmir istikametine giden otobüs firmaları, köprü sayesinde otobüs başına ayda 10 sefer fazla sefer yapabiliyor.
Yani kazandıklarına bakarak köprü ücreti umurlarında bile olmuyor.
Bu veriler Kanal İstanbul için de önemli bir örnek.
Petrol ve doğalgaz taşımacılığı şirketleri yeni nesil motorlara sahip tanker-gemilere yaklaşık 100 milyon dolar ödüyor. Japon Imabari Tersanesi’nin 2019’da aldığı toplam 310.000 dwt’lik 4 gemi siparişinin her birinin kontrat fiyatı 92,5 milyon ABD Doları. Eastern Pacific Shipping şirketi geçen yıl 13 tankere 350 milyon Dolar ödedi.
Bu rakamlar neden mi önemli? Son yıllarda Türkiye’deki “istemezükçü” kafanın muteber mecralarından Sputnik, geçtiğimiz aylarda Rus ve Kazak petrolünü taşıyan 55 geminin boğazlarda kuyruk beklediğini aktarmıştı. Sputnik haberinde bekleme süresinin ortalama 16 güne çıktığını duyurmuştu.
Bugün deniz trafiğinin olağan seyrettiği durumlarda bile tankerler için bekleme süresi en az 30 saat. Olağan seyrettiği diyorum, Kıyı Emniyeti’nin verilerine son 50 yılda İstanbul boğazında 500’ün üzerinde gemiz kazası ya da kaza tehlikesi yaşandı. Fırtınayı, sisi, doğal sebepleri hesaba katmıyorum.
Tüm bu rakamları Navlun yani gemilerin yük taşıma bedellerinin yanı sıra özellikle tankerler için gemi kiraları ile birlikte değerlendirmekte yarar var. Bugün bir petrol şirketi için hallice tonaja sahip bir tankerin günlük kiralama maliyeti 30 Bin ile 60 Bin dolar arasında değişiyor.
Yani Rusya’dan bir tanker petrolü satın alıp Ege’ye çıkarmak istediğinizde İstanbul boğazından geçmek için beklediğiniz her gün size en az 30 bin Dolara mal oluyor. Hakeza 50 milyon Dolara satın alınmış bir geminin İstanbul boğazında beklediği her dakika zarar demek.
50 milyon Dolarlık bir gemi ile yılda her biri 100 ila 500 Bin dolar getirisi olan ortalama 30 sefer yapabilecekken İstanbul boğazındaki trafik nedeniyle en az 5-10 sefer eksik yapıyorsunuz. Ve başka alternatifiniz yok.
Dünya ticaretinin yüzde 85’inin deniz yoluyla yapıldığı ve İstanbul boğazının dünya deniz ticaretine etkisinin yüzde 5 olduğu düşünüldüğünde İstanbul boğazındaki trafik yoğunluğunun dünya ekonomisine etkisini tahmin edebilirsiniz.
Yine zaman-maliyetle ilgili bir örnek daha vereyim… Atatürk Havalimanı kullanılırken -tıpkı İstanbul boğazı gibi- uçakların kuyruk beklerden havada tur atmak zorunda kalması sebebiyle israf olan yakıt artık THY’nin ve diğer hava yollarının cebinde kalıyor. Sadece bu israfın önlenmesi bile 30 senede İstanbul Havalimanı’nın maliyetini çıkarıyor.
Yani daha ilk yılında kara geçmesi sebebiyle devlete kira ödemeye başlayan yeni havalimanı sayesinde devletin cebinde 30 senede bir havalimanı parası daha kalacak. Ve tüm bu yatırımlar devletin cebinden bir kuruş harcamadan yapılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi 17 yıldır adeta dev bir holdingin CEO’su gibi yönetiyor.
Elazığ depremini yaşadık. Neredeyse yıkılan kamu binası yok. Zayiatlar hep evlerde. Allah ölenlere rahmet eylesin, yaralılara şifa versin.
Bugün depremle yüz yüze olan İstanbul’da binlerce kamu binasının depreme karşı güçlendirilmiş ve ya da yeniden yapılmış olması Erdoğan’ın 17 yıl önce bugünü planlamasıyla mümkün oldu.
Türkiye alt yapısını tamamlamasa Kanal İstanbul gibi projelerden bahsediyor olabilir miydik?
Kafası “küçük olsun, benim olsun”un ötesine basmayan zihniyete kalsa Sabiha Gökçen Havalimanı’na bile gerek yoktu. İstemezükçüler yaptırmayız demek yerine projelerin iyileştirilmesi için destek verseler Kanal İstanbul daha da verimli hale getirilebilir.
Türkiye 80 yıldır yeterince oyalandı. Artık daha fazla zaman kaybetmeye tahammülü yok.