Suriye için dertleniyoruz, Suriyeliler için dertleniyoruz… Siyasi hesapların, ajandaların, politik hırsların arasında kalıp ezilen çocuklara üzülüyoruz. Bütün iyi insanlar, bu savaşın bitmesini istiyor. Savaştan geçinenler hariç… Savaştan geçinmek deyince herkesin ilk aklına gelen petrol ve silah piyasaları; elbette doğru ama onlardan daha az para kazanıp en az onlar kadar barbar, vahşi, merhametsiz çıkarcılar da var. Mesela Suriye’de savaş olmasa bir kelime yazamayacak Twitter trolleri; hepsi değil elbette ama sırf Suriye savaşı için kurulmuş yardım dernekleri, insan kaçakçıları, sözüm ona mücahitlere yol gösteren mafya aracıları ve PKK’nın Suriye kolu, Suriye savaşında ölen çocuklardan geçinenlerden bazıları… Hazreti Ali (ra) Kerremallahü Veche ile Hazreti Fatıma Annemiz’in kızı Seyyide Zeynep Türbesi’ni koruma bahanesiyle Suriye’ye gelip, geldiği günden beri Müslüman katliamı yapan İran çeteleri, Suriye savaşında akan çocuk kanıyla beslenenlerin başında geliyor. İran dış politikası, Filistinliler’in ve Suriyeliler’in kanına ekmek banarak ayakta kalıyor. Bunlar elbette savaşın bitmesini istemeyeceklerdir.
Olsun biz isteyelim ve olması için çalışalım. Biz iyi niyetle yola çıkalım, gayret edelim, hiç değilse “Söz tohumdur” kabilinden iyi sözler edip Allah’tan netice bekleyelim. Mesela bir vakıf kurulmalı. Bu vakıf Ankara’da kurulmalı. Ankara’da kurulan bu vakfı Suriyeliler kurmalı. Geçici hükümetten ya da meclislerden söz etmiyorum; bir kurucu vakıftan söz ediyorum. Bir vakıfla barış mı gelir?.. Gelmez belki ama gelmesi için yürünecek o uzun yolda mübarek adımlardan biri olabilir. Bu vakfın adı Yeniden Suriye Vakfı olsun mesela. Örnek olsun diye söyledim, başka bir şey olsun; içinde Suriye olsun, umut olsun ne olursa olsun…
Yeniden Suriye Vakfı; İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Göç İdaresi, AFAD ve Kızılay’ın manevi himayesinde olsun. Kuruluşunda pay sahibi olsunlar. Belgelere böyle kaydedilsin, tarihe böyle geçsinler…
Bu vakıf ilk iş olarak, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerinin haritalarını açsınlar önlerine. Sonra; Afrin, El Bab, Raju, Cerablus, Azez, Çobanbey, Mare, Cinderes, Şey Hadit, Bül Bül, Şeran, Şeyh Huruz bölgelerine odaklansınlar. Çünkü buralar artık yeniden Suriye kurulabilecek yerler. Buralar bir Halep, bir Şam değiller ama tarihi sorumluluğu üstenebilecek yerlerdir. Her yerden raporlar ve güncel bilgiler toplanırsa oralarda hayatın yeniden kurulabileceği görülecektir…
Sonra bu şehirlerden gelip Türkiye’ye ve dünyanın başka yerlerine dağılmış Suriyeler’le irtibata geçsinler. Herkesi kendi şehirlerine sahip çıkmaya, ayağa kaldırmaya, yapılandırmaya davet etsinler. Türkiye’nin vereceği destekleri izah etsinler. PKK’nın ve DEAŞ’ın ABD’den aldıkları emirle yaktıkları tapu ve nüfus dairelerini, yok etmeye çalıştıkları Suriye’yi yeniden ayağa kaldırsınlar. Barış gelince yeniden kurulan şehirler, okullar, hastaneler, evler gösterilsin dünyaya… Düğünler, bebekler, çarşı, pazarlar olsun o filmlerde…
Yeniden Suriye Vakfı, Suriye’yi yeniden kurmak için yürümeye başlasın. Tek tek her Suriyeli’nin yanına gidip şehirlere davet etsin. Bu daveti polis yapmayacak ama, Göç İdaresi, AFAD yetkilisi, Kızılay gönüllüsü yapmayacak; Suriyeliler Suriyeliler’e yapacak… Yüz binlerce insan söz konusu. Bu bir adım olur, uluslararası kamuoyunu barışa zorlayacak bir adım olur, dalga dalga yayılacak büyük etkileri bulunacak bir adım olur… Türkiye halkı bu adıma da destek olur, parasıyla, duasıyla destek olur…
Lahey ve Cenevre çevreleri de hesaba katılarak düzenlenecek bir Vakıf Sözleşmesi hazırlanmalı. Bu kör edici toz bulutu, bu sağır edici gürültü bittiğinde tarih yazan iyi insanların elinde bir Yeniden Suriye Vakfı kalmış olur.
Ankara’nın kurduğu yeni Suriye olur oralar…