Yeşiller, unutulan dostlarımız!

Abone Ol

Konuşmak gerek!

Dünleri, bugünleri ve beklediğimiz yarınları. Belki kavuşacağız, belki buluşacağız.

Yarınlarla sağlıklı buluşmak için sizlerle yeşil dostlarımızı konuşacağız. Birer birer unutulmuş eski dostlarımızı.

Bundan bir asır önce, şehirleşmenin yüzde 25’lerde olduğu dönemde kendi bağ ve bahçelerinde daha çok yeşillik tüketirlerdi.

Bugün ise şehirleşmenin hızlı artması, beraberinde hızlı tüketimi getirdi.

Var olan enerji ihtiyacımızın neredeyse yarısı ekmekten karşılanırken, diğer yarısını ise diğer gıdalara ayrılmış durumdadır.

Bunun değişmesi gerek dostlar!

Yeşillere, artık dost gözüyle bakmıyoruz. Bu durum beslenmeye bağlı problemlerin ortaya çıkmasında etkili oluyor.

Ayrıca yanlış hazırlanan, pişirme ve saklama yöntemlerinin uygulanması da azıcık fayda gördüğümüz durumu ortadan kaldırıyor.

Yeşil tüketimimizdeki istatistikler de bunu gösteriyor.

Türkiye’de yapılan çalışmalar günde iki porsiyon sebze ve meyve tüketimi olduğunu gösterirken, DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) bunun beş olması gerektiği noktasında tavsiyelerde bulunuyor.

Bu istatistikler tüm faydalı gıdaların tüketiminde olduğu gibi bu konuda da yetersiz olduğumuzu gösteriyor.

Günlük hayatın haldır huldur koşuşturması içerisinde önümüze ne gelirse, sağlıklı mı sağlıksız mı diye sorgulamak aklımıza bile gelmeden ayaküstü yiyoruz.

Çoğu zaman ne yediğimizi bile hatırlamaz haldeyiz.

Dondurulmuş hazır ve hızlı (fastfood) yemekleri marifet bilmeye başladık. Zemheri ayında gül ister olduk.

Üreticiler de bu talep karşısında çeşitlerini attırdıkça arttırıyor haliyle. Türkiye’mizin bu kadar verimli ve bereketli toprakları varken hazır gıdalara bu kadar talep olması sebze meyvelerde kimyasallar ve hormonların kullanılmasına, genetikleriyle oynanmasına neden oluyor.

Dünyayı paketlere sarıp derin dondurucuya koydular.

Bu gidiş hangi vakte kadar gider bilmem?

Dünyayı düzeltmeye ne gücümüz ne de yetkimiz kafi gelir, ama kendimize söz geçirebiliriz.

Kapımızın önünden başlayabiliriz mesela. Gelin elimizdeki hazır ve hızlı yemekleri, onları icat eden para babalarına gönderip kendi topraklarımızdaki, mevsiminde ne yetişiyorsa ona kanaat ederek, evimizin önünde yetiştiremesek de en azından mümkün olduğunca taze olmasına özen göstererek o hiç eskimeyen yeşil dostlarımıza geri dönelim.

Dost tabirini gerçekten hak ediyorlar bence, çünkü vücudumuza sağladıkları sayısız faydalar yanında, zararları yok denecek kadar az. Bu dostlarımız kimlerdi?

Hadi hatırlayalım:

Dereotu, roka, tere, marul, soğan, kereviz ve sapları, ıspanak, karalahana, semizotu, pazı, brokoli, enginar, hindiba, maydanoz, fasülye, pırasa, bezelye… Bunlar benim aklıma gelen yeşiller. Daha beyazlar, kırmızılar, morlar, turuncular, hatta adını bilmediğimiz yöresel yeşillerimiz var.

“Akşama ne pişirsem acaba” diyenlerin kulakları çınlasın, bu kadar seçenekler varken…

Yeşilleri bol bol tüketelim. Allah onları çok bol yaratmış çünkü ve içlerine pek çok şifa paketleri koymuş.

İlaçların pek çoğunun hammaddesi de yeşillerden sağlanıyor.

Yeşillerle hayatınıza bahar gelsin!

Sağlıklı ve bol yeşilli günler…