Yatırım düşmanlığınızı anladık ya yalanlarınız?

Abone Ol

CHP’nin ülkedeki her hayırlı hizmete karşı çıkmasına şaşırmıyoruz. Aksi olsa şaşırırdık zaten. Fakat bu yatırım düşmanlığına bir de gerçek dışı hesaplamaları ve gerçeğin üzerini örten tezviratları dinlemek zorunda kalmak milleti bezdirdi.

Kılıçdaroğlu’nun yap-işlet-devret modeliyle “yandaşların” zengin edilmesinin hedeflendiği iddiası ise La Fontaine masallarını yaya bırakır cinsten. Çünkü en büyük projelerimizden ikisi, Avrasya Tüneli ve Çanakkale Köprüsü’nü inşa eden ortaklardan birisi Yapı Merkezi ve sahibi CHP eski milletvekili Ersin Arıoğlu. 82 yaşında bir mühendis olan Ersin beyi tebrik etmek lazım. Çünkü partisinin “yandaş ve hırsız” ithamına ve Kılıçdaroğlu’nun “gözünün yaşına bakmayacağım” tehdidine karşın o ülkesine hizmet etmeyi sürdürüyor.

YAP İŞLET DEVRET MODELİ NEDİR?

Türkiye’de yaklaşık 150 yıldır bilinen yap-işlet-devret modeli, AK Parti iktidarıyla birlikte yabancı yatırımcıların ülkeye güven duyması sayesinde büyüdü. Ulaştırma Bakanlığı’nın son 18 yılda yaptığı 910 milyar liralık yatırımın yüzde 18’i bu modelle hayata geçti. İnşa maliyetinin bütünüyle yatırımcı firma tarafından üstlenildiği bu modelde yatırımcı kâra işletmeye başladıktan sonra geçiyor. Bu sürede yatırımcı ülkede büyük bir istihdam sağlıyor, ekonominin hızlanmasına katkı sunuyor.

Proje hayata geçtiğinde eğer garanti edilen hizmet satın alımı (geçiş garantisi) yeterince sağlanamazsa, kalan kısmı devlet ödüyor. Eğer garanti edilen miktara ulaşılırsa devletin cebinden hiçbir şey çıkmadığı gibi, üstüne çıkıldığında ise firma devlete para ödüyor. Her halükarda belirlenen süre sonunda yol, köprü, tünel gibi devasa yapılar devlete bırakılıyor. Beklendiği verimi sağlayamasa dahi devlet böylesi büyük bir projeyi 15-25 yıl gibi bir dönemde taksitle ödemiş oluyor. Yani her durumda kazançlı çıkan devlet oluyor.

Şimdi ülkemizi bir karanlığa hapsetmek isteyen Gezi vandallarının inşasını durdurmak için çırpındıkları Yavuz Sultan Selim ve Osmangazi Köprüleri, İstanbul Havalimanı ve Avrasya Tüneli gibi büyük projelere yakından bakalım.

HESAP ORTADA

Avrasya Tüneli, Türk firması Yapı Merkezi ve Güney Koreli SK E&C şirketleri tarafından inşa edildi. Maliyeti 1,2 milyar dolar. Bununla birlikte finansman, 800 çalışanın maaşları, bakım ücretleri ile birlikte firmaya 24 yıllık maliyeti 2,9 milyar dolar. 5 yıldır faaliyette olan ve İstanbul trafiğine büyük kolaylıklar sağlayan tünel için devletin kasasından bugüne kadar geçiş garantisi için çıkan toplam para 150 milyon dolar.

1915 Çanakkale Köprüsü, tıpkı Avrasya Tüneli’nde olduğu gibi Türk firması Yapı Merkezi ile bir başka Türk firması Limak ve Güney Koreli iki firma tarafından inşa edildi. Toplam maliyeti 2,6 milyar euro. 12 yıl sonunda tamamen devlete devredilecek. Tüm diğer projelerde olduğu gibi geçiş garantisi bütünüyle sağlanamasa dahi bu miktar yatırım maliyetini geçemeyecek.

Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü Türk Ictaş ve İtalyan Astaldi Firması 2,3 Milyar dolarlık bir yatırımla üç yılda inşa ettiler. Bu köprünün işletme hakları iki yıl sonra bütünüyle devlete geçecek. Şu ana kadar geçiş garantisi sebebiyle devletin kasasından çıkan para 400 milyon doları bulmadı.

Osmangazi Köprüsü içinde Türk ve İtalyan firmaların bulunduğu geniş bir konsorsiyum tarafından 6 yılda inşa edildi. 8 bin kişiye istihdam sağladı. Köprü ve bağlı bulunduğu otoyolların toplam maliyeti 6,9 milyar dolar. 3 yıldır faaliyette. 13 yıl sonra işletmesi tamamen devlete geçecek ve devletin kasasından bugüne kadar çıkan para 350 milyon dolar.

İstanbul Havalimanı tamamı Türk yatırımcılar tarafından karşılanan 10 milyar euro yatırımla gerçekleşti. CHP Genel Başkanı’nın çete olarak tanımladığı bu yatırımcılar havalimanını 25 yıl boyunca işletme karşılığında devlete 22,2 milyar euro bedel ödeyecekler. Devletin verdiği yolcu garantisi ise pandemi koşullarına rağmen 2020’de aşıldığı için işletmeci firma devlete 22,5 milyon euro ilave ödeme yaptı.

Peki İtalya’dan Güney Kore’ye kadar bunca büyük şirket neden şimdiye kadar Türkiye’ye böylesi devasa yatırımlar yapmadı? Siz olsanız parlamenter sistem diye iki aylık ömre sahip, her küçük sallantıda devrilen iktidarlara güvenir miydiniz? Ya daha yolun başında isim yüzünden kavga eden, koltuk hesabı için birbirinin kuyusunu kazanlara kim güvensin?