Yunanistan’da tutuklanan bir gazetecinin mesajları

Abone Ol

Suriyeli mültecilerin Yunanistan’daki sığınma merkezlerinde maruz kaldığı insanlık suçları, harbin devam ettiği ülkelerindeki savaş suçlarından geri kalmıyor. Bu yazımda size Filistinli gazeteci Emel Faoor’un konu hakkındaki mesajlarını özetleyeceğim. Emel hanım, henüz gazetecilik eğitimine başlamadan, daha on dört yaşındayken Şam’daki Filistinli Yazarlar Birliği’ne üyeliği kabul edilen, savaş çıkınca Yermük kampında evleri başlarına yıkılan ve mucizevi bir şekilde enkazdan kurtulan, tehlikeli bir yolculuktan sonra Türkiye’ye sığınan, iki yıl burada kaldıktan sonra 19 Mart 2016 tarihinde Ege sahillerinden Yunanistan’a giden -anlaşma öncesi- son kaçak tekneyle Avrupa’ya geçen, daha kıyıya ayak bastığı andan itibaren mültecilerin yanında durarak onların yaşadıkları zorlukları dünyaya duyurmakla basın görevini sürdüren bir genç gazetecidir.

Kaldıkları Kos (İstanköy) adasından dünyaya neşrettiği birkaç raporu sebebiyle Yunan hükümeti Emel’i tutuklayarak daha uzak bir adaya, Leros’a sürmüştü. Orada mülteciliğin türlü acılarını yaşadı, acı bir insani tecrübeye bizzat şahitlik etti. Emel’in anlattığına göre mülteciler dayak, hakaret ve aşağılamanın her türüne maruz kalmaktadır. Mesela, geçtiğimiz Temmuz ayı ortasında mültecilere yönelik tutuklamalar ve ağır baskılarla hareketlerinin kısıtlanması üzerine bir grup kadın Yunan polisiyle görüşüp mülteci hizmetlerinin savsaklanmadan yürütülmesini talep etmişti. Ama ne yazık ki polisler bu kadınlara düşmanca davranarak onları darp etmişti. Olayın gerçekleştiği salonu unutamadığını söyleyen Emel, kadınların nasıl yere düştüğünü ve çocukların nasıl feryatlara boğulduğunu anlatıyor. Diyor ki; bu manzarayı gördükten sonra, kendi kendime “Gerçekten biz bir Avrupa ülkesinde miyiz? Burada olup biteni izleyen uluslararası kuruluşlar var mı acaba?” diye sormaya başladım. Yunanistan’da mültecilere ilişkin işlemler ziyadesiyle ağır yürüyor. Yunan polis teşkilatında rüşvet almış başını yürümüş. Mültecilere yönelik ırk ayrımcılığı had safhada. Mülteciler için ağza alınmayacak çirkin sıfatlar kullanılıyor!

Emel’in yakındığı bir başka alan ise sağlık sorunları. Mülteciler sağlık alanında öldürücü zorluklar yaşıyor. Mültecilere hizmet veren uzman doktor hiç yok. Hastaların tamamına tuz çözeltisi vermekle yetiniyorlar. Tehlikeli hastalıklar, kalp hastalıkları vb. ağır vakalarda tam bir lakaytlık hüküm sürüyor. Böyle bir ortamda en fazla zararlı çıkan tabii ki çocuklar oluyor. Çünkü aşılarını bile yaptıramıyorlar! Edinebildikleri süt son derece yetersiz. Verilen süt daha uzun süre yetsin diye çocuklarına yudum yudum veriyor anneleri. Mültecilere verilen yemek hem az hem de kalitesiz. Bünyenin ihtiyaç duyduğu temel gıdalar son derece yetersiz. Mesela, et hiç verilmiyor. En basit tıbbi yardımı alabilmek için bile bıktırıcı bir prosedür isteniyor. Hastaneye gidebilmekse çok daha zor. Zira polis onayı, ‘kartiye’ dedikleri mültecilik belgesi, sosyal sigorta belgesi, sağlık sigortası belgesi… isteniyor. Tüm bu karmaşık süreç anlamsız yere uzayıp gidiyor.

Yunan hükümeti, beş ay tutuklu kaldıktan sonra hastalanan gazeteci Emel Faoor ile kızının -hastalığının ağırlaşması üzerine- Atina’ya gitmelerine izin verdi. Filistin Büyükelçiliği’nin de olaya müdahil olmasına rağmen hastaneler Emel’i tedavi etmeyi reddetti.

Bu gelişme üzerine Emel Faoor 6 Eylül günü Yunanistan’ı terk etti. Çetin yolları aşıp yeni bir Avrupa ülkesine ulaşabilmek için yine bir maceraya atıldı. Diyor ki; hastayım ve çok bitkinim. Ama, Yunanistan’da mültecilerin maruz bırakıldığı zorlukları dünyaya duyurmaya devam edeceğim!

Emel bu… Benim küçük kızım. Yirmi altı yaşında mücadeleci bir gazeteci. Onu, başımıza yıkılan evimizin enkazından çıkaralı henüz iki yıl oldu. Bu gün mültecilerin sorunlarını tüm dünyaya duyurmak ve onların mesajlarını ilgili yerlere iletmek için didiniyor. Bana anlattıkları size aktardıklarımdan ibaret değil elbette… Lütfen mesajlarını ilgili yerlere ulaştırma hususunda Emel’e yardımcı olun. Lütfen yapın bunu…

Çeviri: Fethi Güngör