Yeni nesil baharat firmaları

Abone Ol

Baharat, temelde Doğu ülkelerinin bir ürünü olmakla birlikte bugün günümüzde tüm milletlerin ortak bir değeri, şifa, lezzet ve sağlık kaynağıdır.

Baharatın ilk yıllarda kullanım amacı, daha çok yemeklere lezzet katmasından ziyade şifa içindi. Şimdi günümüzde ise Baharat artık her iki şekilde kullanılmakta ve hepimizin hayatında daha çok lezzeti ve faydasıyla öne çıkmakta.

Lezzet ve şifa

Tarihte baharatla anılan ülkeleri ve baharat savaşlarını okuyunca bu ürünlere verilen değerin çok daha eskilere dayanmakta olduğunu anlıyoruz. Tarihi vesikalardan, binlerce yıldır var olan baharatın o günden bugüne lezzet dünyasına büyük bir katkısını ve nerdeyse her derde deva olarak görüldüğünü söylemek mümkün. Baharat, bugüne kadar yemeklere aroma ve lezzet katmakla kalmayıp aynı zamanda vücutta doğal bir ilaç etkisi göstermiş olacak ki geçmişte insanlar onu şifa olarak görmüş. Araştırmalara göre, kilo kontrolünden sindirim sistemine, metabolizma hızından kolesterole kadar geniş bir etki alanı olan baharatın, şekeri düzenlemesi, metabolizmayı güçlendirmesi, kanser hücrelerinin baskılanmasına yardımcı olup tümörün küçülmesine katkı sağlamasına kadar daha nice faydaları bulunmakta.

Baharatın yolculuğu

Çinlilerin MÖ 3000’li yıllarda tarçın, kakule, zencefil ve zerdeçal ticaretiyle başlayan baharat yolculuğu, ipek yolunun mısırın fethi sonucu Arapların kontrolüne geçtikten sonrada devam etmiş. Sonrasında ise Türklerin elinde Lokman Hekim vasıtayla şifa ve Hindistan’ın egzotik yemeklerinin de ilham kaynağı olmuş. Rivayetlere göre Hazreti Süleyman’ın muhteşem zenginliğinin kaynağı olan baharat, son olarak da Avrupa ülkelerini etkisi altına almış. Geçmişte baharat, Doğu’dan Avrupa'ya iki ayrı yoldan gelirmiş, biri Orta Asya üzerinden geçen İpek Yolu, diğeri ise Hindistan ve Sri Lanka üzerinden Kızıldeniz'deki Akabe Körfezi'ne, Yemen kıyılarına ve Basra Körfezi'ne gelen deniz yolu. Bu limanlarda gemilerden indirilen baharat, kara yoluyla Fenike ve Filistin kıyılarına, Mısır'da İskenderiye'ye ve Karadeniz'e ulaştırılır, oradan da yine deniz yoluyla Avrupa'ya taşınırmış.

Nura Saffron

Geçen gün davet üzerine bir gazeteci arkadaşımla safran üzerine kurulmuş bir baharat firmasına gittim. Gittiğimiz yer Titan isminde bir kafe. Safrandan yapılan ürünleri tattırmak için firma tarafından Kadıköy’de kurulmuş. Burada safrandan inanılmaz lezzetli ürünler yapmışlar ve çoğundan biz de tattık, ya gerçekten yapan şef çok maharetli ya da safran bu ürünlere ayrı bir lezzet katıyordu. Bence her 2 şık da doğru. Yediklerimizden safranlı cheesecake, kremalı safran tatlısı, safranlı un helvası, içtiklerimizden, safran çayı, safranlı juice, safranlı milkshake vs. hepsi çok lezzetliydi.

Safranı İran’dan getiren ‘Noura Group Company’ İstanbul’da henüz çok yeni kurulan bir şirket. Geleceğe yönelik sağlıklı çözümler üretme konusunda güzel çalışmalarını ve Safran gibi spesifik ürünler konusunda uluslararası başarı yakalamayı hedeflediklerini gördüm. Firma kurucuları ticari anlamda geçmişte elde ettiği başarılarını ülkemizde kurumsal bir kimliğe dönüştürmek istemekte. Grup şirketleri arasında bulunan ‘Nura Saffron’ olarak, İran’dan getirdikleri en üst seviye kaliteli safranı özenli paketleri ile müşterilerine ulaştırmak için var güçleri ile çalışıyorlar

Safran

Safran, süsengiller ailesinden olup, sonbaharda çiçek açan, 20–30 cm boyunda bir bitki. Bitkinin yaprakları şeridimsi, mor çiçekli ve üç tepeciklidir. Safran, bu çiğdem cinsi soğanlı kültür bitkisinden elde ediliyor. Faydaları, kramplardan kurtulmaya, kaşıntıya ve iltihaplanmayı azaltmaya yardımcı oluyor. Genellikle renklendirici ve tat verici olarak kullanıldığını biliyorum. Keskin ve acımsı bir tada sahip olan safran, endüstriyel kullanımları dışında şifa verici bitki olarak tüketilmekte. Safranın kanser bastırıcı, mutasyon önleyici ve antioksidan benzeri özellikleri olduğu modern tıp tarafından söylenilmekte. Anti kanserojen maddeleri sayesinde bağışıklık ve sinir sistemini güçlendirmekle birlikte Karaciğeri ve kandaki zararlı hücreleri temizleyerek damar tıkanıklığı riskini azaltıyor.

