Yeni Türkiye’nin eski iktisat politikası

Abone Ol

Türkiye 13 yıllık AK Parti iktidarı ile birlikte bir değil, birkaç çağ birden atladı. 2010 yılı bile sanki 50 yıl önce yaşanmış gibi. Fakat 2023 vizyonuna ulaşabilmemiz için bu ikinci “atılım” döneminde birçok alanda ciddi ve cesur dönüşümler yaşamamız gerekiyor. Bu alanlardan birisinin eğitim olduğunu hemen her fırsatta söylüyorum.

Ciddi bir dönüşüm yaşamamız gereken bir diğer alan ise… İktisat felsefesi. Türkiye’de şu anda iktisat politikasının ekseninde 1980’lerden sonra Türkiye’de hâkim hale gelen neoliberal anlayış bulunuyor. Fakat bu anlayışın bizi götürüp götürebileceği yer temelde mali disiplinden başka bir yer değil. Örneğin bu anlayış çerçevesinde sunulan teşvik paketlerinin ancak marjinde faydası var. Etkisi her zaman çok kısıtlı olmuş ve olacak olan teşvik paketleriyle de bu ülkeye hiçbir zaman bahar gelmedi, gelmeyecek. Bunu görmek için daha ne bekliyoruz? Kaç on yıl daha geçmesi lazım?

Ekonomik problemlerimizin çoğu için neoliberal anlayış temelde herhangi bir çözüm üretebilme kapasitesine sahip değil. Hatta birçok noktada da bizim için zararlı. Bu açıdan, ekonomik felsefemizi gerçek hayatın ve Türkiye’nin gerçekleriyle uyumlu hale getirmemiz gerekiyor ki ekonomik atılım yapabilelim. Fakat üzücü bir şekilde AK Parti seçim beyannamesinde eski tarz-ı iktisadın devam edeceğine yönelik emareler görüyoruz.

Örneğin, beyannamenin “Enflasyon ve Para Politikası” kısmında şunlar yazılı: “İkinci atılım döneminde de para politikası, finansal istikrarı gözetecek ve fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla uygulayacağımız büyüme ve istihdam politikalarını destekleyecektir.”

Bu satırların buram buram neoklasik iktisat koktuğunu belirtmeliyim. (Burada asıl derdim, politika faiz oranının ne olacağı değil, hatta sadece para politikasının ne şekilde yapılacağı da değil. Asıl derdimin ülkemizde iktisat politikasının ne şekilde yapılacağı olduğunu vurgulamak istiyorum.) Fiyat istikrarına inanılmaz ölçüde aşırı bir vurgunun yapıldığı, ekonomik büyüme ve istihdam düzeyi gibi en önemli ekonomik göstergelerimizin fiyat istikrarı heyulasının yanında sıfıra indirgendiği bir para politikası anlayışı bize ayak bağı olur, oluyor da. Para neoklasiklerin iddia ettiği gibi yansız değil. Epey “yanlı”.

Bir taraftan fiyat istikrarına bu kadar çok vurgu yapılırken, diğer taraftan fiyat istikrarının ne olduğu sorusunun bir cevabının olmaması da mevcut anlayışın en handikaplı taraflarından. Eski Türkiye’de irtica kelimesinin hep ön planda olup da kimsenin onu tanımlayamadığını hatırlayın. Aynısı.  Fiyat istikrarı bu kadar önemliyse, Merkez Bankası onu sağlamak adına -bu yıl yaptığı gibi- sıkı para politikası uygulayabilir. Bunun üretim ve istihdam düzeyi üzerinde olumsuz etkileri olur, ama olsun. Sonuçta fiyat istikrarı çok önemli, değil mi? Ne olmuş işsizlik oranı yüzde 11’lere çıktıysa.

Peki Merkez Bankası fiyat istikrarına ulaşıp ulaşmadığını nasıl anlayacak? Hangi oran fiyat istikrarı anlamına geliyor? Bu konuda net bir cevap var mı? Yok. Fakat AK Parti’nin seçim beyannamesinde bu konuda evrensel bir kanun varmış gibi davranılıyor. Öte yandan, fiyat istikrarının tek bir oran değil de bir oranlar kümesi olduğuna yönelik olarak da başka bir ifade bulunuyor seçim beyannamesinde: “AK Parti olarak ekonomide temel prensibimiz, enflasyonun kalıcı bir biçimde düşük ve tek haneli oranlarda tutulmasıdır.” Seçim beyannamesinden yaptığım bu iki alıntının teknik olarak birbiriyle çeliştiğini söylemek zorundayım.

Şunu da eklemeliyim: 2014 tarihli geniş kapsamlı amprik bir makalede de yüzde 17 oranının altındaki enflasyon oranının, ekonomik büyüme üzerinde herhangi bir olumsuz etkisinin olmadığı yönünde sonuca ulaşılmıştı.

“Son 12 yılda yapılanları yeni bir atılım dönemi ile taçlandırmak, 2015 seçimlerinde partimizin temel misyonu olacaktır. Ulaşmayı öngördüğümüz 2023 vizyonu, artık uzak bir vizyon olmaktan çıkmıştır. AK Parti olarak daha uzakları, daha yüksekleri hedefliyoruz.”

Bu sözler Ahmet Davutoğlu hocanın AK Parti seçim beyannamesinden… Gerçekten bu hedefe ulaşmak istiyorsak, tarz-ı iktisadımızı değiştirmek zorundayız. Yeni Türkiye’ye yeni tarz-ı iktisat gerekiyor.