Önceki hafta Libya’daydım. Libya’da Kaddafi’nin devrilmesinden sonra dış destekli Hafter, ülkede kendi insanlarıyla savaşıyor. Libya’nın petrol parası silah olmuş, merminin biri Tobruk’a, diğeri Bingazi’ye düşüyor, kardeş kardeşi vuruyor. Elin oğlu Libya’nın zenginliğini almış gidiyor, yetmiyor 17-20 yaşındaki Libya’lılara bağlanan bombalar, IŞİD adına yine gencecik çocukların canını alıyor.
Türkiye’ye döndük. Seçim listeleri ve milletvekilliği için yapılan kavgalara, atılan taklalara bakıyoruz. Birçok insan birbirini yerinden etmek için uğraşıyor. Bunları dinlerken haber Mısır’dan geldi; “idam.”
Mısır’da askeri cunta bütün zalimlerin yaptığını yapıyor ve bizi şaşırtmıyor. Kahire Ceza Mahkemesi, İhvan Mürşidi Muhammed Bedii ile 13 İhvan yöneticisinin idamına, aynı davadan yargılanan 37 kişinin müebbet hapsine hükmetti.
Mısır bunları yaşarken diğer taraftan bir başka haber Bangladeş’ten geldi. Bangladeş’te Cemaat-i İslami Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Kamaruzzaman, 1971’deki bağımsızlık savaşı sırasında savaş suçu işlediği gerekçesiyle idam edildi. Kamaruzzaman, Cumhurbaşkanı Abdul Hamid’den af dilemesi çağrılarını, “Yalnız Allah’tan af dilerim. Onun gibi münafık zihniyetli birinden af dilemem” diyerek reddetmişti.
Bangladeş’in acısı yüreğimizi kavururken, hiçbir şey yapamamanın utancıyla yaşarken, bir kara haber de Ağrı’dan geldi. Ağrı’da TSK ile PKK arasındaki çatışma bölgesine canlı kalkan olarak girdiği belirtilen DBP’nin eski Diyadin İlçe Eş Başkanı Cezmi Budak hayatını kaybetti. TSK’nın resmi açıklamasına göre, “…Silahlı çatışmada 5 teröristin öldürüldüğü, 1 teröristin yaralı olarak ele geçirildiği bilgisi alınmıştır.” denildi.
Irak’ta, Kenya’da, Suriye ve Filistin’de yaşananları yazmıyorum; ama kardeşin kardeşi vurduğu coğrafyaların İslam coğrafyaları olması, beni kahrediyor.
Bütün bu tablodan kurtulamayan, üst bir akıl sergileyemeyen İslam dünyasının kendi sorunlarının çözümü noktasında kendisine bırakılmadığını biliyoruz.
Türkiye’de mevcut devam eden Çözüm Süreci’ni ben hep bu büyük fotoğraf içerisinde okumaya çalıştım ve bunun için atılması gereken adımları da hep böyle gördüm. Bu nedenle sürecin başarıya ulaşmasının asla ve asla gündelik politikaya veya seçimlere alet edilmesinin affedilmez bir hata olduğunu söylemek gerekir. Mesele, PKK’nın sadece silah bırakması değil, aynı zamanda büyüme stratejisinin de tamamlanmasıdır.
PKK çizgisi, artık bu ülkede silahların siyaseti belirleyeceği dönemin kapandığını görmeli ve siyasette silahların etkisiyle yol alınamayacağını görmelidir. Bu nedenle silahlar üzerinden yapılacak provokasyona karşı en sert tepki bizzat HDP’den gelmelidir. Devlet içerisinde hala silahla siyaset dizaynı yapacaklarını zannedenler de bilmeli ki, o günler de geride kalmaya mecburdur. AK Parti meydana gelen her olayın, her silahın kim tarafından patlatıldığını iyi öğrenmelidir ki, kendisine bir tuzak kurulup kurulmadığını anlasın ve böylece doğru yol yürüyebilsin.