Yanlış yapıyorsun kardeşim.!

Abone Ol

Önce yazayım mı diye tereddüt ettim. Sonra Ali Şeriati’nin ‘Sizi rahatsız etmeye geldim’ sözü aklıma geldi ve sizi rahatsız etmek için yazmaya karar verdim…

Önce meselenin adını koyalım. Bu ülkede adı kimine göre ‘Kürt Sorunu’, kimine göre ‘PKK Sorunu’ ve kimine göre de ki ben de bu gruptayım ‘Sistem/Kemalizm Sorunu’ olan bir sorun var. Adında çok anlaşmasak da sorunun varlığı konusunda hepimiz hemfikiriz.

Kürtler ve Türkler bu coğrafyaya  40 yıl veya 80 yıl önce gökten zembille inmedi; bu iki millet bin yıldan fazla bir zamandır bu coğrafyada kardeşçe aynı kaderi paylaşmış dindaş ve tarihdaş olan iki Müslüman halktır. Ancak bu sorun Kemalist sistemin uygulamaları ile ortaya çıkan bir sorundur. Önce tek taraflı bir devlet baskısı; İdam, Sürgün, Yasak, İşkence, İnkâr, Asimilasyon ve türlü zulümler daha sonra sorun silahlı bir savaşa dönüşmüştür.

Yani demem o ki; PKK, Kemalizm’in çocuğudur. Bir gerçek daha var ki PKK de en az Kemalizm kadar başta Kürtler için daha sonra da Türkler ve Devlet için sorundur. Ayrıntılara girecek değilim, konu hakkında çokça yazıldı, çizildi…

Benim adını koymak istediğim bir esas şudur ki; PKK’nin her ne kadar dini, fikri, ideolojisi, yöntemleri, hedefleri, dertleri ve sevinçleri bizden değil Rus ve ABD’den yani gavurdan yanaysa da, PKK bir Rus veya ABD ordusu değildir. Yani PKK’nin gerilla dediği bizim de terörist dediğimiz o eli silahlı kız ve erkeklerin çoğu bu ülkenin vatandaşıdır.

Daha açık ifade etmeye çalışayım; PKK’nin silahını taşıyanların aklı, dini, ideolojisi ve amacı bizim değil, bizden değil ama çoğunun bedeni bizimdir.! Onları bizim komşumuz olan anneler doğurdu, onlar bizim sokaklarımızda büyüdü ve bugün ölünce yine bizim köyümüze gömülüyorlar.

Bilirsiniz ki; anne ve baba yüreği, kardeş ve akraba yüreği ölüm anında suç tanımaz, ideoloji bilmez. Hiçbir anne ve baba, hiçbir kız kardeş kapısına gelen çocuğunun/kardeşinin öldürülmüş cesedine ‘Oh oldu, iyi oldu, yanlış yola gittin ve bedelini ödedin, hak ettin’ demez/diyemez; çünkü bu insan olmanın fıtratına aykırıdır.!

Bugün akılları ve iradeleri zalimler tarafından esir alınan bu gençler, tam da çözüm süreciyle evlerine dönmelerini ümit ederken yine uluslar arası terör siyasetinin Türkiye’yi istikrarsızlaştırma, Ümmetin vahdetini engelleme, Kürt ve Türk kardeşliğinin tesisini baltalama adına Kemalizmin ve onun Kürtçe tercümesi olan Apoizmin ideolojik devrim fantezilerine kurban edilmiş haldedirler.

Evet, hiçbir Devlet kendi hakimiyet alanında eli silahlı çetelerin tahakkümüne, vatandaşının can, mal ve namus hürriyetinin ipotek altına alınmasına izin vermez ve gereğini yapar ki zaten yapıyor. Ancak Devlet/Hükümet bunu yaparken bize ve size ne oluyor da bu ırkçı, gari ahlaki, gayri insani, gayri islami dil ve üslup ile bu sorunu derinleştiriyoruz.?!

Yeri gelince ‘PKK ayrı Kürtler ayrı’ diyorsunuz, ‘Bizim mücadelemiz PKK ile’ diyorsunuz, ‘Biz Kürtlerle kardeşliği tesis edeceğiz’ diyorsunuz, ‘Bizim ortak paydamız İslam’dır’ diyorsunuz. Diyorsunuz da; Ölen PKK’linin cesedi üzerinden kullandığınız o ırkçı, gayri insani, gayri islami, gayri ahlaki dil ile Kürtlerin yüreğini yakıyor onları yaralıyor zorla onları PKK safına itiyorsunuz.!

