16 Nisan’da halkın onayına sunulacak sistem değişikliği için son viraj, son yokuş aşılmak üzere. Son 3 güne girildi ve milletin tercihine “Eyvallah” diyenler de milleti “denize dökme” yemini edenler de meydanlarda. Daha doğrusu milletin tercihine “Eyvallah” diyenler meydanlarda; milleti “denize dökme” yemini edenler salonlarda!
Taraflar, argümanlarını anlatadursun, biz mevcut sistemi ve yeni sistemi Anadolu insanı açısından irdeleyeceğiz, son bir değerlendirmesini yapacağız.
Bir kere şunu net olarak ortaya koyalım. Hiçbir sistem, mevcut sistemin bize yaşattığından daha berbatını yaşatamaz. Zira bu sistem ve oluşturduğu şartlar, bizim açımızdan yaşanılacak her türlü rezilliği yaşattı.
-Bu ülkeyi ilaç, hastane, gıda, borç para vs. kuyruklarından kurtaran adam; batma noktasından alıp ülkenin borçlarını ödeyen, IMF’nin kıçına tekme koyan adam; el pençe divan pozisyonunda olan ülkeye itibar kazandırıp uluslararası alanda söz ve eylem sahibi yaptıran adam; ülkede yapılması hayal dahilinde olmayan yatırım ve icraatları gerçekleştirip millete kıymet atfeden adam; millete seslenerek, “biz size efendi değil, hizmetkâr olmaya geldik” diyen adam BU ÜLKENİN, MİLLETİN ALEYHİNE BİR SİSTEM TESİS ETMEZ.
-Despot sitemin esaret altına aldığı Kürtçeyi bu esaretten kurtaran adam; geçmişteki baskıcı devlet politika, eylem ve katliamlarından dolayı devlet adına milletinden özür dileyen adam; devrim niteliğinde adımlar atan, devlet televizyon kanalında Kürtçe (TRT Kurdî) kanal açıp tabuları yıkan adam; Kürtlerin, özü gibi hareket etmesinin yolunu açıp asimilasyon politikalarına son veren adam; Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlere ilk defa sıcak bir el uzatan, kardeş hukukunu tesis etmek için girişimde bulunan adam, BU ÜLKENİN, KÜRTLERİN ALEYHİNE BİR SİSTEM TESİS ETMEZ.
Hasıl-ı kelam:
“Hayır” demek, kille çamaşır yıkamak; “Evet” demek, çamaşır makinesi.
“Hayır” demek, gazyağı lambası; “Evet” demek, elektrik ışığı.
“Hayır” demek, tırpan; “Evet” demek, biçer-döver.
“Hayır” demek, kelime başına ceza kesilen Kürtçe; “Evet” demek, TRT Kurdî, okullarda Kürtçe.
“Hayır” demek, koğuş gibi hastaneler; “Evet” demek, otel lüksünde hastaneler.
“Hayır” demek, yamalı, çukur yollar; “Evet” demek, duble asfalt yollar.
“Hayır” demek, Ecevit’in, Clinton karşısında el-pençe durma pozisyonu; “Evet” demek, “Dünya 5’ten büyüktür.”
“Hayır” demek, Dersim katliamı, Zilan katliamı, Milli Şef diktası, takriri sükûn, şark ıslah fermanı; “Evet” demek, Üniversitelerde Kürtçe bölümler, İstanbul’la Diyarbekir’in kardeşliği, huzur ve refaha açılan kapı.
“Hayır” demek, kirli dere suyu, tanker suyu; “Evet” demek, köylerde bile her evin önüne tertemiz bir musluk.
“Hayır” demek, karne, ilaçsızlık, sabah ezanı hastane kuyruğu; “Evet” demek, seçmeli doktor, hekim, istediğin eczaneden ilaç.
“Hayır” demek, vesayet, darbe, Batı(l) kuklası; “Evet” demek, halk iradesi, yerlilik, milli irade.
“Hayır” demek, kriz, bunalım; “Evet” demek, istikrar, güven.
“Hayır” demek,12 Eylül, 28 Şubat; “Evet” demek, 15 Temmuz…
Referanduma birkaç gün kalmışken şunu da tekrar anımsatmak isterim. Önceki yazımlarda da belirtmiş, ikili parti sistemine doğru gittiğimizi yazmıştım. Referandumdan sonra her şey netleşecek. Saflar ve pozisyonlar üzerindeki fluluk kalkacak, birçok koltuk silkelenecek. Bunların başında da CHP Genel Başkanlığı koltuğunun (“Kontrollü kaset”in getirdiği koltuğun kontrolü elden gidecek) olacağını düşünüyorum. İlker Başbuğ’un, CHP’nin geleceğinde ve/veya 2019 Cumhur-Başkanlık seçimlerinde mühim bir rol alacağı kanaatindeyim. Bir de 2014 yerel seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı yaparak siyaseten pasifize etmek istediği “Çare Sarıgül” var, sessiz sedasız duruyor!
16 Nisan’da buyurun sandıklara ve sahte “demokrasi” naraları atanlar görsün, hakiki istiklal ve hürriyet sayhalarını; prangalarını yırt Anadolu’m, haydi Bismillah…