Yine yandaşlığım tuttu.
Reis-i Cumhur, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndasömürgeci şımarıkları politika diliyle tokatlarken, yine azılı bir yandaşolasım geldi.
Erdoğan bizi anlattı aslında New York’taki kürsüde.Dünyaya sunduğumuz bin yıllık teklifi, uğruna yaşadığımız büyük umdeleri, bizibiz yapan şerefli hikâyeyi dile döktü.
Benim Erdoğan’ın konuşmasından anladığım buydu.
Suriye, Mısır, Filistin, Türkistan, Akdeniz, Kıbrıs,Kafkasya, Keşmir, Myanmar, Afganistan, Irak; hepsi bizim meselemizdi çünkü. İslâmdüşmanlığı, terör, ırkçılık, nükleer tehditler, haksız işgaller,adaletsizlikler; hepsi bizim derdimizdi. Ne dünya beşten büyüktü ne de TürkiyeTürkiye’den ibaretti.
Her Türk vatandaşının kafasına tokmak gibi vurmakgerekir:
Türkiye’den konuşmak için, güneydoğusu yırtılmış (peşkeşçekilmiş) bir Ahd-i Milli haritasına hapsolmak şart değildir.
Zira topraklarımız bölünüp 64 devlete ayrılsa da, o 64devlette yaşayan ve hatta dünyanın geri kalanında zulümle savaşan bütünmazlumlar bizim mesuliyetimiz altındadır. Türkiyeli olmanın, daha doğrusuTürkiyelilik hissinin; temel kaidesi ve baş vicdan hükmü budur. Bu esası kabuletmeyen her Türkiye vatandaşı, potansiyel mandacıdır. Dolayısıyla Türkiye içinde bir güvenlik sorunudur.
Şahsen manda karşıtıyım ve Türkiye için tehditoluşturacak her kişi, kurum ve lobiye düşmanım. Türkiye’nin terör örgütleriylemücadelesine, uluslararası sularda hakkını aramasına, ileri teknoloji veinovasyon hamlelerine, savunma sanayii yatırımlarına, kültürel atılımlarına,sosyal devlet anlayışına kronik biçimde çomak sokan muhalefet dayanışmasınakinim var. Bu sebeple bana ‘’çomar’’ diyen, beni cahil yerine koyan, maddîmenfaat gözetmeden devletime destek olduğum için beni sürekli yardakçılıklasuçlayan zihnî iktidara biat etmiyorum.
Evet tarafım. Yerli ve millî bir üslupla şekillenen muhalefethakkımı saklı tutarak Erdoğan’ın yanındaki yerimi koruyorum.
Kadınlı erkekli salon danslarıyla, adım başı heykeldikmekle, her türlü ahlâksızlığın üstünü Atatürk edebiyatıyla örtmekle ‘’aydın’’olunmayacağına inanıyorum. Laiklik kazanacak deyip erkek çocuklarıöpüştürmekle, demokrasi çığlıkları atıp terörist kucaklamakla, hoşgörümasalları yutturup faşizm kusturmakla ‘’çağdaş’’ olunmayacağını çok iyibiliyorum. Koltuk için, statü için, konfor için omurgasızlaşmayı; 3 günlükkeyifler için bin yıllık idealleri satışa koymayı kocaman bir haysiyet lekesiolarak görüyorum.
İhanete soluk üfleyen hiçbir yaşam formuyla ortak oksijenalanı paylaşmak istemiyorum.
Yandaşım ulan.
Batı’nın bukalemunlaşmış yüzlerini teker teker silleleyen‘’Bu İsrail neresidir?!’’ sorusunun yandaşıyım.
Hakikati, adaleti, hukuku, insanlığı kollayan bütün asilsoruların taraftarıyım.