Hayfene Baharat

Türkiye’nin en köklü baharat firmalarından biri olan Hayfene’nin sahiplerinden Ahmet Bey’le yaptığım görüşmede marka adlarının, Malatya’da yerel lehçeye ait bir kelimeden geldiğini anlatıyor. Malatya’da çocukların komşu evlerden yemekler alarak, bir çeşit piknik düzenleyip herkesi bu eğlenceye davet etmeleri oyununa Hayfene deniyor. Ahmet ve Bilge kardeşler, Hayfene’nin birliktelik ruhunu herkese yaşatmak amacıyla anneannelerinin bulduğu bu ismi markalarına uygun görmüşler. Hayfene bugün Mısır Çarşısı’ndaki merkez dükkânında, Zorlu Center-Cevahir gibi merkezlerde ve dijital alanlarında, perakende ve toptan müşterilerine ulaşarak faaliyetini sürdürmektedir. Ayrıca ‘Yeniçeri Baharat ve ‘Altın Süt Baharat’ gibi yeni inovatif ürünler yapan Hayfene, günümüz lezzet dünyasına yenilikçi bir katkı sunmaktadır.

Hayfene Baharat’ın Hikâyesi

Hayfene markasını kuran Kadıoğlu ailesi, 500 yıllık ticari bir geçmişe sahip. Ailenin kökü o dönem Osmanlı ama sonrasında Suudi Arabistan topraklarında olan Taif şehrine dayanıyor. Akabinde Mısır’ın baharat yolu rotalarına, oradan Malatya’ya ve İstanbul Mısır Çarşısı’na uzanan 5 kuşaklık bir ailenin hikâyesi bu. Mısırda yaklaşık 300 yıl baharat ticareti yapan Kadıoğlu ailesi, 19. yy başlarında, yüzyıllar boyunca Mısır’dan mal yolladıkları İstanbul Mısır Çarşısına işlerini taşımaya karar veriyorlar. Bir müddet sonra bazı ekonomik nedenlerden dolayı ailenin başında bulunan ‘Leblebici Sarı İbrahim Efendi’ İstanbul’daki tüm varlıklarını satarak Malatya’ya taşınma kararı alıyor. O dönem Aile fertlerinden mutasarrıflık, kadılık gibi görevlerde bulunanlar bile var. Malatya’da bir dönem sonra yeni bir karar alan ailenin diğer üyesi Hacı Ali Efendi kadılık görevini bırakarak Ucuzcular baharat adıyla aktarlığa dönüş yapıyor. 1970’lerin sonlarına kadar bu aktar dükkânını işleten kardeşler, daha sonra İstanbul’a taşınarak uzun bir zaman sonra tekrar Mısır Çarşısı’ndaki baharatçı dükkânını açıyorlar. 1995 yılına gelindiğinde, aile Çatalca’nın İnceğiz Köyü’ndeki ilk fabrikalarını kurarak üretim yapmaya başlıyorlar. 2006 yılı itibarıyla Yılmaz’ın çocukları Ahmet ve Bilge kardeşler işlerin başına geçiyor. 2013 yılında “Hayfene” ismiyle yeni bir marka oluşturan kardeşler, 2017 yılında Ucuzcular markasını bırakıp, Hayfene markasıyla yollarına devam ediyorlar.

Gaziantep Merkez Baharat

Gaziantep’te faaliyet gösteren Merkez Baharat ve Şire pazarı 1973 yılında ilk olarak Baba ticaret ismi ile ticaret hayatına başlamış. Dededen toruna 3 kuşaktır gıda ve baharat sektörüne devam eden firma, Gaziantep Ticaret Odasına kayıtlı ilk yirmi firma arasında. Merkez Baharat, bu köklü bir firma olmanın gururu ile geçmişin tecrübesini geleceğin yenilikleriyle harmanlayıp dürüstlük noktasında ilerlemeyi kendine vizyon edinmiş. Firma bünyesinde bulunan 1000 hektarlık arazi ile fıstık, üzüm ve badem üretmekte, ürünlerin tarladan sofraya en doğal en Katkısız bir şekilde ulaşmasını sağlamak için elinden gelen gayreti göstermekte. Firma yetkilisi olan Sait Yücel ile yaptığım görüşmede, hem dijital alanda, hem perakende de hem de toptan mağazaları ile Lezzet diyarı Gaziantep ilinin zengin ve eşsiz baharat, yemiş ve yöresel ürünlerini gerek yurt içi gerekse yurt dışına ve birçok ailenin sofrasına ulaştırmaktan onur duyduğunu söylemektedir. Gaziantep yöresinin ürünlerini severim, bu ürünlerden de tattım lezzetleri gayet yerinde.