7 Ağustos’ta İstanbul Yenikapı’da toplanan, bulundukları illerin meydanından bu coşkuya ortak olan, televizyonları başında bu tarihi ana şahitlik yapıp gözyaşı döken, dua eden milyonlar acaba ne demek istiyorlardı?
Acaba onların amacı birilerinin dediği gibi Cumhurbaşkanlarına destek miydi?
Kendi parti liderlerini alkışlayıp yalnız değilsiniz mi demek istemişlerdi?
Ya Cumhurbaşkanımızın derdi?
Acaba egosunu tatmin edip, ‘Bakın benim arkamda milyonlar var’ demek mi istiyordu?
Şimdi Yenikapı mitingini üzerinden bir ay geçmiş, sen hala bu kadar sıcak gündem varken Yenikapı’yı yazıyorsun diyenler olabilir.
Bizim derdimiz miting üzerine yapılan yorumlar değil tabi ki.
Yenikapı’yı kendine yontanlara, buradan kendilerine rol bulmaya, pay sahibi olmaya çalışanlaradır sözümüz. Yenikapı ruhunu anlamayanlara ya da anlamak istemeyenleredir sözümüz.
Bir defa şu bilinsin ki Yenikapı’yla oluşan birlik, birleşen gönüllerin talebi öncelikle ülkemizin bağımsızlığıdır, vatanımızın bütünlüğüdür. Dinimizin, bayrağımızın, değerlerimizin sahiplenilmesi, son kale Türkiye’ye göz diken harici ve dâhili düşmanlarına korku vermek, milletimize moral ve coşku vermektir.
Bu millet 15 Temmuz gecesinden bu yana meydanlarda, sonrasında da işinde, evinde, çarşısında hala teyakkuz halde her ana ülkesine bir şey olabilecekmiş gibi tetiktedir.
Daha birkaç gün önce Konya’da yaşanan olağan elektrik kesintisini bile, “acaba yine mi darbe girişimi…” diye sokaklara dökülen duyarlı kahraman bir milletimiz var.
Parti ayrımı yapmamamız gerektiği bize 15 Temmuz’dan kalan bir derstir.
Fakat içimizde 15 Temmuz gecesi cebinde iki bayrak taşıyan çok hain bulunmaktadır.
Hala içimizde FETÖ’nün boşluğunu doldurmak için Yenikapı’dan nemalanmak isteyen, daha düne kadar Cumhurbaşkanımıza diktatör diyen, Menderes’in sonunu adres gösteren, darbe başarılı olsaydı, işte diktatörünüzün sonu deyip darbecilere alkış tutacak olan işbirlikçiler vardır.
Yerel ve genel seçimlerde FETÖ’cü teröristlerin kanallarında Tayyip Erdoğan’a hakaret eden ancak darbe başarılı olmayınca sözüm ona hidayete ermiş nice Yenikapıcılar bulunmaktadır.
Yine sırf AK Parti iktidardan gitsin diye PKK’nın uzantısı HDP’ye oy veren, şehitlerimizin cenazelerinden, kanlarından beslenen vampirlerin varlığı da unutulmamalıdır.
Gezi olaylarıyla oluşturulmaya çalışılan darbe zeminine bilerek ve isteyerek, “Tayyip gitsin, ülke batarsa batsın” diye destek olanların 15 Temmuz’dan sonra Tayyip Erdoğan’ı yine indiremediklerini anladıklarında Yenikapı Ruhu arkasına gizlendikleri bir gerçektir.
Deniz Baykal’sız CHP’den sonra Devlet Bahçeli’siz MHP için Meral Akşener’i parlatıp, AK Parti için de MHP’nin iç işlerine müdahale ediyor diye yaygara koparıp, 15 Temmuz darbesi sonrası foyaları ortaya çıkınca çark edip Yenikapı Ruhu diyenleri bilmeyeniniz yoktur sanırım.
Kim ne hesap yaparsa yapsın ve kim ne derse desin, millet 15 Temmuz’da sokağa çıkmış, canını feda etmekten kaçınmamış, tanklara, tüfeklere kafa atmıştır. Son yurduna, son bayrağına, son dinine, son vatanına sahip çıkmıştır. Necip Fazıl üstadımızın dediği gibi “sonunda ne rütbe ne de mal” olan bir hamallığa talip olmuştur.
Bu yüzden kimse bize, bu millete Yenikapı Ruhu, Yenikapı’da toplanan milyonlar, Yenikapı’da şu kadar AK Partili, MHP’li, CHP’li, Saadet’li vardı deyip keyif bağışlamasın. Üstünlük sağlamaya çalışmasın.
Orada kayıtsız, şartsız, makamsız, rütbesiz, sınıfsız bir milletin ruhu vardı.
Tek dertleri vatandı, bayraktı, İslam’dı.
Bunun dışındaki yorumlar, arayışlar, rol ve pay kapma hevesleri beyhudedir.