AK Parti teşkilatlarının yüzde 50’si yenilenecek.
Haberde “Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın son dönemde sık sık dile getirdiği metal yorgunluğunu aşmak için düğmeye basıldı.
Hafta sonu başlayacak ilçe kongreleri ve ardından gerçekleştirilecek il kongrelerinde teşkilatların yüzde 40-50’si değişecek.
Bu doğrultuda bir ay boyunca kapsamlı bir çalışma yürütülerek, adaylarla ilgili geniş bir rapor hazırlandı. “Rapor önceki gün AK Parti’nin MYK toplantısında Erdoğan’a sunuldu” deniliyor.
Bu ve buna benzer, ‘değişim’, ‘dönüşüm, ‘yeniden yapılanma’ haberleri halkoylamasının hemen ardından gündemden hiç düşmedi.
Hatta bu değişim ve yeniden yapılanma doğrultusunda adaylık ölçüleri dahi yayınlandı.
İşte bunlardan birkaçı;
FETÖ/PDY bağlantılı örgütle uzaktan, yakından ve geçmişinde hiçbir iz bulunmayacak.
Belediye başkanı, milletvekili veyahut teşkilatlarda görev alacak kişilerin vatandaşla iyi ilişki içinde ve onların dertlerine ortak olmaları beklenecek.
Liyakatli ve Mütevazı ve halkın içinden gelen bir kişi olacak.
Bir diğer dikkat çekici ölçü de “Ranta bulaşmamış” bir aday olacak.
Toplam 10 ölçü sayılıyor ama ben sadece bu dört tanesini değerlendirilebilir buldum.
Bu ölçülere birkaç itirazım var;
Bunlardan en önemlisi;
Partinin kuruluşunda bu temel ölçüler ortaya konmamış mıydı? Konmuşsa ne oldu da bu ölçüler unutuldu ve yeniden hatırlatılma ihtiyacı hasıl oldu?
Konmamışsa şimdi bu ölçüleri koymanın ne anlamı var ki?
Bir diğer itirazım;
Siyaset insan öğüten bir değirmen haline geldi memleketimizde.
Diyelim ki yukarıda zikredilen vasıflarda aday bulduk, ama siyasetin öğütücü, kırıcı ve yok edici özelliği bu insanları eski halinde bırakmıyor.
Ya çok kısa sürede değişiyorlar ve ‘kurt siyasetçi’ tabir edilen şekle giriyorlar,
Ya da değirmende öğütülüp tanınmaz, bilinmez hal alıyorlar,
Veyahut siyasetin o tarifi mümkün olmayan vefasızlığından mıdır nedir, Kırılıp un ufak oluyor, yok olup bir kenarda küskünleri oynuyorlar.
Bizde siyaset küskünler üretim tesisleri gibi işliyor.
Siyasetin o çetin soğuğuna, karına, boranına ya da kavurucu sıcağına dayanabilecek ahlaki olgunlukta insanlarımız zaten evveliyatından beri siyasete uzak.
“Siyasetin sığınacağı tek liman ahlaktır” diye meşhur söz var.
Fakat bizde tam tersi…
Siyasetçilerimiz, başlangıçta tam donanımlı ahlaki meziyetlerle işe başlasalar bile, Ankara’nın havasından mı, suyundan mı bilinmez, hemen bulundukları kabın şeklini alıveriyorlar.
Benim kanaatimce bunu sebep olan şey gelecek endişesi ve ikbal umutlarıdır.
Siyasetçilerimizi şekilden şekle sokan bu değirmenden uzak tutacak bir hal çaresi bulabilmenin imkânı da yok gibidir.
Ama şunu diyebilirsiniz:
Siyasetçilerimiz böyle de hangimiz değiliz?
Eğitimcisinden gazetecisine, hukukçusundan sağlıkçısına, ilahiyatçısından serbest meslek erbabına kadar hepimizde bir ahlaki zafiyet yok mudur?
Hülasası, şimdilik ne yeni bir siyaset ne de yeni bir toplum inşası mümkün görünüyor!