İbrahim Frantz Fanon 6 Aralık 1961 yılında vefat ettiğinde henüz 36 yaşındaydı. Çağdaşı Malcolm X, Steve Biko, Martin Luther King, Muhammed Ali gibi İbrahim Fanon’un bilinç yolculuğu da karanlıktan aydınlığa geçişin hareketli ve dramatik bir hikâyesidir. 1925 yılında bir Fransız sömürgesi olan Martinik’te siyahi bir ailenin sekiz çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Bu küçük ada ülkesi Fransa’dan yaklaşık 9000 km uzaklıkta Güney Amerika kıtasının hemen kuzeyinde yer almakta olup halen Fransa’ya bağlıdır. Fanon’un ataları yüz yıllar önce sömürgeci batılılar tarafından Afrika’dan buraya getirilen kölelerdir.
Ülkemizde Fanon ismi fazla bilinmez. Sadece meraklıları tarafından okunan “Siyah Deri-Beyaz Maske” ile “Yeryüzünün Lanetlileri” isimli kitapları güncelliğini korumaktadır. Fanon deyim yerindeyse sömürge karşıtı mücadelenin kaynak metinlerine imza atan sıra dışı bir isimdir. Sıra dışı olmasının temel sebebi sömürgeciliğe dönük sağlam metinler kaleme almasının yanı sıra işin pratiğine imza atarak cepheye inmiş olmasıdır. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında hızlanan “Üçüncü Dünya” ülkelerinin bağımsızlık mücadelelerinde Fanon’un yazdığı eserlerin ve fiili çalışmalarının önemli bir yeri vardır. Bu çerçevede sömürge ülkesi olan pek çok Afrika ülkesini Cezayir elçisi olarak ziyaret ederek batı karşıtı cepheyi birleştirmeye gayret göstermiştir. FLN’nin(Cezayir Kurtuluş Örgütü) yayın organı El-Mücahid’i yayına hazırlaması da bu listeye dâhil edilebilir.
Fanon, bu bilinç düzeyine büyük bedeller ödeyerek ulaşmıştır. Henüz 18 yaşındayken Alman işgalindeki Fransa’yı kurtarmak üzere Özgür Fransız Güçlerine katılan, cephede yaralanan ve Croix de Guerre Madalyası alan Fanon’un ilk hayal kırıklıkları da bu yıllarda olmuştur. Özgür olması için cepheye gittiği ve kendi ülkesi saydığı Fransa’da sırf derisinin renginden dolayı ikinci sınıf insan muamelesiyle karşılaşmıştır. Bu durum ABD adına olimpiyatlara katılıp altın madalya almasına rağmen kendi mahallesindeki bir lokantada “zenci” olduğu için yemek yedirilmeyen Muhammed Ali’nin yaşadıklarına benzetilebilir.
Fanon savaştan sonra yeniden Fransa’ya dönerek drama ve felsefe çalışacağı, kimi zaman Meɾleau-Ponty'nin derslerine katılacağı Lyon'da eğitim gördü. 1951'de psikiyatride yeterlilik derecesi aldıktan sonra Tosquelles gözetiminde psikiyatri stajı yaptı. Aynı dönemde doktora tezi olarak yazdığı “Siyah Deri, Beyaz Maskeler” üniversite tarafından geri çevrildi. Bu durum Fanon’u ikinci kez hayal kırıklığına uğratmıştır. Stajdan sonra Fanon Cezayir’e psikiyatr olarak görevlendirildi. 1956'da istifa edene dek kaldığı Cezayir’deki Blida-Joinville Psikiyatrik Hastanesi'nde başhekim olarak çalıştı.
Frantz Fanon’un İbrahim Fanon’a dönüşmesi Cezayir yıllarına rastlar. Fransa’nın bir sömürgesi olan Cezayir’de 1953 yılında başlayan bağımsızlık savaşı ve bu savaş sırasında Fanon’un tedavi etmeye çalıştığı işkence görmüş Müslümanlar ile işkenceci Fransız askerlerine dair gözlemleri Fanon’un dünyasını alt üst etmiştir. Bu durum aynı yıllarda Cezayir’de çalışma kampında tutulan Roger Garaudy’nin yaşadıklarıyla örtüşür.
Fransız işgal güçleri 1953-1959 arasında yaklaşık 1 Milyon Cezayirliyi katletmiştir. Bu katliamların doğrudan gözlemcisi olan Fanon yaşananlara duyarsız kalmayarak FLN(Cezayir Kurtuluş Örgütü) saflarına katılmış, başta Cezayir olmak üzere diğer Afrika ülkelerinin bağımsızlığı için mücadele etmiştir. Yabancılaşma ve oryantalizm gerçeğini Edward Said’den çok önce dile getiren ilk isim Fanon’dur. Avrupa’nın sömürge tarihini ele alarak tam bağımsızlığın ancak silahlı mücadeleyle gerçekleşeceği tezini kaleme alan Fanon bundan da öte sömürge halklarının zihinlerindeki işgali sonlandırmanın önemine dikkat çekmiştir. Kâğıt üzerinde bağımsızlık kazanmanın sömürge halklarını aldatmaması gerektiğini, batının yerel işbirlikçiler kanalıyla sömürge düzenlerini devam ettirmek isteyeceklerini öngörmüştür. Kendisi göremese de maalesef bu ön görüsü gerçekleşmiştir.
İbrahim Fanon 36 yaşında Tunus’ta kan kanserinden vefat etmiş, cenazesi Cezayirli Mücahitler tarafından gizli bir operasyonla o sıralar halen Fransız işgalinde olan başkent Cezayir’deki Ayn Kerma Şehitliğine gömülmüştür. Geride gün geçtikçe daha fazla okunan iki önemli eser bırakmıştır.
Ruhu şad, mekânı cennet olsun.