Miladi takvimle 2021 yılına girdik. Bir yılın sonu, yeni bir başlangıç, yeni umutlar…
2020 yılında bütün dünya daha önce eşi benzeri görülmemiş bir süreci tecrübe etti. Belki de şahitlik ettiğimiz bu dönem yeni bir miladı da işaret ediyor olabilir. Sadece kendi sağlığımızı değil çevremizdekilerin sağlığını düşünerek tedbirler alıyor. Bu yeni normal denilen sürecin şoku ile anlamaya, alışmaya çalışıyoruz.
Bu günümüze şükürler olsun.
İnsanlık âlemi ve ülke olarak daha önce benzerini yaşamadıklarımızı iliklerimize kadar hissediyoruz… Sosyal ve ekonomik sınıfların ortadan kalktığı, zengin ve fakirin eşitlendiği bir dönemi yaşıyoruz.
Şükretmek. Evet, ama daha kötüsü de olabilirdi anlayışıyla, musallat olan belaya karşı çaresizce kabullenerek değil, bugün sahip olduklarımızı nimet bilerek; iradeyi, mücadele gücünü verene, aklı, ilmi ve imkânlarını yaratan Rabbimize şükretmek.
Yaşadıklarımız çok canlar yaktı, belki de daha çok canların yanacağı bir dönem önümüzde olabilir. Hiçbirimiz bundan münezzeh değiliz. Elimizden geldiğince alınması gereken tedbirleri almaya gayret ediyor, sabrediyor ve dua ediyoruz.
Geçen yılın öğrettikleri
Dualarımızla birlikte bu sürecin bize öğrettiklerini tefekkür ediyoruz. Bu senenin en önemli konusu bütün dünya ile birlikte ülke ve millet olarak bize de ağır bedeller ödeten korona virüs belasıydı.
Sağlığın ve sağlığımızın kıymetini ilmel yakîn, aynel yakîn ve hakkel yakîn hissettik. Karantinada bozulan rutinlerimiz, hassaslaşan psikolojimiz. Zamanla yarışan gelecek planlarımızda en çok yer/değer vermemiz gerekenleri ihmal ettiğimizi anladık. Önceliklerimiz değişti.
Gelecek kaygısı ile hırslarımızın peşinden koşarken “an” ı kaçırdığımızı fark ettik. Birbirimize sarılabiliyorken sarılabilmenin ne kadar büyük bir nimet olduğunu. Esen rüzgârı, yağmur da yürüyerek ıslanmayı. Uçsuz bucaksız denize ve üstümüzdeki gökyüzüne bakmayı.
İnsan elini biraz doğadan çekince denizlerin, havanın nasıl hızla kendini temizlediğine şahit olduk. Belki de ilk kez bu kadar net bir şekilde insanın sahip olduklarına karşı ne kadar acımasız davranabildiği gerçeği ile yüzleştik. Tıpkı kendini yenileyen doğa gibi biz de kendimizi yenileyebilmeliyiz.
Meseleye biraz da bu yönüyle bakalım. İçimize yolculuğa çıkalım. Halen soluk alıp verebiliyorken kendimizi dinleyelim. Yeni fetihler için önce kendimizi fethetmenin yolculuğuna çıkalım.
Kendi özümüzde olan zafiyetleri bir bir tespit ederek, kendi potansiyel enerjimizi açığa çıkarmalıyız. “Nefsini temizleyen felaha ermiştir.” ölçüsünde ifade edilen ilahi hikmete kulak vererek önce kendi iç dünyamızın fethini gerçekleştirmeliyiz. Yeni fetihler için kendi sırrına ermeye hazır mısın?