“Zaman”sız öten horoz

Abone Ol

Zaman gazetesine kayyum atanması, bir savaşta galip gelmek için yapılan taktiksel bir hamleden başka bir şey değil. Gülen cemaatinin mevcut hükümeti ortadan kaldırmak için yaptığı onlarca hamle olduğu gibi; bu hamle de hükümetin gülen cemaatini ortadan kaldırmak için yaptığı onlarca hamleden biri.

Bu hamlelerin kanuni olup olmadığına hiç girmeyeceğim. Bu yüzden ‘’Nasıl yani? Bu yapılanlar kanuni mi ki bu kadar rahat söyleyebiliyorsun bunları?’’ cümlelerine cevap vermek zorunda kalmak istemiyorum.

Kasetlerle, tapelerle ve şantajlarla hükümet yıkmak isteyen bir grubun; gazete ve şirketlerine kayyum atanması, demokrasi âşıklarını baya heyecanlandırdı gördüğüm kadarıyla. Öyle ki Cumhuriyet gazetesine bile, başörtülü ablaların biber gazlı fotoğrafının altına Bediüzzaman Said Nursi’nin “Zalimler için yaşasın cehennem!” manşetini attırabildi. Zaten Zaman ve Cumhuriyet gazetesi, son zamanlarda sık sık aynı manşetlerle poz vermiyorlar mıydı?

Gülen cemaati; devlete paralel ve sistematik bir yapılanmaya girerken; anti-İslamcı gruplar, bunların medya organları ve en uç partilerle dahi paralel bir niteliğe bürünerek samimiyetsizliğini bizlere çok net kanıtladı. Maddi menfaatler, makam kapmalar ve gazete tirajı üzerine kurulu bir yapının dini hiçbir tarafı kalmadığı aşikâr. Bundan dolayı bu yapılanmanın bir cemaat olarak nitelendirilmesi de abes kaçacaktır.

Samimiyetsizliğin başka bir boyutu da; Zaman gazetesi önünde toplanan ve gazete uğruna biber gazı yiyen “başörtülü ablalar”. 28 Şubat sürecinde yasaklanan başörtüleri uğruna meydanlarda göremediğimiz ablaların,  gazetelerine kayyum atanmasıyla birlikte çok kısa sürede iyi bir kalabalık oluşturduklarına yakinen şahit olduk. Sahi ya… Başörtüsü furuattı dimi?

Hadi bir samimiyetsizliği daha görelim: Gazete binası önünde toplananlar arasında “ağabeyler” yok. Sadece “başı örtülü ablalar” var. PKK’nın en ön safta çocukları sürmesinden hiçbir farkı yok bunun. Sonra da her şey planlanmış gibi bu ablaları yerlerde ve yüzleri kan içinde görüyoruz. Her taraftan biber gazı geliyor. Anında servis ediliyor muhalif cephelere. Sosyal medya ve gazeteler çalkalanıyor. Malzeme bulduk diye saz takıp oynayacaklar neredeyse… Neden?

Hepsi, toplum dinamiklerini harekete geçirerek bir tepkinin oluşmasını sağlamak, algı yönetimi ile insanların hassas duygularını harekete geçirmek ve dindar kesimde, mevcut hükümete karşı nefret uyandırmak için. İşte! Orada sadece ablaların ve sadece başı örtülü olanların olması bundandır.

AK Parti bu hamlelere devam edecektir elbet. Kendi basiretsizliği ve ferasetsizliğinin telafisinin ne kadar zor olduğunun farkında. Bu yüzden yaş kuru demeden en küçük paralel zerresine tahammül göstermemektedir. Samimi tabanın hala gülen cemaatine vefa göstermesi de bundandır.

Kurunun yanında yanan yaşlar, tabanın zulme uğradığını hissetmesine sebep oluyor. Böylelikle kendilerini sorgulamaktan ziyade, zalim belledikleri kişiye yükleniyor ve bunu kahramanlık, fedakârlık ve “himmet” olarak görüyorlar. Bütün paralarını paralel bankalarına yatırıp; tek başlarına onlarca gazete aboneliği yaptırmaları da bundandır.