İnsan ne zaman unutamaz:
Yapılan hatanın, en yakından gelmesi ve kendisinin ona vaktiyle çok iyilikler yapması.
(Buradaki tablo, karşısındakine çok güvenmek ve bana karşı yanlış yapmaz inancı taşımak, yanlış yapıldığını görünce de derinden hayal kırıklığı yaşamaktır. Bir iyilik yapınca, farkında olmadan duygusal bir bağ kurarız ve beklenti içine gireriz, orada bir hakkımız oluştu diye farkında olmadığımız bir algı oluşur. Adeta ondan yanlış yapmasını beklemeyiz. O yaptığımız iyilik buna engel olur zannederiz. Oysa ‘İnsan kendisini yoktan var edeni unutuyor, O’na karşı yanlış yapıyor. Bana karşı haydi haydi yapar. Kaldı ki ben de hatalarla doluyum, insanlara hata payı tanımalıyım.’ anlayışı genelde oluşmaz. Bu yüzden de bunca iyiliğime rağmen bana bunu nasıl yaptı?’ anlayışı ciddi kırıklık oluşturur.)
Kendisinin sürekli affetmesine karşılık, hatanın devam etmesi.Kendisini yetersiz ve değersiz gördüğü için, yapılan hatanın, kendisini umursamadıkları, yani değer vermedikleri için kırılıp kırılmayacağına aldırmadıkları şeklinde yorumlaması.
Eğer ailesinden de sevgi görmemişse, genelde insanların kendisini sevmedikleri ve daha da önemlisi, kendisinin sevilmeye lâyık olmadığı şeklinde yorumlaması. (Bu inanç, en yakınlarının bir ‘aferin’i bile çok görerek, hiçbir iyi işi olmadığını söyleye söyleye kişiyi buna inandırmaları ve beraberinde çoğu zaman yok saymaları sonucunda oluşur ki, çok beter ve baş edilmesi çok zor bir duygudur. İnsanı o kadar dibe çeker ki, oradan çoğunlukla kendi başına kurtulamaz.Bazen de her türlü doğru yaklaşıma rağmen, karşısındakinin aynı hatayı sürdürmesi ve unutmaya fırsat bırakmaması.Yanlış davranışı, yanlışı yapan ile değil de kendisi ile ilişkilendirmesi yani kişiselleştirmesi neticesinde, yürek yarasına dönüşmesi.Çevresindeki insanların, yakınlarının, kendisine eziyet yapıldığını gördükleri halde kimsenin bu duruma müdahale etmemesi, herkesin seyirci kalması.Çevresindekilerin kendisiyle ilgili hep bir beklenti içinde olmaları fakat kimsenin onun ne düşündüğünü ve ne hissettiğini düşünmemesi.Bu durumun kişiyi günlük rutinlerini bile yapmaktan alıkoyması neticesinde, dönüp kendisini beceriksizlikle suçlaması. Vb.
Bilelim ki:
Her insan içindeki doğrular kadar doğrudur. Yanlışta ısrar etmek, tamamen kişinin kendi iç yapılanması ile ilgilidir.Yeri geldiğinde her insanın ‘Dur’ diyebilme hakkı ve görevi vardır. Sessiz kalmak ve içine atmak, yangını içten sürdürmek demektir. ‘Hayır’ demeye cesaret edememek ve her şey yolundaymış gibi davranmak, kişinin kendi iç duruşunun sağlam olmamasından, cesaretsiz ve özgüvensiz olmasından kaynaklanır.Başkasının yanılışı, karşısındakini değersiz kılmaz. Değer Allah’ın (cc) bize verdiği verdiğidir ve kimse alamaz. Sadece biz o değeri hissedebiliriz ya da hissedemeyiz.
Asıl zarar yanlışı yapanın kendisinedir çünkü hatalar Allah’a (cc) karşı yapılır kişilere karşı değil.Yanlışı sürekli hatırda tutmak, zihni ve gönlü prangaya mahkûm etmek demektir ki bu insanın kendisine yaptığı en büyük eziyetlerdendir.