Filler nasıl eğitiliyor biliyor musunuz? Daha yavruyken, kalın bir zincirle hayvanın bacağı bir direğe bağlanıyor. Önceleri hayvan kaçmaya çalışıyor ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın ne zinciri koparabiliyor ne de direği yerinden oynatabiliyor. Fil yavrusu ayağında zincirle büyüyor ve kaçamayacağını kabulleniyor. Özgürlük kavramını yitiriyor. İşte bu noktada ayağındaki zincir çözülüyor ve yerine konulan ince bir halatla birkaç santimetre boyunda tahtadan bir çubuğa bağlanıyor. Fil büyümüş, güçlenmiş olması ve bu koşullarda kolaylıkla kaçabilecek olmasına rağmen olduğu yerde kalır. Çünkü hâlâ var olduğunu sandığı zincirini asla kıramayacağına inanmıştır.
Çoğumuzun yaşamı koşullandığımız düşünce, yanlış inanışlarımız ve duygu kalıplarının esaretinde sürüyor. Çok zeki insan olabiliriz siniz. Müthiş yetenekleriniz de olabilir. Evet, ama kullanmadıktan, harekete geçirmedikten sonra ne anlam ifade eder ki?
Yazar Doğan Cüceloğlu, “Yaşambaşarısının beş temeli var” diyor ve bunları şöyle sıralıyor:
Kendine değer vermek ve yeteneklerini tanımak,Yaşamından, ilişkilerinden ve geleceğinden sorumlu olmak,Paranın değerini anlamak ve gücünü yönetebilmek,Zamanın değerini anlamak ve gücünü yönetebilmek,İnsan ilişkilerinin değerini anlamak ve gücünü yönetebilmek.
Eğer üniversiteden mezun olursam mutlu olacağım… Eğer sevdiğim kişiyle evlenirsem mutlu olacağım… Eğer çok para kazanırsam mutlu olacağım… Bu “eğer”leri uzatabiliriz. Sizden ricam yazının bu bölümünde lütfen bir an durun ve yaşamınızdaki “eğer”leri düşünün.
Mutluluk, başkalarının ya da koşulların bize isterse sunduğu, istemezse sunmadığı, altın tepsideki bir yaş pasta değil ki. O bizim içimizde. Kendinizin değerini bilin ve bir şeyleri değiştirmek için şu soruya cevap arayın: Hayattan ne istedim de bana vermedi?
Bunun sebebi ne olabilir? Kader mi? Talihsizlik mi? Şansızlık mı? Yoksa bedelini ödememek olabilir mi? Bir kez daha düşünün istediğinizi elde etmek için ne kadar çabaladınız? Amacınıza ulaşmak için nelerden fedakârlık yaptınız, hangi bedelleri ödediniz? Hepsinden ötesi hedefinize ulaşmayı ne kadar istediniz? Hedefinize ulaşmak için bütün alternatifleri denediniz mi? Hedefinize giderken tıkanan ilk yoldan geri mi döndünüz? Çıkmaz yola girdiniz diye geri mi döndünüz yoksa yerinde manevralar yapıp alternatif yollarla hedefinize ulaşmaya mı çalıştınız? Şunu içtenlikle kendinize sorduğunuzda, “Ben bütün yolları denedim.” diyebiliyor musunuz?
Kıymetli dostlarım; benim bildiğim şu ki hedefiniz doğruysa ve hedefinize ulaşmak için gerektiği gibi gereğini yerine getirirseniz emeğiniz zayi olmaz. Sünnetullah tecelli eder ve adli ilahi gereği çalışana karşılığı ödenir. Nereye gitmek istediğinizi bilirseniz, istediğiniz yere gidersiniz.
Kazanan ve kaybeden
Kazanan: Ağlamak yerine ÇALIŞIR.
Kaybeden: Çalışmak yerine AĞLAR.
Kazanan: KAFASINI çalıştırır.
Kaybeden: ÇENESİNİ çalıştırır
Kazanan: Her sorunda bir ÇÖZÜM görür.
Kaybeden: Her çözümde bir SORUN görür.
Kazanan: Her zaman ÇÖZÜMÜN bir parçasıdır.
Kaybeden: Her zaman SORUNUN bir parçasıdır.
Kazanan: Her zaman bir PROGRAMI vardır.
Kaybeden: Her zaman bir MAZERETİ vardır.
Kazanan : “Uzak ama yolu biliyorum” der.
Kaybeden: “Yakın ama yolu bilmiyorum” der.
Kazanan: “Zor ama mümkün” der.
Kaybeden: “Mümkün ama zor” der.
Kazanan: Konuşmak yerine YAPAR.
Kaybeden: Yapmak yerine KONUŞUR.
Kazanan: Yaparım bir şeyler öğrenirim der.
Kaybeden: Zaten sonuç alamam kendimi zorlamanın bir anlamı yok der.
Paradigmamızı kazanmak üzerine mi kodladık yoksa kaybetmek üzerine mi? Bana hayattan aldığımız cevabın biraz da bununla alakası var gibi geliyor…