Bu defa yüreğimizi yakan, bizi üzüntülere duçar eden haber Şırnak’tan geldi.
Tam 13 yiğit, dile kolay 13 kahraman şehadet şerbetini içti.
Sayılar, rakamlar ne kadar soğuk, ne kadar itici geliyor böyle bir haberi okurken ve verirken…
13 yiğit, 13 şehit; tüm Türkiye şahit!..
Sosyal medyada şu mesajla karşılaştım: 13 şehit, 80 milyon yaralı!..
Durumu çok güzel ifade etmiş gerçekten…
O kahramanlar, yiğitler şehit oldu; inşallah Peygamber Efendimiz’e (sav) komşu olacaklar.
Onların bir kaybı yok, onlar asıl şimdi kazandı; kaybeden biziz, üzülen biziz, kahrolan biziz!.. Yiğitlerimizi kaybettik, eşimizi kaybettik, oğlumuzu kaybettik, kızımızı kaybettik, babamızı kaybettik!.. Tesellimiz, inancımız; tesellimiz Allah’ın ayeti, Rabbimizin sözü:
“Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Bilakis onlar diridirler, fakat siz hissedemezsiniz.” (Bakara 154)
Biz de inanıyoruz ki bu güzel insanlar, bu vatan, millet için Allah yolunda güzel bir sonla Hakk’a yürümüşler, şehit olmuşlardır; Rabbim, şehadetlerini kabul eylesin!..
Buraya kadar tamam da bir de madalyonun diğer tarafı var. Nedense böyle kazalardan sonra içimizde büyük bir şüphe alevleniyor, bunların kaza olduğuna inandıramıyoruz kendimizi.
Eşref Bitlis, Muhsin Yazıcıoğlu da kazaya(!) kurban gitmişti; onların da kaza olduğuna inan/a/mıyoruz hâlâ!..
Bu olayın da bir kaza olduğu konusunda sol yanımız mutmain değil nedense!.. İçimizde zalim bir şüphe var yine.
Ne diyordu şair:
“İçimdeki şu zalim şüpheyi kaldır, ya sen gel ya beni oraya aldır.”
İçimizdeki şu zalim şüpheyi kaldıracak açıklamalara, ya da bu şüpheye sebep olan mihrakların yer ile yeksan edildiği günleri görmeye ihtiyacımız var.
Son günlerde Manisa’da da askerlerimizin çeşitli rahatsızlıklarla toplu şekilde hastaneye kaldırılması, arkasından Şırnak’taki bu kaza olayı üst üste gelince olayları pek normal karşılayamıyoruz.
15 Temmuz gibi büyük bir travmayı atlatmış bir millet olarak artık içimizdeki hainlere karşı daha öfkeli ve onların ihanette sınır tanımayacağını bildiğimiz için de sürekli teyakkuz hâlindeyiz.
Artık bu hainlere karşı daha ciddi, daha sonuç alıcı tedbirler alındığını ve PKK’sı, FETÖ’sü bilumum terör örgütü üyelerinin ibretlik cezalar aldıklarını ve ibretlik akıbetlere duçar olduklarını görmek istiyoruz.
Bir yiğit şehit olmuşsa, yüzlerce kalleş leş olmalı… Ki içimiz soğusun, yüreğimizin yangını sönsün!..
FETÖ üyelerinin mahkemelerdeki lakayt tavırlarına, milletle dalga geçen hâl ve tavırlarına, aklımızla dalga geçen savunmalarına birileri dur demeli!..
Birileri bu kalleş, hain ve lainlerin arsızca hâlâ meydanda at koşturmalarına son vermeli ve yüreğimizin yangınını söndürmeli…
Yoksa biz şehit verdikçe, o hainler ortalıkta böyle cirit attıkça millet olarak sakin olmamız mümkün değil.
Dağda yuvalanan ve bağımızda dolanan kalleşlerin leşlerinden başka hiçbir şey bizi tatmin etmeyecek.
Allah devletimize zeval vermesin, milletimize sabır versin, Mehmetçiğimize güç kuvvet versin!..