Bazıları asla akıllanmaz. Kırk defa yakalanıp hapsedilse de, serbest kaldığı ilk gün yine çalmaya devam eden hırsızlar gibi.. Çünkü alışkanlık haline gelmiştir çalmak, namusuyla yaşamayı bir türlü öğrenemezler.
1821’de sömürgecilerin kucağında kurulan Yunanistan da böyle. İngiltere, Fransa ve Rusya’nın desteğiyle Tripoliçe’de ve Navarin’de on binlerce Müslüman Türk’ü hunharca katlederek kurdukları devletlerinin yüzüncü yılında gözlerini Anadolu’ya dikmişlerdi. 1922’de öyle bir tokat yediler ki, milletimizin gazabından kurtulabilenler İzmir limanlarına ancak balık istifi gibi doluşup kaçabildiler.
Bugün aradan geçen yine tam yüzyıl sonra, bu defa ABD’nin himmetiyle tuhaf bir cesarete kapılmış gözüküyorlar. Yine akıllanmamışlar. Fakat artık karşılarında uçaklarının lastiğini dahi üretemeyen Türkiye yok.
“Şaka yapmıyoruz” dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanlı da anlayabilsin diye kendi dillerinde yaptığı açıklamada. Yüz milyarlarca dolar borçlanmasına rağmen, hala silah satın almaya devam edip, topraklarını ABD üslerinin işgaline açan Yunanistan’a şöyle seslendi: “Kışkırtmalarınızı soğukkanlılıkla karşıladık. Ancak sabrımızın yanlış anlaşıldığını görüyoruz. Kimsenin hakkını çiğnemeyiz ama kendi hukukumuzu da kimseye çiğnetmeyiz. Kurulduğundan beri başkalarının hesabına çalışan Yunanistan'ı tıpkı 1 asır önce olduğu gibi, pişmanlıkla sonuçlanacak hayallerden, söylemlerden ve eylemlerden uzak durması, aklını başına alması konusunda tekrar ikaz ediyorum.”
Erdoğan bu açıklamaları yaptığında Türk Ordusu, EFES-2022 tatbikatında kendi ürettiğimiz helikopterlerle düşman hedeflerini vuruyordu. Tamamı Türkiye’de inşa edilen yerli ve milli amfibi tank çıkarma gemilerimiz TCG Bayraktar ve TCG Sancaktar ise Adalar Denizi’nde tüm haşmetiyle süzülüyorlardı. Kopan fırtınanın gürültüsü Atina’dan duyulmuş olmalı.
Peki, efendilerinin kışkırtmasıyla namlusunu Anadolu’ya doğrultan Yunanistan’a ülkemin muhalefetinin edeceği tek bir söz yok mu? Elbette konuşuyorlar, fakat hiç de umduğumuz gibi değil.
Geçtiğimiz günlerde Avrupa Parlamentosu, Türkiye raporunu oylayarak kabul etti. Rapor Türkiye düşmanlığının gerekçelerini izah ederken, aslında bizden hangi konularda rahatsız olduklarını açıklayarak Türkiye’nin yükselen gücünü de teyit ediyor.
Diyorlar ki, Türkiye “Ermenilere soykırım” yaptığını kabul etsin, tazminat ödesin. İyi de bunu CHP’nin İstanbul başkanı da söylüyor, İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu da.
AP’nin listesi uzun: “Yunanistan ve Kıbrıs Rumlarıyla tam dayanışma içindeyiz” dedikten sonra, Türkiye’ye “Kıbrıs Türk Devleti ısrarından vazgeç” diyorlar. Ne kadar tanıdık değil mi? Bir başka CHP’li de “Erdoğan Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta saldırgan dış politika izliyor” demiş, tam kadro KKTC’nin bağımsızlığını savunan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a karşı direnişe geçmişlerdi.
AP’ye göre Türkiye’nin Kafkasya, Suriye, Irak ve Libya politikaları yanlış. Üstelik TSK derhal Suriye ve Irak’ta PKK’ya karşı yaptığı harekâtları sonlandırmalı. Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olsaydı, hiç böyle serzenişlere ihtiyaç duymayacaklardı oysa. Ne de olsa tezkereye hayır demişliği var, değil mi?
Bir de Osman Kavala ile Selahattin Demirtaş’ı serbest bırak diye çağrıda bulunmuşlar. Ne tesadüf. Meral Hanım ile Kemal Bey duymasın. Rol çalıyorlar diye Avrupa’ya kızarlar yoksa...