Siyaset hayatında öyle ilginç anlar vardır ki, siyasinin karar almadaki cesaretine bağlı olarak, siyasiyi ve ya mensubu olduğu, yönettiği partiyi en yüksekten en dibe doğru götürdüğü gibi, bazen de en dipten en yükseğe çıkarır. Bu siyasetten çekilme kararları verilirken de böyledir.
Alman siyasi hayatında da bu yönde ilginç kişilikler vardır. Bunlar biri bir maliye memurunun çocuğu olan Helmut KOHL. Almanya’da en uzun süre başbakanlık yapan Helmut Kohl, siyasi yaşantısına 1946 yılında, Genç Hıristiyan Demokratlar’ın kuruluşu ile başlamış. CDU Partisinin eyalet başkanı olduğunda 36 yaşındadır ve 3 yıl sonra 39 yaşında Rheinland-Pfalz eyaletinin başbakanı olur. 1973 yılında, CDU’nun federal başkanı olur. 1982 yılında ise, o zamanki Helmut Schmidt hükümetinin mecliste güvenoyu alamaması sebebiyle, 52 yaşında, 16 yıl sürecek olan Federal Almanya Başbakanlığı dönemi başlıyordu. 1998 yılı sonunda, CDU/CSU seçimi kaybedince, 16 yıl başbakanlık yapmış olmasında ve kimse kendisinden çekilmesini talep etmediği halde, bütün sorumluluğu üzerine alıp, CDU başkanlığından ve 2002 yılında da Parlamento üyeliğinden ayrılıyordu. Onurla, başını eğmeden.
Bir başka ilginç kişilik, Joschka Fischer. Eskilerin taksi şoförü ve tövbe etmiş bir RAF sempatizanı olarak başlayan siyasi hayatında, yeşiller 90 birliğinin 4 kişiden oluşan üst yönetimine kadar yükselmiş biri. 1998 yılın sonunda Sosyal Demokratlar’la başlayan koalisyon hükümetinde Başbakan yardımcısı ve Dış işleri bakanı. Dış işleri bakanı olarak, hem Avrupa hem de Almanya’nın dış politikasında oldukça başarılı bir şekilde hizmet ettikten sonra, ikinci Schröder döneminde, parlamentonun erken seçime gitmesi sonrası, partisi yeşiller oylarını ve milletvekili sayılarını arttırmalarına rağmen, iktidardan uzaklaşıyordu. Daha sonra, tüm ısrarlara rağmen, Yeşiller’in üst yönetiminden ve grup başkanlığından ayrılıyordu. Gerekçesi ilginçti: Artık, arka sıralarda oturmak istiyorum. Ön sıralarda benden daha yetenekli gençler otursun. Ancak bununla da yetinmiyor, 2006 yılında, parlamento üyeliğinden istifa ediyor ve yerinde 1975 doğumlu genç bir İran asıllı Almanın parlamentoya girmesine imkân tanıyordu.
Herkes zamanı gelince çekilmesini biliyor.
Almanya dışına çıkacak olursak, en son örneği, İngiltere Başbakanı Tony Blair. İngiliz kamuoyunda artık popülaritesi kalmadığını anlayınca ve parti içinde de kendisine karşı etkin bir muhalefet oluştuğunu görünce, kendiliğinden, başbakanlıktan çekildiğini açıkladı.
Bu hususta belki de, Avrupa’dan örnek verilebilecek en ilginç kişilik ise, Lech Walesa. Polonya’nın Gdanks şehrindeki tersanelerde başlayan sendikacılık hareketinde, komünist yönetime karşı başkaldırı ile başlayan bir mücadele ve Polonya C.Başkanlığına kadar uzanan bir siyasi yaşam. Solidarnosc’un kurucusu. 2000 yılında, c.başkanlığı seçimlerinde oldukça ehemmiyetsiz bir oy oranı ile seçimi kaybedince onuru ile çekilip, sadece kendisine tahsis edilen emekli maaşıyla yaşamaya devam eden bir şahıs. Bir televizyon programında soruluyor. “Eski o, iktidarda , devletin başında bir numara olduğunuz dönemi özlüyor musunuz” diye soruluyor. Cevap çok basit: “Ben gelip geçiciyim” diyor. “Kalıcı olan kurumlardır. Önemli olan kurumların ve demokrasinin işleyişidir” diyor. Bu kadar basit.
Devamı diğer yazıya…