Hani ‘PKK ayrı Kürtler ayrı’ diyorsunuz ya işte o cümlede ölen o ceset PKK ama anne/babası, kardeşi ve akrabası, arkadaşı ve köylüsü senin o cümlede sözde PKK’den ayrı tuttuğun Kürtlerdir.  Ayrı diyorsun ama ayırmıyorsun. Anlamanız gereken şey şu: Bu iğrenç çukur savaşında, çukurun arkasına mahkum edilen terörist dediğimiz gençlerin anne ve babası bizim komşumuz, kardeşimiz. Aynı camide namaz kıldığımız adamın oğlu, annemizle sohbete gelen kadının evladı, askerin, polisin, hepimizin mahalle arkadaşı… O cenaze bizim kapıya geliyor.!

Sen ona; Leş demekle, gebertildi demekle, cehenneme odun olarak gönderildi demekle, küfür etmekle, ailesine sövmekle hepimizi yaralıyorsun. Sen ki Fahri Kainat Hz.Muhammed Mustafa’nın (sav) ümmetiyim diyorsun ama onun ‘Ölüye yapılan eziyet, canlıya yapılmış gibidir’ sözüne itaat etmiyorsun.

Öldürülmüş birinin fotoğrafını paylaşmak, onu aşağılamakla -hele ki kadın ise ehli namus bir ailenin kızıysa ki Kürtlerde ehli namus olmayan kimse yoktur- ne kazanıyorsun; Tut ki senin bacın üniversitede bir örgüte katıldı ve bir çatışmada öldürüldü, sen onun ölmüş, çıplak bedenini medyada görünce ne diyeceksin, ne hissedeceksin, ne düşüneceksin.! Allah için; hani bizim ‘Kıyas-ı Nefs’ diye bir vicdan terazimiz vardı.?

Dilinden/kaleminden/klavyenden zehir akıtarak dinin adına, insanlığın adına, ahlakın adına, devletin adına ne kar elde ediyorsun. Bu üslübun sorunu derinleştirme dışında bir getirisi var mı.? Hadi diyelim ki; Irkçısın ve islam, ahlak ve insaniyetle bir ilişkin yok. Buna da eywallah. O zaman şöyle sorayım sizin stratejik aklınız da yok mu; Bir savaşta algı yönetimi her şeyden önemlidir ve sen düşmanın eline bu üslup ile malzeme verip duruyorsun. Sizin bu üslubunuz yüzünden biz onların anne babalarına, kardeş ve akrabalarına karşı başımızı eğiyor söyleyecek söz bulamıyoruz.

Onlar yakıyor, yıkıyor, öldürüyor ama barış diyor, özgürlük diyor, birlikte yaşam diyor, demokrasi diyor. Sen ise oturduğun yerden klavye kabadaylığı yapıyor hükümeti de, kendini de biz onların komşusu olan ve ideolojileri ile mücadele edenleri de sıkıntıya sokuyorsun, bu akıllı adam işi mi.?

Her ‘Kürdistan’ tanımını kullanana küfür ve hakaret ediyorsun. Ben de bu coğrafyaya Kürdistan diyen diyen biriyim. Bana de diyeceksen önce git bu coğrafyaya haritasında ‘Kürdistan’ diyen Kaşgarlı Mahmud’a söyle, git İdris-i Bitlisi ile Kürdistan beyleri adına anlaşma yapan Yavuz Sultan Selim Han’a söyle, git Kürdistan ulemasını kendine hoca edinen Fatih Sultan Mehmet Han’a söyle, git Fransa kralına mektup yazarken ‘Ben ki Kürdistanın da padişahıyım’ diyen Kanuni Sultan Süleyman Han’a söyle sonra da gel bana ne söyleyeceksen söyle…

Biz eğer PKK ile Kürtleri ayrı tutacaksak ve Kürtlerle Millet-i İbrahim çatısı altında bir kardeşlik tesis edeceksek, öldürülen bir PKK’li için; ‘PKK kirli ideolijisiyle bir vatandaşımızın daha ölümüne sebep oldu, bir annemizin, komşumuzun daha yüreğini yaktı, o annemizin, bacımızın acısını paylaşıyoruz. Keşke öldürmeden önce onu kazanma imkânımız olsaydı. Umarım bu son ölüm olur’ diyeceğiz…

Öldürülmüş olanın fotoğrafını paylaşmakla, ona leş demekle, cehenneme gönderildi demekle, küfür ve hakaret etmekle, duvara slogan yazmakla, kendi ülkenin toprağına sanki başka ülkenin toprağına girmiş gibi bayrak dikmekle, hepinizi öldüreceğiz demekle… Kısaca ırkçı ve gayri islami davranmakla yanlış yapıyorsun Bordo Klavyeli kardeşim. Yapma.!

Selam ve dua ile…