“Filmlerde olur ya, silahını yavaşça yere bırak der gibi yavaşça tasmasını yere bırakmasını istedim. Fikri piç köpeğin. Ve o köpeğin peşinde yıllarca koşan plastik kukla kahramanların iplerini kestim. Şimdi daha güvendeydik. Düşmanı tanıyorduk zaten tanımadığımız kendimizdi.”
Son zamanlarda bir türlü toparlayamadığım, roman mı, hikayemi, senaryomu olacağı belli olmayan bir çalışma için notlar alıyorum. Yukardaki satırları yazmadan önce sıra dışı profesörümüz Mehmet Çelik’in konferansını dinlemiştim. Güzel bir örgüyle kafamdaki karışık şeyleri birkaç cümle ile birleştirdi.
Pakistan’daki Kanada’da yaşayan vaiz Muhammed Tahir ül-Kadir, Irak’ı bir günde Amerika’ya teslim eden Kesnizani ve bizdeki FETÖ arasındaki benzerlikleri anlattıktan sonra benim tabirimle seri katilin “iki elinden” bahsetti. Seri katilin bir elinde “ılımlı İslam”, diğerinde DAEŞ, Nusra, Boko Haram gibi “radikal İslamcı” örgütler var dedi.
Ben tanımlayayım isterseniz:
“Ilımlı İslam”: Liderleri nedense Kanada, Avrupa ve Amerika’da yaşıyor. Hepsi dinlerarası diyalog konusunda sözbirliği yapıyorlar. Görevleri insan kaynağı yetiştirip devlet içine sızmak. Devletin ana unsurlarını ele geçirip, o devletin Batılı iradeye uygun kararlar almasını sağlamak. Casusluk faaliyetleri ile zayıf düşürmek. Nihai aşamada işgal için zemin oluşturmak.
“Radikal İslamcı Örgütler”: Liderleri genelde Batı’da eğitim almış ya da Batı ile ilişki içerisindedir. Görevleri sergiledikleri terör ve insanlık dışı vahşet ile Batılı insancıkları korkutarak İslamofobi’yi güçlendirmek, kendi insanlarını da baskılayarak yeni terör bataklıkları oluşturmaktır. Nasıl oluyorsa, eylemlerini kaydetmeye hazır binlerce kamerasıyla medya ve sosyal medya hep yanlarında hazır bulunuyor!
Oynatıcısı aynı olan kuklalar, Rusların matruşkaları gibi “din içinde dinler” oluşturuyorlar. Önceleri zaten sorunlu olan bu yapıları keşfeden ve zaaflarını kullananlar şimdilerde bununla da yetinmeyip Müslümanlar için dinler yazmaya başladılar. CIA, MOSSAD yeni din üretim merkezleri oldu.
Bütün parçaları birleştirdiğinizde seri katilin robot resmi çizilmiş oluyor. Allah-u ekber diyerek birbirini boğazlayan Müslüman halkların niye böyle yaptığı sorusu da aydınlanmış oluyor. Ne güzel bir oyun, bir taraftan bunları yap, sonra olanlar üzerinden Rothschild güdümlü dünya basınıyla İslam düşmanlığını yay! Hollywood gibi dünyanın en gelişmiş silahıyla beyinleri vur. Medeniyetler çatışması kavramını ortaya atarken bütün aşamaları en baştan planlamışlar.
Şimdi iş bu tespiti çoğaltmakta. Yani robot resmi herkese dağıtmak gerekiyor. Bence hastalığı tespit ve virüsü teşhis tedavinin en önemli aşamasıdır. Bunu bilirseniz öncesinde koruyucu hekimlik ve toplumun bağışıklık sistemini güçlendirmek için bir şeyler yapabilirsiniz.
Peki yapıyor muyuz? Bu kocaman soru hala askıda duruyor. Oysa sadece bilmekle kalmayıp gözümüzle görüyoruz ki bu yapıların insan kaynağı yine bizleriz. Katil sadece yapıların planlamasını ve yöneticilerinin yetiştirilip istihbarat örgütlerince desteklenmesini sağlıyor. Mehmet hocanın önerisi basit, anlaşılır, “Din öğretimini merdiven altından çıkarın. Kur’an merkezli, sahih hadisle destekli, ilmi, akademik bir eğitimi devlet kontrolünde verelim.” Ancak hoca da ben de biliyoruz ki bu hiç de kolay değil. Yukarıdaki soruyu ısrarla soranlar mahalle baskısı altında kalabiliyor.
Ortadoğu’nun ve İslam dünyasının mazlumları şu an içinde bulundukları kanlı kaos sarmalında tefekkür edip çözüm üretecek durumda değiller. Yine “Son kale Türkiye” diyoruz. Görüyorum ki birçok ilahiyatçımız, aydınımız bunu sorguluyor. İçimizdeki İngiliz kafalı devşirmelerin bu konudaki çıkardığı sesleri ciddiye almıyorum. Onlar sap ile samanı hep birbirine karıştırır. Kendi milletleri ve onun kodları konusunda gavurlardan daha cahiller. Ancak bu yetersiz, kimliksiz muhalefetin çıkardığı yüksek ses bizi susturuyor ve “kol kırılır, yen içinde kalır” mantığına saplanmamıza neden oluyor. Bu meselenin sahibi yine biz olmalıyız.
Devlet yönetiminde bulunanların bin yıllık devlet geleneğimizin refleksiyle, yeni FETÖ’ler oluşmasına engel olacak ve bu virüslerin bizim toplumumuza sirayet etmelerini bertaraf edebileceklerine dair umudumu taze tutmak istiyorum.