Bir hüzün çöktü yüreğimize bugün,
Yine gidiyorsun ey Ramazan!
Bilebildik mi acep “Kadr”ini senin,
Yine gidiyorsun ey Ramazan!
Alışmıştık sana bir ay boyunca,
Bırakıp gidiyorsun ey Ramazan!
Dolu doluydu günlerin senin,
Bir ömre bedeldi adeta her günün.
Hele, o ki ey Ramazan!
Hesabı yapılamazdı onun…
Bilenler bilirdi “Kadr”ini,
Ne güzel ağırlardı seni…
***
Ufuklar kadar geniş çehrenle yürüdün…
Ardından bakakaldık şimdi biz…
Bilmiyoruz yine gelir misin “ biz varken”…
Yoksa biz olmaz mıyız sen geldiğinde?
Hani hüzünlü analar gibi…
Erini uğurlayan gelinler gibi…
Kara toprağa verip de ağlayan yakınlar gibi,
Hüzün bıraktın bize ey Ramazan…
***
Hatimlerle namazlar,
Yükselen salâ ve ezanlar,
Onca okunan Kur’an’lar,
İftarlar ve sahurlar..
Daha neler neler…
Hep senden hatıra kaldı birer birer…
Hele iftara yakın haller,
Mutfaklardan gelen kokular,
Ezanı bekleyen çocuklar,
Unutulmaz asla o anlar…
***
Sendin ey Ramazan,
Bizimle beraber yaşayan…
Gülleri avuçlayan,
Bülbülleri konuşturan…
Âh Ramazan âhh!
Yine mi gidiyorsun,
Yine öyle mi?
***
Dudaklarımızda tatlı bir terennümün,
Gözlerimizde tükenmeyen damlaların,
Yüreklerimizde hasretinle uğurluyoruz seni,
Ey Ramazan!
Yine bekleyecek fakirlerin,
Yine coşkuyla dolacak zenginlerin,
Elden ele uçacak “fıtır”ların,
Yine gülecek o muhtaçların…
Ama o gün, bulunmayacak bazıların…
***
“Kadir”dir bugün Kadrini bilenlere,
Vefadır bugün seni bilenlere,
Muhabbettir bugün “i’tikaf” edenlere,
Âh Ramazan âh, ferah verirsin yüreklere…
***
Ey Ramazan!
Yine de bir tebessüm bırak ardında,
Ne olur çok baktırma,
Bir an evvel gel,
Gözlerimizi aratma!