Erzincanlı Salih Baba, “Yangın Var” adlı şiirinde şöyle diyor:
Yetiş ey keştibânım büsbütün deryada yangın var,
Değil derya yalınız cümle hep sahrada yangın var.
Açıldı bağ-ı vahdet gülleri mest oldu bülbüller,
Zemîn ü âsumân dünyâ ve mâfîhâda yangın var.
Erişti nev-bahâr vakti figâna başladı bülbül,
Değil bülbül yalınız ol gül-i ranâda yangın var.
Her şehit haberinden sonra yüreğimiz yangın yerine dönüyor. Sadece yüreğimiz mi? Gözümüzde, özümüzde, gönlümüzde, içimizde, dışımızda hep yangın var.
Özümüz yanıyor, gözümüz ağlıyor. Yüreklerimiz yangın yeri; Fırat’ı, Dicle’yi, Seyhan’ı, Ceyhan’ı, Sakarya’yı bu yangına döndürseniz sönmez bu yangın.
Şehadetin, şehadet şerbetini içmenin her kula nasip olmadığını, şehitlerin seçilmiş insanlar olduğunu bilmenin ve buna iman etmenin huzuru da olmasa bu yükü kaldırmaz yüreklerimiz.
Ancak biliriz ki bir vatanın, bir devletin olması için uğrunda savaşı da, cihadı da, şehadeti de göze almalısınız. Hiçbir vatan yoktur ki uğrunda kan dökülmemiş, can verilmemiş, yârden ve serden geçilmemiş olsun.
Mithat Cemal Kuntay da şöyle demişti:
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.
Bir toprak parçasının vatan olması, yurt olarak kabul edilmesi ve kabul ettirilmesi kolay olmuyor. Uğrunda mücadele edilmeden, ölünmeden, şehadet şerbeti içilmeden elde edilmiş bir vatan toprağı yoktur.
Hele ki bizim üzerinde yaşadığımız topraklar, bu cennet vatanımız gibi dünyanın gözünün üzerinde olduğu, akbabalar gibi üşüşmek için tökezlemenizi bekleyen düşmanın bol olduğu bir coğrafyada yaşıyorsanız ne savaşınız biter ne şehidiniz…
Gönül ister ki hiç savaşmadan, hiç terör olmadan, hiç şehit vermeden huzur ve barış içinde yaşayalım şu cennet vatanımızda… Ancak gelin görün ki tarihten bugüne böyle bir dönem hiç mümkün olmamış, bundan sonra da maalesef ki olmayacak.
Abdülhak Molla, “Hazır ol cenge, eğer ister isen sulh-ü salâh…" demiş. Yani, barış istiyorsan savaşa hazır ol... Barış ve huzur içinde yaşamanın yegâne yolu, gerektiğinde savaşa hazır olmaktan geçiyor.
Tarih boyunca atalarımız da hep bu düstur üzere yaşamışlardır. Ülkelerimizin, devletlerimizin, milletimizin hatta insanlığın huzuru ve barışı için hep cenge hazır olarak yaşamışlardır. Biz güçlü olduğumuz zamanlarda dünya daha yaşanılır olmuş, biz ne zaman güçsüz düşsek dünya da kargaşa içine düşmüştür.
Biliyoruz ki yarasız olmaz, çilesiz olmaz, şehitsiz olmaz, kurbansız olmaz… İman ediyoruz ki şehitler ölmez, mümkün olsa tekrar tekrar dirilip yeniden şehit olmak isterler.
Üzülmemek elde değil, yüreğin yangın yerine dönmemesi mümkün değil ama bu kadar şehidi niçin verdiğimizi unutmadan, bu toprakları bize vatan kılan şehitlerimizin emanetine sahip çıkma şuuruyla yaşamalıyız.
Başta Bitlis’te şehadete yürüyen şehitlerimiz olmak üzere tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz; Rabbim, şehadetlerini kabul eylesin, bizleri de cennetinde şehitlerimize komşu eylesin.